Var benim de bir dolabım.

Yazılı kâğıtlarla dolu, kitaplar, dergiler ve anılarla.

Çocukluğumuzda dolaplar vardı evlerde, iki, üç kapılı, zengin sayılanların dört kapılı.

Orta kapının içi aynalı olurdu. Endam aynası, boy aynası dendi sonra sonra ve daha sonra da dolaplar çekildi evlerimizden. Duvar dolapları- gömme dolaplar aldı yerini.

Ve şimdilerde dolap odası var. Olsun.

Dolaplar içinde giysiler, kitaplar, anılar olduğu sürece zararsızdır hatta faydalı. Doğumları dolap içlerine yazardı anne babalar, o zamanlar kolay değildi doğumları kaydetmek.

Gizli saklı iş çevirmenin de argosu olmadı mı dolap kavramı.

Asıl dolap zararsızdır da dolap çevirmek öyle değil.

En hafifinden en ağırına kadar zarar vermek amaçlıdır dolap çevirmek.

Kimler dolap çevirir, kim varsa sevmeyen hayatı ve seven çocuklardan çok parayı işte onlar.

Kim midir bunlar. Kısa yoldan zengin olanlar, ellerinde en yeni en gelişmiş teknolojiler varken  araçlar trafikte seyir halinde iken, daha yüksek fatura, en yüksek kâr açgözlülüğü ile cep telefonlarının çalışmasını durdurabilecekleri halde durdurmayanlar.

Vergi kaçıranlar, 3 e alıp 300 e satanlar, son kullanım tarihi gelmiş besinleri sözüm ona kampanya ile ucuzlatanlar, domatese, enginara zehir basanlar.

Bir çırpıda,  keseleri hesapları hiç sarsılmadan, körelere topallara maddi yardım yapabilecekken, koşu düzenleyerek bireyleri koşan reklam panosu haline getirerek onların yardımlarını da kendi adına yazanlar.

Tarlaların tarım dışı bırakılarak arsa olarak satılmasını isteyenler.

Velhasılı kelam, galabalığın büyük kısım bireyleri, oy verenler, oy isteyenler, oy alanlar.

Nerde o eski endam aynalı dolaplar.

Zaman dolap çevirme zamanı.