Gerçekten döviz başını aldı gidiyor...  Bu duruma kim dur diyecek?
Ülkemiz bütün alış verişlerini TL ile yapıyor ve vatandaş da bundan son derece mağdur oluyor.  Bu durumu formüle etmek hayli zor.  Çünkü Türk parasına endeksli hayatımız, maalesef bu etkileşimlerden bizler de nasibimizi alıyoruz.
Ne yapabiliriz ki...
Hani zaman zaman vurgu yaparız ya...
“Türkiye grip olur, biz burada ansırmaya başlarız” diye...
Bu günlerde öyle olaylar yaşanıyor ki, hemen hemen bütün dünya şu Suriye Bombardımanından dözizde bayağı etkileniyor.
Öyle bir duruma geldik ki, affedersiniz, Trump osursa döviz tırmanmaya başlıyor.  Trump bir gece yatar uyur, doların değer kazanması için rüyalar görür.  Haklı ama Amerika ve başkan Trump.  Adamlar sağlam bir ekonomiye sahip.  Bastıkları yer granit gibi.  Ekonomizi ve harp sanayii güçlü olan koca Amerika yıkılır mı?  Veya dolayır yükselişine umursuz mu?
Birkaç gün önce Trump Rusya’ya “Rusya hazırlar füzeler geliyor” mealinde twiterden bir meaj yayınlayınca, dolar ve dolayısı ile genel anlamda döviz adeta freni boşa alınmış araba gibi aşağılara sürüklenmeye başladı..    
Bir zamanlar rahmetlik Ecevit Başbakanlık döneminde birisi ile bir tartışma yaşamıştı, Milli Güvenlik Konseyinde.  Tam olarak olayı hatırlamıyorum ama, o tartışmada kendisine bir dosya fırlatılmıştı.  O dosya fırlatma bir bomba gibi piyasaya düşmüştü.  Bütün borsa allak bullak olmuştu.  Hatta TL döviz karşısında değer kaybetmişti.
İşte ekonomi öyle birşey.
Eeee.... Şimdi Trump “Suriye’yi vurmayacağım” dedi, ama öyle bir vurdu ve vurmaya da devam ediyor ki, nerdeyse TL mevcut değerinin iki kat altına düştü.
Malum ülkemizde emlak alımları hep sterlinle yapılıyor.  Bütün senetler ona göre hazırlanıyor.  Özellikle orta sınıf, binbir zorlukla biriktirdiği parasının hesabını yapıyor.  O hesaplamada, “Şu kadar TL’miz var, şu kadar da borçlandık mı, bir eve yazılabiliriz” hayalleri vardır.
Lakin işte böyle.  Yukarıda dediğim gibi Trum yellenince o zavallı insanların da hayalleri suya düşmüş oluyor.
Mesela işiniz icabı atölyenize bir alet ithal etmek istersiniz.  O aletin fiyatını karşı firma, size mutlaka ya dolar, ya da euro bazında teklif verir.
Kendi hesabınızı kitabınızı yapıp o aleti sipariş edersiniz.  Alet elinize ulaşıncaya kadar, fiyatında dörtte bir oranında artışa uğrar.  Amerika Suriye gibi bir ülkeyi vurursa... Aletin bir de gümrüğü olduğunu unutmayın.
En basitinden evinize bir elektrikli günlük kullandığınız bir alet alacaksınız.  Örneğin kadınların mutfakta kullandıkları mikser veya evin temel ihtiyacı olan ütü gibi aletler ve dahaları.
Satıcıya fiyatını sorarsınız.  Satıcı hemen eline hesap makinasını alıp, euro fiyatını TL ile çarpıp çıkarınca size kabul edemeyeceğiniz bir rakam söyler.
“Bu kadar mı pahalı bu alet?” sorusunu sorunca satıcı size şu yanıtı verir:
“Ne yapalım.  Biz bu malı dövizle aldık, satışını da dövizle yapmak zorundayız.”
Adam haklı... Aşağı tükürsek sakalımız, yukarı tükürsek yüzümüz...
Yani değneğin iki tarafı da pis.
Ülke insanımızın endirek etkilendiği şu dövizi kim durduracak olduğu yerde, onu da merak ediyorum.
Tabii ki o satıcı size şöyle de diyebilir:
“İşte mal ortada.  Gücünüz varsa bu malı alırsınız, gücünüz yoksa almazsınız.  Veya canınız isterse...” 
Bugün döviz bazında evinize yapacağınız ağır bir tadilat, bir yıl sonra size iki katını ödetir döviz, bunu da unutmayın.
Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım açıklıyor:
“Döviz kurundaki dalgalanma geçididir.”
O döviz ki geçici dalgalanma ile kendi yolunda ilerlerken, kesinlikle yükseliş noktasına geri dönmez.  Şayet döviz, dalgalanmanın başladağı yere geri dönse mesele yok.  Ama o dalgalanma yapacağını yapar ve duracaksa son yükseliş noktasında durur.  Bunu kim düzeltecek?  Kimse.
Ne yapacağız?
Ekonominin temel unsuru haline gelen dövizdeki dalgalanma, hepimizin hayatında olan bir canavar gibi için için bizi kemirmeye devam ediyor.