Artık Kıbrıs sorunu bir asırlık zamana doğru yol aldı ve hala Rumların değişmeyen uzlaşmaz tutumu devam ediyor.

            Dr. Küçük 1942 yılının 14 Mart’ında Halkın Sesi’nin ilk sayısını yayınlandığında, O’nun gerçek idealleri ve Kıbrıs Türkü’nün mücadele süreci de başlamıştı.

            Halkın Sesi Gazetesi, Kıbrıs Türkü’nün basın yayın hayatında en uzun süreli bir siyasi gazetedir.  O gazete sayesinde halk uyandırılmış, davanın hangi noktada olduğunu öğrenmiş ve karşısındaki düşmanın değişmezliği ile hedeflerini görmüştü.

            Osmanlı bu adadan gider gitmez İngilizler kendi bayraklarını göndere çektiklerinde, arkada kalan Osmanlı torunları şöyle demişlerdi:

            “Gittiler ama yine gelecekler.”

            Evet, Osmanlı gitti ama onun yeni yetişen nesli, “Türk askeri” olarak adaya yeniden ayak bastı ve kendi soydaşlarının hayatını kurtardı.

            Hiç düşündünüz mü, bu halk buralara hangi şartlar altında, nasıl ve ne zorluklarla geldiğini?

            Hele bir düşünün...  Özellikle yeni nesiller bunu iyi düşünsün ve beyinlerinin kıvrımlarına bu anlamlı mücadelenin gerçeklerini kazısın.

            Yeni nesillere hatırlatma anlamında Halkın Sesi, Dr. Küçük’ün yıllar önce imzasız yayınladığı köşe yazılarını ve O’nun pek çok şey ifade eden sözlerini “50 Yıl Önce” adı altında bir köşe açarak, motif motif yeni nesillere mesaj olarak aktarıyor.

            Bakınız Dr. Küçük 1952 yılında yapmış olduğu önemli açıklamada neler demiş...

            “Bahtı kara Kıbrıs Türkü, işte üç beş kişi uğruna bir defa daha istikbalin, uçsuz bucaksız karanlıklara gömülüyor.  Afrika’nın bahşi kabileleri bile bugün Hürriyet için çırpınırken, en büyük fedakarlığı yaparken, Akdeniz’in en parlak bir yerinde ve Hürriyet’e tamamen azmetmiş biz Kıbrıs Türkü, bazı kimseler tarafından kendilerine verilen kuvvet ve salahiyetle esarete sürükleniyoruz.”

            Dr. Küçük’ün bu sözleri, bana göre hem içteki, hem de dıştaki zıt görüşlü zümereleredir.

            Şayet Kıbrıs Türkü’nün var oluş mücadelesinin tarihsel sürecini iyice okumuş ve benliğinizde şekillendirmişseniz, Dr. Küçük ve arkadaşlarının vermiş olduğu o anlamlı mücadeleyi de anlamış olmalısınız.

            Dr. Küçük bu açıklamayı yaparken, takvim 1952 yılını gösteriyordu.  Yani henüz Türkiye’nin uyanmadığı, Kıbrıs davası için harekete geçmediği bir dönem...

            İşte o uyanışın sinyalleri, Dr. Küçük’ün hem ağzından, hem de kendi gazetesi olan Halkın Sesi Gazetesi’nde yayınlanan çifte yıldızlı yazılarından veriliyordu.

            Türk liderliğinin ilk Ankara çıkarması, Türk siyasilerinin kapılarını aşındırması, 1952 yıllarının hemen akabindeki tarihe denk geliyor.

            Kıbrıs Türkü’nün özgürlük ve var oluş davasını Türk siyasilerine anlatmak  ve Anavatan’ı uyandırmak için ölümüne bir mücadele vermişlerdi.

            Onları yıkan ilk söz, bir milletvekilinin “Bizim Kıbrıs diye bir sorunumuz ve davamız yoktur” deyişiydi.  Ama Dr. Küçük hiç yılmadı ve ölümüne o mücadeleyi verdi.