Kış mevsiminin henüz girdiği bu günlerde ülkemizde meydana gelen yoğun yağışlardan tüm ülke etkileniyor.  Kazalar arası ulaşım da aksarken, Meteoroloji Dairesi’nin verilerine göre hareket edilerek, özellikle 12.00-14.00 arası sokağa çıkılmaması, halkın gerekli tedbirleri alması bir zorunluluk haline getirdi.  Günün akışı içinde Meteoroloji Dairesi Müdürü açıklama yaparak bulutların ve felaketin dağıldığının müjdesini verince herkes rahatladı.

Kıbrıs’ın coğarfi konumu itibariyle halkımızın böyle şeylere alışık olmadığı bir gerçek.  Alt yapı eksiklikleri de bu işin cabası.  Haliyle bütün belediyeler adeta savaşa girer gibi alarma girdi.

Lefkoşa Türk Belediyesi’nn evvelki gün yapmış olduğu açıklama, herkesi harekete geçirdi.  Meteoroloji’nin açıklamalarından yola çıkarak yukarıda belirtilen saatlerde olması çok muhtemel fırtına ve selli yağmurlardan herkesin korunması gerektiği bildirilirken, bu arada okulların da bir günlüğüne kapatılması iyi oldu.

Şu anda Lefkoşa surlar içindeki eski ve çökmekle yüzyüze kalan evleri ve o evlerde yaşayan zavallı insanarı düşünüyorum.  O bağlamda Müzeler ve Eski Eserler Dairesi’nin parasızlık nedeniye genel anlamda surlar içinin tam bir bakım ve onarıma almaması, doğal afetlerde bir perişanlığı getirir.

            Kıbrıs’ta büyük nehirler yoktur.  Sadece dereler var(dı).  Neden bunu bu şekilde ifade ediyorum?  Çünkü Rumlar derelerimizi bile kuruttu.

            Trodos’tan gelen selli sularla derelerimiz eskiden taşar ve sulu ziraat, derenin geçtiği bölgeleri sulardı.  Ama Rumlar Türk sınırına gelinceye kadar olan bölgelere büyük barajlar yapmışlar ve Türkleri o sulardan mahrum bırakmışlardır.  Bereket versin Türkiye’den “Türk suyu” geldi de artık onlara ihtiyacımız kalmadı.

            Gerçekte  doğal afetlerin milliyeti yoktur.   Yağmur yağdığında ne sınır dinler, ne milliyet, ne de insan ve hayvan.  Allah korusun Amerika’nın veya Afrika’nın belli bölgelerinde meydana gelen deprem, sel ve fırtınalar bizde pek olmaz.  O nedenle onlara göre bizim “afet” diye nitelendirebileceğimiz yağışlar, mincik kalır onlarınkinin yanında.  Lakin “Herkes kendi yaşadığını bilir” dedikleri söze uygun olarak nitelendirmek lazım ülkemizdeki selli su baskınlarını, büyük zararlar verecek fırtınaları...

            Lefkoşa Belediye Başkanı Harmancı’nın Rum Belediye Başkanı ile görüşmesi ve olası felaketlerin önlenmesi amacına yönelikti.  İşte o bağlamda afetlerin milliyeti olmadıını söylüyorum.

            Önemli olan insanlıktır.  Herkes birbirine muhtaç olabilir böyle durumlarda.  Sınırlar bile o etkileşimden, açılabilir ve yapılması gereken insani hareketler oluşabilir.

            Oluşturulan kriz masası, gerçekten bir zorunluluktu.

            İnsan yapısında tek birşey vardır.

            O da, acıların insanları yaklaştırması ve birleştirmesidir.

            Kışın doğal afetler başımıza gelir de, yazın göbeğinde orman yangınlarımız olmaz mı?  Elbette olur. O bağlamda yangınlar ve fırtına ile selli yağmurların sınır tanımaksızın gerek bizden Rumlara, gerekse Rumlardan bize kayması mümkündür.  İşte o bağlamda her iki toplum “ortak sorun ve ortak acılarını” gidermek için birlikte çaba harcarlar.

            Sizce bütün dünyanın aynı noktada birleştiği olay hangisidir, hatırlar mısınız?

            Bence ilk kez bir insanın ayak bastığı tarihtir.  O tarih de anımsadığım kadarı ile 20 Temmuz 1968’di.

            İlk insanın ayak basışı, dünya var oldu olalı ilk kez gerçekleşmişti.  Hangi milletten olursa olsun, bütün dünya televizyonlara kilitlenmişler ve o önemli olayı gözlemlemişlerdi.  İşte o an, bütün dünyada fişenkler patlatılmış ve şarkılar söylenmiş.  Yani bir diğer deyişle, insanların ve milletlerin kendi aralarında yaptıkları savaşlar ve acımasızlıklar unutulmuş gibiydi.

            Bütün bu zor günleri ve zor olayları gözlemleyince insanın yeniden sorası gelir.

            “İnsanlar dünyada neyi paylaşamıyorlar?”

            Gerçekten insanlar dünyada neyi paylaşamıyorlar?

            Ülkemizde yaşanan sel ve su baskını korkusu bize bu önemli olay ve günleri, hatta insanların artık birbirini öldürmemeleri gerktiğini söylüyor.