Dr. Fazıl Küçük Vakfı’nın almış olduğu karar doğrultusunda evvelki gün Dr. Küçük Müzesi’nde, onun anısına basılan sembolik paralar satışa çıkarıldı.  O paralar gerçek para değil ama menevi değeri vardır.

            O sembolik anı parasının sadece ön yüzünde resim var.  Paranın rengi ve büyüklüğü, tıpkı 10 euroluk para karakterinde.  Paranın üzerinde,  gülümseyen Dr. Küçük portresi, onun imzası, “Kuzey Kıbrıs-DR. FAZIL KÜÇÜK (1906-1884)” ifadesi ile sadece sıfır rakamı i ve “euro souvenir” kelimeleri var.

            Yine ülkemizi sembolize eden Girne kalesi ile Girne Kapısı’nın resimleri de ayrıca o sembolik paraya bir anlam katıyor.

            Bu sembolik paralar, yine müzede sembolik bir fiyata satışa çıkarıldı ve çok da büyük ilgi gördü.

            İşin özünde “Dr. Fazıl Küçük’ün anısını yaşatmak” vardır.  Vakfın yaptığı da budur.

Birçok ülkede bu ve buna benzer büyük devlet adamlarının “souvenir” mahiyetinde pek çok şey basılır.

“Souvenir” dendi mi türlü şey gelir insanın aklına.

Anahtarlıktan tutun da, küllüklere, kolyelere, masa üstü ofis maderyellerine,  ülkeyi temsil eden önemli binalara ve daha pek çok şey...

Genellikle vakıflar bu tür souvenirler’le ayakta kalırlar.  Yani bir yan gelir olarak giriyor bu tür şeyler ilgili kuruluşun hayatına.

Şayet İngiltere’de Madame Tussaud’un mumdan heykeller müzesine giderseniz, orada müze ile ilgili pek çok souvenir satıldığını görürsünüz.

Budapeşte,  İsveç ve diğer Balkan ülkelerinin önemli müzelerinde de bu tür şeyerle rastlamak mümkün. Bazı insanların özel ilgisi olur bu tür souvenirlere.   Ben de şahsen her gittiğim ülkeden birşeyler getirip evimin bir köşesine koymuşumdur.

Londra’nın Trafalgar Meydanı’nda pek çok işportacı görürsünüz.  O işportacıların sehpalarının üzerinde İngiliz bayrağından tutun da, kraliçenin, Bigben’in Tower Bridge’in ve kazada ölen Lady Diana’nın bile resimli anahtarlıklarını görmeniz mümkün.

Uzun zamandan beri sağlığım nedeniyle gidemediğim Ankara’da yüce Ata’nın Anıttepe’deki mezarında bazı souvenirlerin olabileceğini düşünüyorum.

Bazı fırsat düşkünleri bazı önemli olaylarla ilgili anı malzemesini hazırlayıp piyasaya sürerler.  Bunlardan ilk aklıma gelen Berlin Duvarı’nın yıkımı ile yapılan souvenir malzemeleridir.  Adamlar o duvardan küçük parçaları estetize ederek piyasaya sürmüşlerdir.

 Bir zamanlar Turizm Bakanlığı’nda görev yaptığım esnada bir Alman parlamenterle tanışmış ve dost olmuştuk.  Her gelişinde bana küçük souvenirler getirirdi.  Onunla son buluşmamızda bana Berlin Duvarı’nın taşlarından oluşan minik bir plaket getirmişti.

Kendisine ne olduğunu sorduğumda bana şöyle demişti:

“Berlin duvarı yıkıldı ya... İşte o duvarın taşları şimdi propaganda ve souvenir amacı ile kullanılıyor.”

O taş parçasını incelediğimde, üzerinde minik çakılların ve kum tanelerinin bulunduğunu gördüm.  O an aklımdan şu düşünce geçmişti:

“İnsanlar amma fırsatçıymışlar ha...”

Bu düşüncemi o Alman parlamentere bahsedince katıla katıla gülmüş ve “doğru söylüyorsun Mr. Osman” demişti.

Bizim de gelişmişliğimizde bu ve bu paralar gibi bazı anı malzemelerinin piyasaya sürüleceğini düşünüyorum.

Allahın kozalakları bile Lefkara işi ile birlikte estetize edilerek şahane tepsiler halinde piyasaya sürülüyor.  Bizim de ananevi ve kültürel malzemelerim hayli zengindir.  Karpaz perdesinden bürüncük çarşafa, küllüklere ve oyalı işlemelere kadar pek çok şeyimiz var.

Belki bir gün Dr. Küçük Vakfı, ilerleyen zamanda Dr. Küçük’ün resmini ihtiva eden anı tepsileri yaptırır.

Anı paraları vesilesiyle Ulusal Lideri bir kez daha anmış olduk...