Geçen haftanın içinde bir yazı yazmış ve  başlığını da “Domates Rezaletine Ne Zaman Son Verilecek?” sorusunu sormuştum.  Benim gibi diğer yazar arkadaşlar da “Domates rezaletine” parmak basmışlardır.  Yani bu, tek taraflı bir bakış değildir.  Herkes bu manzarayı görebiliyor.
Bir yerde “Domates rezaleti gündeme oturdu” desek daha doğru olur.
Nedense bazı siyasiler bu yazılardan rahatsız oldular.  Hatta şu yorumu yapmışlar:
“Gazetecilerin bütün işleri bitti, yazacak şey bulamadılar da domadesleri mi yazıyorlar?” mealinde bir ifade...
Geçen Cuma günkü Kıbrıs Gazetesi bu konuyu manşete taşıdı.  Ve manşetine şöyle bir başlık attı:
“DOMATES KAVGASI.”
Gerek domates üreticilerinin, gerekse ithalaçıların tezat ve çatışmaları, biz yazarların doğru bir teşhis koyduğumuzu gösterir.  O bağlamda bugün yine domatesi yazmayı bir görev bildim.
Bakınız yapılan açıklamalara...
“Üreticiler, iç piyasaya yetecek kadar domates yetiştirildiğini, ancakdomates ithalatı yapmak isteyen tüccarların ürünlerini almadığını savunurken, tüccarlar ise bu iddianın doğru olmadığını, üreticilerin ürünlerini Güney Kıbrıs’a sattıklarını iddia ediyor.”
Burada bir soluklanalım ve yoruma geçelim...
KKTC olarak üreticilerin Rumlarla ticaret yapmasını olumlu buluyoruz.  Sadece domates konusunda akla bir başka şey geliyor, tüccarların iddialarına bakarak.
“Üreticiler en güzel ve en sağlıklı domateslerini Rum tarafına satarken, KKTC insanı için yipayasaya sürdükleri zibil denecek malı tüketiciye satmaktan ötürü hiçbir vicdan azabı duymuyorlar mı?”
Bence üreticilerin zihniyeti şöyle şekilleniyor kafalarda:
“Benim halkım ikinci veya üçüncü kalitede malı madem tüketiyor, ben neden birinci sınıf malı Ruma satmayıp, kuzeyde diğer kalitesiz malı tüketmeyim?” gibi bir yaklaşım çıkıyor ortaya.
Bir yerde halk ve yazarlar sessiz kaldıkları sürece böyle kalitesiz domates yemeye devam edecekler.
Biz gazeteci-yazarların savundukları şey, kendi ülkemizde satılan domatesin kalitesizliğidir.  Kaliteli ve sağlıklı mal piyasaya sürülse, biz kalemlere sarılır mıydık?  Sarılmazdık elbette.  O bağlamda tüccarların yaklaşımına onay veriyoruz.
“Getir be kardeşim Türkiye’den nar gibi sağlıklı domatesi de görelim bakalım şu efendileri ne kadar daha çürük malı piyasaya sürecekler?”
Domates üreticilerinin iddiası, “KKTC’nin tümüne yetecek kadar domates üretiminin yapıldığı” mealdedir ama, o “yeterli” dedikleri mal da kalitesiz ve delik deşiktir.
KKTC halkı insan değil mi?  Bizim de hakkımız yok mu nar gibi sağlıklı domatesi soframıza koyalım?
Hele bir rekabet durumu ortaya çıksın da görelim bakalım o üreticiler ne kadar daha bu halkın sağlığı ile oynayacaklar.
O bakımdan hükümeti de bu konuda göreve çağırıyoruz.  Bence hükümet bu konuda adil ve insan sağlığını düşünerek önemli bir adım atacaktır diye düşünüyorum.
İnanın insanlar sağlıklı domates almak için market market dolaşarak, kötünün iyisini seçmeye çalışıyor.  Yaz sezonunun en dolgun ve en ihtiyaçlı maddesi, hiç şüphe yok domatestir.  Ama onu da bulamıyoruz.
Ne yani Türkiye’den gelecek domatesler pahalıya mal olursa bu halk sofrasına kaliteli domatesi koymayacak mı?
Hele bir o tüccar sınıfı bir hamle yapsın da görelim.  Şayet bir defaya mahsun deneme mahiyetinde Türkiye’den kaliteli domates getirilirse, herkes de görecek, o domatesler iki saat içinde tükenecektir.  Çünkü insanlar delik deşik hastalıklı domates yemekten bıkmıştır.
Bu da neyi gösterecek bize?
İnsanların kalitesiz domates yemekten bıktığını ve kaliteli domatese çok büyük özlem duyduğunu.