Bir zamanlar “Dokuzlar Hareketi” ile UBP’den atılan sağ görüşlü ve milliyetçi milletvekillerinin kurmuş olduğu bir partidir Demokrat Parti.  Hatta o günlerin çalkantıları yıllarca sürmüş ve görüş faklılıkları olan iki siyasetçi grup kavgası hat safhaya çıkmıştı.

                KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş’ın güçlü desteği ile sağ kanat pasta gibi ikiye bölünmüştü.  Her zaman Rauf Denktaş’ın dile getirdiği bir şey vardı.

                “Benim telkinim, UBP içinde partinin daha güçlü ve daha demokratik bir duruma gelebilmesi için bu dokuz kişinin tepkilerine ve görüşlerine kulak veriniz.  Aksi takdirde sağ ikiye bölünecek.”

                Evet merhum Denktaş’ın vakit vakit vurgu yaptığı bu anısı gözler önüne serilirdi.

Gerçekten de o ilk ayırımdan sonra  sağ, bir pasta gibi ikiye bölünmüş ve DP ilk katıldığı seçimden alnının akı ile çıkmıştı.

                O Dokuzlar hareketinin içindeki milletvekilleri, inandıkları yolda yürümeye devam etmişler ve DP’deki kadrolarda yerlerini almışlardı.

                Bu insanlar sağın en güçlü politikacılarıydılar.

                Tabii ki  Dokuzlar Hareketi, ilk seçimden sonra DP-CTP Koalisyonunun doğmasına da vesile olmuştu.

                DP’nin ilk parti başkanı ve başbakanı Hakkı Atun olmuştu.

                O süreç bir kıyım süreci miydi?

                Yıllarca Rauf Denktaş’a güçlü destek veren yılların müdür müsteşarları, hatta eski TMT ve mücahitleri kıyıma uğramıştı. Ve bir an gelecek, bu süreçte UBP’yi şahlandıracak bir kadro haline gelecekti o kıyıma uğrayan UBP’li müdür müsteşarlar.

                O köprülerin altından çok sular aktı gitti.  Ve bir süre sonra DP, CTP’le olan ortalığını bozarak, UBP ile yeni bir koalisyon kurdu.

                Esasında Denktaş’ın CTP’yi koalisyona ortak yapmasının arkasında yatan düşünce şuydu:

                “Davulun sesi uzaktan güzel duyulur.  Hele bir şu CTP de icranın içine girsin de görelim bakalım boylarını.”

                Evet, o düşünce ile CTP iktidara ortak olmuş, UBP’yi de ilk kez muhalefet yapmıştı.

                Nitekim halk, CTP’nin de boyunu posunu görmüştü hükümete gelince.

                Gerçekte toplumun güçlü bir sağa ihtiyacı vardı.  Çünü Kıbrıs sorunu hala sürüyor ve bir yere varılamıyordu.

                UBP ile DP’nin kendi aralarında zıtlıkları olsa da, temel ilkeler anlamında çok yakın bir benzerlikleri ve en önemlisi, KKTC’nin yaşatılması ilkesi vardı.  Bu benzerlik ve eşgüdümlülük sağ kesimi gerçekten çok mutlu ve huzurlu yapıyordu.

                İlerleyen zaman içinde UBP Rauf Denktaş’ı, DP de Eroğlu’na destek verdi Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde.  Yani şu paslaşma uzun zaman sürdü gitti.  Artık bir başka gözle bakmaya başlamıştı halk, bu iki sağ partiye.

                Ve öyle bir zaman geldi ki, uzun yıllar parti başkanlığını sürdüren Serdar Denktaş bu görevi seve seve ama gözleri yaşlı halde bıraktı  ve parti başkanlığını çok değer verdiği Fikri Ataoğlu’na devretme ihtiyacı duydu.  Serdar Denktaş’ın bu anlamlı jesti, hem DP kanadınca, hem de kamuoyunca kabul ve takdir gördü.

                Fikri Ataoğu’nun turizm bakanı olduğu dönemlerde çok başarılı bir bakan olduğunu pek çok kez yazmıştım.  İşte o anlamda Fikri Ataoğlu’nun hem parti içinde, hem de kamuyounda bir denge adamı olabileceğini ifade edebiliriz.

                Fikri ataoğlu, tertemiz ve saygın bir politikacıdır.  Zaten bu erdemleri olduğu için Serdar Denktaş, bu göreve layık görmüştür onu.

                İleride yapılacak seçimlerde Ataoğlu’nun başkanlığını yürüttüğü Demokrat Parti istenen performansı gösterebilecek ve kamuoyundan aldığı güvenle meclise yüksek sayıda milletvekili gönderebilecek mi?  Bunu, elbette ki zaman gösterecek.

                Ne ise... Topluma hayırlı olsun DP’deki bu yeni kabuk değişimi, diyelim.