Merhaba sevgili vatan okurları. Uzun bir zamandır sizlerle birlikte değildik. Bu süre zarfında ülkemizde ve dünyada çok önemli değişiklikler yaşandı. Hiç beklenmeyen bir zamanda, gözle görülemeyen, elle tutulamayan,  ne olduğu bilinmeyen bir düşman, Çin’ den çıkıp bütün dünyayı esir aldı. Dünya çapında neredeyse yarım milyon insan yaşamını yitirdi. Bazılarımız, tanıdıklarını kaybetti. Zorunlu olarak evlere kapandık. Şimdi eski düzene dönmek veya yeni bir düzen kurmak için çalışıyoruz. Salgın sırasında birçok anılarımız oldu. Şüphesiz daha önceden de yığınla anılarımız vardı. Anıların çoğu, sahibi bu dünyadan göçtüğü zaman hafızalardan silinmekte ve sahibi de  unutulmaktadır.
Halk ozanımız Veysel’in  “Dostlar beni hatırlasın” diyerek   unutulmak istemediğini söylediği gibi, ben ve arkadaşlarımda bu düşünceyle yola çıkarak anılarımızı bu sayfalardan okurlarla paylaşmak ve gelecek nesillere aktarmak istedik. Çünkü bu sayfalarda anılarını bulacağınız kişiler çok kritik bir devrede doğmuş ve müthiş zorluklarla büyümüş, çok şeylere tanık olmuş  ve birçoğu çok önemli görevlerde bulunmuş kişilerdir.
Ben de küçüklükten başlayarak yaşantımın çeşitli dönemlerinde bir ortamda bulunduğum arkadaşlarımla konuşarak  bu sayfaları düzenlemeye çalıştım. “Vira Bismillah” diyerek başlıyoruz.
İşin doğrusu, ilk yazıya kimin anısıyla başlamaya karar vermek kolay olmadı. Kronolojik sıraya göre başlasak önce akrabalarımdan, köylülerimden ve ilkokul arkadaşlarımdan başlamak gerekirdi.   Ama bu grubu daha sonra, benim anılarıma yakın bir yerde olmasını daha doğru buldum. Alfabetik sıraya göre gitmek de bir çözümdü ama arada bu sırayı bozabilecek arkadaşların da katılması mümkündü. Bu nedenle karışık düzende gitmek  en uygunu deyip, kurayla ilk arkadaşımızı tespit ettim. İlk arkadaşımız tanınmış bir sporcu. Bankacılıktan emekli olmuş bir arkadaşımız.
Ertuğrul  Gardiyanoğlu.

Ertuğrul ile orta III ‘te aynı sınıftaydık. Sınıfın en iyileri arasındaydık. Coğrafya  öğretmenimiz Laptlı Ali Beyoğlu idi. Her hafta bir konuyu öğrencilere ödev verir, ertesi derste bir kişinin dersi anlatmasını isterdi. O kişi hep Ertuğrul olurdu. Başka hiç kimse hazırlanıp ders anlatmak gibi bir zahmeti yüklenmezdi. Bu nedenle sınavdan sonra İsmail bey kendisine 2-3 puan fazladan vereceğini söylemişti.
Aynı durum İngilizce dersinde de geçerliydi. İngilizce öğretmenimizi Mustafa Refet Hoca her dersin başında “Have you any news?” diye sorar , birisinin İngilizce bir haber vermesini isterdi. İngilizce dersinde de bu kişi hep ben olurdum. Arkadaşlardan hiçbiri herhalde radyo dinlemez, gazete okumaz ya da okuduğu Türkçe haberin başlığını İngilizceye çevirmek zahmetine katlanmak istemezdi. Bizim evde radyo yoktu, Otobüsle Bilelle köyünden geliyorduk. Köydeki mücahitlerden Ahmet Akkunt bana para verir, her gün köye gazete götürmemi isterdi. Ben de o gazeteleri köye götürünceye kadar baştan aşağı okuma fırsatı bulurdum.  Bu haberlerden bir tanesini hala hatırlıyorum. İngiliz Kemal’in vefatı gazetelerde yer almıştı.. Bu da benim için İngilizce dersinde söylenecek önemli bir haber olmuştu. Mustafa Refet hoca bu gayretimden dolayı bana İngilizce bir kitap hediye etmişti. O kitabı yıllarca sakladım. Göçmenlik döneminde 3-4 köy dolaşmamıza rağmen korudum. Ama 1974 harekatı ertesinde    Laptaya  yerleştikten sonra babam vefat edince, evimizi işgal eden bir aile evdeki her şeyi kaybetmemize neden oldu.
O sene birinci dönem Ertuğrul sınıf birincisi gelmişti. Ben ikinci sıradaydım. İkinci dönem puanlarımız aynıydı. Ben geriden gelip Ertuğrulu yetiştiğim için beni birinci ilan ettiler. Bu birincilik nedeniyle almış olduğum önemli bir ödül, müdür muavini Ahmet Tansel hocanın enseme patlattığı müthiş bir şaplak olmuştu. Onun hikayesini de kendi anılarımda anlatırım. Şimdi, Ertuğrul arkadaşımızın anlattıklarına dönelim:



ERTUĞRUL GARDİYANOĞLU

18 Şubat 1951 doğumluyum. Babam K. Kaymaklı’dan Hüseyin Mustafa Gardiyan, annem K. Kaymaklı’dan Ayşe Hüseyin idi. Babamın mesleği gardiyanlıktı. 8 Kardeştik.

  1. Nermin Sütçüoğlu. Terzi ustası. Yanına iş bilmeyenleri alır, meslek öğretir ve diploma verirdi.
  2. Mehmet Ali Gardiyanoğlu. İngilterede kuru temizleyicilik yapardı. Vefat etti.
  3. Hatice Kerim. İngilteredeydi, dönüş yaptı. Ev hanımıdır.
  4. Mustafa Gardiyanoğlu. Karayollarından emekli.
  5. Türkmen Gardiyanoğlu. İngilterededir.
  6. Metin  Gardiyanoğlu. Devlet Emlak ve Malzeme Dairesinde çalıştı. Vefat etti.
  7. Ertuğrul Gardiyanoğlu.
  8. Bülent Hüseyin. 1974’ te şehit oldu.

Anaokulunu K.Kaymaklı’da okudum. Anaokulundaki   arkadaşlarım arasında   Doğan,  Yaşar , Hasan Tozduman., Zühre Saraçoğlu (Erdoğan Saraçoğlu’nun kız kardeşi),  Bülent., Ömer , Hasan Hastürer,. Derviş, Vural vardı.   
İlkokulu da K. Kaymaklıda okudum.  İlkokul arkadaşlarım arasında Cemal Aydın, Civan , Ümit, Arif  (İngilterede trafik kazasında vefat etti), Hazım, Ersin, Reşat,  Münür Altınör,  Derviş, merhum Ülkü Cabacaba, Kemal Sedat Simavi Enginler Müzik grubundaydı (halen kuru temizleyici), Ahmet İsmail ve Ferit Işıman vardı.  Kızlardan Neval,  Konce (Eşi Avşın Rinter), Huriye, Havva ve Nurten  vardı.  İlkokul hocalarımızdan İzzet beyi , Tuncer beyi, Yavuz beyi, Osman karabulutu ve Mübeccel hanımı hatırlarım. Kaymaklı ilkokulundaki arkadaşlar olarak zaman zaman toplanırız.  
Ortaokula Bayraktar Ortaokulunda başladım. O zaman Bayraktar kışlasındaydı. 63 olaylarında birinci sınıftaydım.

MAL CANIN YONGASIDIR:
21 Aralık 1963’te toplumlar arası çatışmalar başladı. Sokaklarda çarpışmalar oluyordu. Dışarı çıkamıyorduk ama evin camından dışarıda olanları görüyordum. Yanımızda bir Rum bakkal vardı. Adı Tofi. Bakkalın kardeşinin  23-24 Aralıktaki bu sokak çatışmalarında vurulduğunu görmüştüm. Savaş şiddetlenince Kaymaklı’yı boşalttık. Ailece Hamitköye göç etmiştik. Hiçbir eşyamız yoktu. Eniştemin babasının traktörü ve römorku vardı. O can pazarının içinde annem ve ablamla birlikte Hamitköyden traktörle evimize eşya almaya gittik. Römorka birkaç parça bişey atmaya ancak fırsat bulabilmiştik ki, Rum bakkal Tofi geldi. Bu sırada uzaktan Büyük Kaymaklı tarafından iki silahlı Rum bize doğru geliyordu. Tofi anneme:
“Ayşe, Ayşe, artık yeter. Ne aldıysanız aldınız. Artık yeter. Hemen kaçın” dedi. Römorku bile dolduramadan kaçmak zorunda kaldık. Rum bakkal hayatımızı kurtarmıştı. Bir sene okula devam edemedik. Ertesi sene Bugünkü Belediyeler Birliği binasında okumaya başladık. Birinci ve ikinci sınıfı bir senede okuduktan sonra üçüncü sınıfa geçtik. Ortaokul arkadaşlarımın arasında Yıldıray Kuşo, 74 te şehit olan Gönyelili Osman Benli, Mehmet Gazi, İlker Hasan Yusuf , Süleyman Raşit (Futbolcu), Taksici Özder Direk, Ambeligudan Mustafa, Tahtagalalı Sondoğan, K.Kaymaklıdan Ahmet Salahi (Conkbayır), Yusuf karayusuf, Aydın Ertuğrul ve diğerleri vardı. 
Ortaokul diplomasını aldığımızın ertesi günü, eve askerler geldi. Beni alarak K.Kaymaklıyı savunmakta olan 44. Bölüğe götürüp mücahit yaptılar. İlk bölük komutanımız Celal Bayar idi. Ondan sonra Şht Ecvet Yusuf bölük komutanımız oldu.




KURTULUŞSPOR’DAN ÇETİNKAYA’YA; ÇETİNKAYA’dan MİLLİ TAKIMA.
1963 olayları toplumun spor yaşantısını da alt üst etmişti. Spor kulüpleri kapanmıştı. 1966’dan itibaren bölük takımları kuruldu. 44. Bölüğün futbol takımı Kurtuluş spor idi. Antrenörümüz, aynı zamanda takım komutanı olan Özer Komando idi.
Ortaokul bittikten sonra Lefkoşa Türk Lisesinde öğrenim yaşamıma devam ettim.
Lise I D, II Fen B ve III Fen B şubelerinde okudum.  Lisede Ömer Kalyoncu, Arif Salih Kırdağ, Dr Mustafa Yekta  ve diğer arkadaşlarla birlikteydik. Sınıf hocamız Matematik öğretmenimiz olan Salih Mecit hocaydı.
Lise döneminde okul şampiyonu olan sınıf takımıında da kaleciydim
Takımdaki diğer arkadaşlar arasında Süleyman Raşit, Aytaç, Ahmet Ömer, Naim, Ali Okan, Kemal Ali vardı.

1968 de  toplumlararası çatışmalar yumuşamış, seyahat serbestisi gelmişti. Hal böyle olunca kulüp takımları tekrar açıldı. 44. Bölük K.Kaymaklıda olduğu için ben de K.Kaymaklı spor kulübüyle  mukavele imzalayıp Kaymaklılı oldum.
Bir süre sonra Çetinkaya futbolcusu Orhan beni ikna etti. Çetinkaya kulübüne götürdü.
Şemilerin de teşvikiyle, bir imza da Çetinkayaya attım. Ceza alacağımı bilmeden iki kulübe de imza attığım için 6 ay “maçlara  çıkmama”  cezası aldım.

O dönemde takımların dış temas olanağı çok fazlaydı. Ambargo yoktu. 1968 de Türkiye Genç Milli Takımı geldi. Bizi  Cumartesi kampa aldılar. Ders çalışamadım. Matematik dersinden sınav vardı. Hocamız Kamil bey idi. Matematiği çok sevdiğim halde kırık aldım.
DEVAMI HAFTAYA