Yıllarca aynı masada ve aynı yolda dirsek çürüttüğüm Ulusal Lider Dr. Fazıl Küçük’ün bir kısım makalelerinin dört cildi şu anda elimin altında duruyor.  Kitabı hazırlayan ve yayın hayatına sokan araştırmacı yazar Yrd. Doç. Dr. Osman Yıldız’la Öğr. Gör. Güven Arıklı...

                Bu araştırmacı ve akademisyen arkadaşlar iyi ki bu çalışmayı yapıp tarihe önemli bir belge kazandırmışlardır.

                Dört ciltlik kitabın adı, 40 Yıl Halkın Sesi olarak DR. FAZIL KÜÇÜK-Makaleler (1942-1981)’dir.

                Sanırım bu dört ciltlik eser, devletin kütüphanesinde kaynak olarak durmaktadır.  Yeni gençler ve araştırmacılar bu eserden yararlanma hakkına ve avantajına sahiptirler.

                Bu dört ciltlik eserde, Dr. Küçük’ün kaleme aldığı bazı yazılar yer almaktadır.  Ve daha binlercesi...

                Hani derler ya...

                “Hiç olmamaktan daha iyidir” diye.

                Bu dört ciltlik eserin hayat bulması bile geçmişle geleceğimiz arasında bir köprü oluşturuyor.  Belki ileride daha da kapsamlı ve derinlikli bir araştırma yapılır.

                Şayet Dr. Fazıl Küçük Müzesi’ne gider ve bütün fotoğrfafları ve bütün belgeleri yakından izlerseniz, daha da bilinçli okuyacaksınız bu dört ciltlik kitapları.

                Dr. Küçük, gerçek anlamda Kıbrıs Türk Halkının bir lideriydi.  Onun açtığı bayrak, Kıbrıs Türkü’nün doğru düşünmesini ve doğru yolda yürümesini sağladı.  Onun açtığı bayrağın yanında pek çok milli ve var olmaya yönelik düşünceler zinciri, hem gazetelere, hem de meydanlara yansımıştır.

                Dr. Küçük’in ilk teşhisi, kendi gazetesini çıkarmanın elzem oluşuydu.  İsviçre’den doktor olarak döndüğünde kendi halkının İngiliz İdaresi karşısındaki sıkıntı ve baskılarını görerek, ilk kıvılcımların atılması ve ilk tohumların serpilmesi gerektiğini düşündü.

                14 Mart 1942 yılında Halkın Sesi Gazetesi’ni hayata geçirmiştir.  Gazeteyi hayata geçirirken de, nedenlerini açıklamıştır.

                Gazete’nin yayın hayatına geçişi, Dr. Küçük’ün de doğum tarihine denk gelir.

                Gelişen dünya değer ve dünya çatışmaları karşısında “psikolojik savaşın” ne denli önemli olduğu görüldü.  O bağlamda halkı bilinçlendirme ve İngiliz’le Rumlara korku salmak için Dr. Küçük kendi gazetesini çıkararak tepkisini ve ideallerini ortaya koymuştur.

                Onun ve indandığı arkadaşlarının köy gezileri yanında Halkın Sesi, halka ulaşmada çok önemli bir araç olmuştur.  Hatta günlük gazeteleri her gün köy tobüsleri ile  bedavaya köylere gönderir, köylü de köy kahvehanesinde gazeteyi okuyarak beyinlerindeki kıvılcımın bir yangına dönmesini sağlardı.

                Gerek ulusal dava yoluna girdiği ilk günlerde, gerekse Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek taraflı çalışma gayreti içinde olduğu günlerde, hatta 21 Aralık 1963 olayları sonrasında kaleme aldığı yazılar, bugün hala tazeliğini koruyor.

                Cumhurbaşkan Muavinliği günlerinde ve Türk halkının gettolara kapatıldığı günlerde pek çok yabancı gazeteci ve televizyon yapımcıları ile sık sık mülakatlar yapardı.  Dolayısı ile o mülakatlar bile kendisine bir maya teşkil ederdi.

                Bakınız 1 Nisan 1958 tarihli yazısında yayınladığı “Kıbrıs’ın Yılan Hikayesi” başlıklı yazısında Rumlara ne gibi mesajlar veriyor. Ki bu mesajlar yıllarca aynı mealde Rumlara ve bütün dünyaya verilmiş, bugüne gelinmesine karşın Kıbrıs sorunu hala çözümlenememiştir.

                O yazının bir yerinde şöyle diyordu:

                “Türk, inandığı bir dava uğruna, yedisinden yetmişine ölmesini bilen bir millettir.”

                Aynı yazının bir başka paragrafında da şöyle diyordu:

                “Makarios’un yüzü suyuna Yunanistan’ın yalan ve haksız davası uğruna bu toprakların bu mert evlatlarına haksızlık yapmayınız.  Taksime razı olunuz ki, Türkler ada üzerindeki haklarının bütününe talip çıkmasınlar.”

                Bu paragrafta murad edilen şey, “Rumlar akıllarını başlarına almazlarsa bu ada mutlaka bölünecek ve taksim kendiliğinden gerçekleşecektir” fikridir.

                Nitekim bütün uyarılara rağmen Rumların fanatik ENOSİS idealleri uğruna şarlatanlıklarını sürdürmüşler ve Türkleri yok sayarak ada bölünmüş ve taksim kendiliğinden gerçekleşmiştir.

                Ve şimdi de Rumlar tek taraflı olarak Akdeniz’de doğal gaz araması yaparak Türkiye’ye karşı efeleniyor.

                Şayet Dr. Küçük’ün o zamanki fikirleri ile şu andaki Rum olumsuzluklarını kıyaslarsak, Rumların geçmişte nasılsa şimdi de aynı Rum olduklarını hemen anlarız.

                Şayet Dr. Küçük’ün fikirleri ile geçmişin basamaklarında dolanırsak, hep doğruları ve hep gerçek Türk ideallerini de görmüş oluruz.