Bizler, Kıbrıslı Türkler olarak dinimizi imanımızı hiçbir zaman belli kalıplara ve davranış şekillerine dökerek ölçmeye tartmaya kalkmadık. Neredeyse 69 yaşında olan ben şimdiye kadar, bu yaşıma geldim, köylerimizde olsun kentlerimizde olsun, camilerimiz de eğlence ve kafa dağıtma yerlerimiz de her zaman açık oldular. İsteyen istediği yere serbestçe girdi çıktı, kimseler de kimselere bir şeyler yakıştırmaya, kalkmadılar bu konularda.

Düğünlerimizde, derneklerimizde kadınlarımız erkeklerimiz, çocuklarımız gençlerimiz hep beraber yedik yedik içtik, oynadık  eğlendik. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra kollektif kimliği Anadolu’daki  inkılaplara göre yeni boyutlar kazanmaya başlayan Kıbrıs Türk toplumu, laik bir toplum olma yolunda çok büyük mesafeler katederek ada toprakları üzerinde bugünlere gelme, ulaşma başarısını gösterebildi.

Okullarımızda ilkokullardan başlayarak, ortaokul ve liselerimizde ve eski adı ile Öğretmen Koleji’nde verilen eğitim ve öğretimin laik temelleri üzerinden yetiştirilen insanlarımız, her zaman sadece kendi İslam dinine değil ama komşu toplumların dinlerine de derin saygı duyarak, çağdaş bilgiler ve bilimlerle donatılmaya çalışıldı.

Özellikle 1963-74 arası yaşanmış çok zor dönemlerde, Kıbrıs Türklerinin sıkıntılı ve problemli durumlarını aşması savaşımında, çağdaş bilgi ve becerilerinin aydınlığı yanında İslam dininin vaaz ettiği sabır ve mücadele ilkelerinin eşlik ettiğini yaşadık,  tanıklık ettik.

Altının çizilerek vurgulanması gereken bir başka olgu da, Kıbrıslı Türkler olarak toplumsal varoluş mücadelesi verirken dönemin var olan koşulları içerisinde de demokratikleşme ve demokrasi mücadelesinin de verilmiş olmasıdır. Her toplumda olduğu gibi daha iyi bir demokrasi için mücadelemiz devam edecektir.

Farklı düşünce ve davranış biçimlerine, değişik ideolojilere Kıbrıs Türkleri her zaman ilgi göstermişler ve dünyadaki benzer gelişmelerden  de haberdar olarak, daha iyi,  daha güzel bir toplum yaratma adına bazan ağır bedeller ödeme pahasına da mücadele etmekten geri kalmamışlardır.

Günümüz dünyasında bilim ve teknolojide ileri gitmiş, çağdaş uygarlığa öncülük eden ülkelerin eğitim politikaları ve kurumlarına baktığımız zaman,ta ana okulu öncesinden başlayarak, anaokulu, ilkokul, ortaokul ve liselerinde ve üniversitelerinde en temel husus, bireylere özgür düşünme ve sorgulama alışkanlıklarının kazandırılması üzerinde kurulu olduğu açıkça görülür. Bu temel hiçbir dinsel veya dogmatik inanç,  veya felsefi  kalıplarla sınırlandırılmış değildir. Korkular ve ümitler üzerine kurulmuş caydırıcılıklar ve ödüllendirmelerin, özgür düşünce ve sorgulamanın önüne geçmesine, eleştirel aklı sınırlamasına fırsat verilmemektedir.

İnsanlık düşünce tarihi itibarıyla birçok dogmatik süreçlerden geçmiş , farklı düşünce ve inançların silsilesinde yoğrularak bugünlere gelmiştir. Birçok dinin veya düşünce sisteminin bir zamanlar mucize olarak kendi inananlarına vaat ettiği maddi ve manevi olanaklar,  bugün,  tüm insanlık ailesi tarafından güncel yaşam içerisinde deneyimlenmektedir. Hangi dine sahip olursanız olun, bu çağdaş imkanlardan yararlanmak sahip olunan madde, bilim  ve bilgi gücünün sınırları içerisinde kalmaktadır.

Hiç şüphemiz yoktur ki, başta Cumhurbaşkanlığımız olmak üzere Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tüm ilgili kurumları ve yetkilileri, adı İlahiyat’la başlasa da tüm okullarımızda çocuklarımıza verilmekte olan eğitimin ÇAĞDAŞ DENETİMİNİN yerine getirilmesinde görev , yetki ve sorumluluklarını yerine getireceklerdir. Bundan hiç kimse de gocunmamalı gücenmemelidir. Laiklik dinsizlik demek değildir.

Dinsel bilgiler öğretmek de bağnazlıkla yapılacak bir iş olmamalıdır.

Çocuklarımızı ve genç insanlarımızı sorgulayıcı, ve eleştirel akla saygılı yetiştirebildiğimiz oranda şimdi ve gelecekteki sorunlarımızı aşma becerisini gösterebileceğiz.

İslamın kutsal kitabı Kur’an’nın “OKU” emriye yola çıktığını söyleyenleri, yine Kur’an’nın birçok ayetinde vurgulanma gereği duyulan “AKLINI KULLAN” sözlerine de dikkatlerini  saygılarımla çekmek isterim. HER ALANDA  SORMADAN, SORGULAMADAN, ELEŞTİREL  DÜŞÜNCEDEN UZAK BİR AKIL DÜŞÜNÜLEMEYECEĞİNE GÖRE, birbirimizi,  gücendirme kaygısından uzak, karşılıklı saygı ve sevgiyle akıllandırmayı bilmeliyiz. Hele de çocuklarımızı, geleceğimizi!