Bugün sevgili Dr. Küçük’ü 34 yıl sonra mezarı başında anarken, O’nun veciz sözleri ve hakkında yazılanlar geldi aklıma.  Özellikle araştırmacı-yazar ve tarihçi Demiray Doğasal’ın  2011 yılında “Dr. Fazıl Küçük Vakfı Yayını” olarak yayınlanan “Dr. Fazıl Küçük’ten Satır Araları” isimli kitap, gerçekten bir liderin verdiği o uzun mücadelede kullandığı veciz ve anlamlı sözleri anlatır.  Bu tür araştırmalar, hem yürek, hem de zaman ister.  O bağlamda Doğasal’ın emek ve yürek verdiği bu kitabı yeni nesillerin mutlaka okumaları gerekmektedir.
  O kitaptan bazı alıntılar yaparak, yıllar itibariyle Dr. Küçük’ün yapmış olduğu açıklamalara veya kendi gazetesinde ulusal davaya ilişkin yayınlamış olduğu yazılara atıfta bulunmak istedim bu anlamlı günde.
  Mesela Dr. Küçük’ü ulusal davada başarıya götüren en önemli şey, basın ve yayıncılıktır.  O nedenle 14 Mart 1942 tarihinde yayınlamaya başladığı Halkın Sesi Gazetesi bugün tamı tamına 76 yaşına ulaştı.
  Gerçekte bir gazete çıkarmanın, kendi halkının uyanışında çok önemli rol oynayacağını idrak eden Dr. Küçük, bakınız Halkın Sesi’nin ilk sayısında ne yazmış halkın geleceğini düşünerek...
“Artık ‘Söz’ (Söz Gazetesi) yaşamıyor.  Memleket dilsizdir.  Biz Türk halkı, dünyanın bu karışık ve karanlık günlerinde etrafımızda olup bitenlerden habersiz, boşluk içindeyiz.  İşte bu noksanlığı düşünerek huzurunuza çıkıyoruz.  Memleket bize, kendine borçlu olduğumuz vazifeleri ödememizi emrediyor.” (14 Mart 1942 Halkın Sesi, ilk sayısı.)
Dr. Küçük’ün “Etrafımızda olup bitenlerden habersiz, borçluk içindeyiz” sözleri, bana şu anda içinde buluduğumuz çağdaş dünyadan kopartılmış insanların hayatına benzer.  Örneğin şu anda teknolojinin en gelişmiş araçları ile bütün dünya ile iletişim kuran insanları bir an için telefonsuz, gazetesiz, televizyonsuz, elektriksiz bıraksanız, o insanların ne kadar çığlık atacaklarını ve o yoksunluğun önemini, gelişen dünya avantajlarının nimetlerinin önemini daha iyi anlarsınız.
İşte o günler, öyle günlerdi.
Gerçekten Halkın Sesi, çok büyük bir boşluğu doldurmuştu.   Bakınız Dr. Küçük Halkın Sesi için ne demiş 1942 yılında.
“Halkın Sesi, Türk’ün kendisine has şerefli ve gururlu sesi olacaktır.”
Dr. Küçük’ün ilk ulusal mücadelesi, Evkaf’ın Türklere devrine dairdi.  Bunun yanında medeni kanunun Kıbrıs Türklerinin hayatına girmesi ve Atatürk devrimlerinin uygulanması var.
O’nun din ve ahlak anlayışı çok farklıydı. Yobazlığa karşıydı.  Din üzerinden insanları sömürmeye tahammülü yoktu.  Şayet Dr. Küçük bugün yaşamış olsaydı ve kendi gazetesinde dinle ilgili yazılar yazsaydı, herhalde şimdiki Türkiye Cumhuriyeti iktidarı ile hayli çatışmalar içine girerdi.
Bakınız 1953 tarihinde dinle ilgili kaleme aldığı yazısında ne demiş...
“Karşımızda dinî vaazlarını yaparken bize dünyamızı öğretecek, kafası ilimle dolu, inkilapçı müftüler isteriz.  Eski hurafeleri dinleye dinleye halk, camiden uzaklaştı, dini adeta unuttu.”
Bu sözleri bana, O’nun yobaz din adamları ile olan kavgalarını hatırlattı.
O mücahitlik günlerimizde Türkiye’den gelen bazı din adamlarının anlattıkları öyle şeyler vardı ki, insanın tepki göstermemesi mümkün değildi.  Dr. Küçük’ün Cumhurbaşkan Muavinliği döneminde camilerdeki vaazları takip eden nice yakın adamları vardı.  Camilerde neler konuşulduğunu anında öğrenir, aynı günden kaleme sarılırdı.