MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Ekonomide açılan ya da açılacak yeni ufuklarla, demokrasi ve hukuk alanlarında kuvveden fiile geçecek sağlam ve sağduyulu hamlelerle fasit çemberin kırılacağını, muhteşem bir kalkışın yaşanacağını düşünüyorum." dedi.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, 15 Kasım Pazar günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte KKTC'yi ziyaret ettiklerini anımsattı.
Kıbrıs Türklüğünün tarihi bir günü heyecanla yaşadığını belirten Bahçeli, bu ziyaretin mana ve mesajının zamanlama itibariyle hem anlamlı hem de güçlü olduğunu kaydetti.
KKTC'nin kuruluş yıl dönümünü kutlayan Bahçeli, "Kıbrıs bizim için milli bir meseledir. Hiçbir şart altında tavizi olmaz, dönüşü olmaz, ihmali olmaz, ihlali olmaz, teslimi ise asla düşünülemez. KKTC, Türkiye için yalnızca bir siyaset veya strateji konusu değildir. Bundan daha fazlası olan hayat memat, var oluş, yok oluş konusudur. KKTC’nin güvenliği demek Türkiye’nin güvenliği demektir. KKTC’nin bağımsızlığı Türkiye’nin bağımsızlığıyla eş anlamlıdır." diye konuştu.
Uluslararası toplumun Kıbrıs Türklüğünü görmezden gelmesinin, taleplerini ağırdan almasının, egemenlik çıkarlarına karşı on yıllardır üç maymunu oynamasının "sakat ve yanlı bir bakış" olduğunu dile getiren Bahçeli, "Şayet demokrasinin ilkelerini turnusol kâğıdı gibi Kıbrıs tarihinin üzerine koyarsak, kimin anti demokratik, kimin faşist, kimin düşmanca muamele ve münasebet içinde olduğunu herkes görecektir." değerlendirmesini yaptı.
46 yıldır hayalet şehir olan Kapalı Maraş’ın, çok yerinde bir kararla sahil kesiminin açılmasının ve burayı ziyaret etmelerinin, konuya muhatap ve müdahil çevrelerin tepkisini çektiğini dile getiren Devlet Bahçeli, şunları söyledi:
"Nitekim rahatsız olanların sicilini, itiraz edenlerin cibilliyetini incelediğimizde ne kadar doğru, ne denli isabetli bir iş yapıldığı hakikaten gözler önüne serilecektir. Biz vatan toprağını ziyaret etmek için provokasyon çığlığı atan Yunanistan’dan mı izin alacaktık? Biz 46 yıldır kilitli olan Maraş’ta piknik yapmak için üzüntüsünü paylaşan AB Dış ilişkiler ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Borrell’den mi vize isteyecektik? Bu şahsın, Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümüne, BM Güvenlik Konseyi kararları temeli dışında alternatif yoktur' sözlerini ciddiye mi alalım, boyun mu eğelim? 'Pardon yanlış oldu, bu defalık maruz görün' korkaklığını mı seslendirelim? Ne zamandan beri BM Güvenlik Konseyi Türk milletinin iradesinin önüne ve üstüne çıkmıştır? Ada’da yaşayan halklar bellidir. O halde AB’nin kaşıntısı, ileri sürdüğü bahanelerin asıl gayesi nasıl yorumlanmalıdır?
Kapalı Maraş’ta, mağduriyetlerin telafisi için mülkiyet haklarına aynen riayet eden çalışmaların yapılmasından, uluslararası hukuka dayanarak yeni bir dönemin başlayacak olmasından niye huzursuzluk duyulmaktadır? Adil, kalıcı, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir çözümü dinamitlemek için nifak mevziisine girenlerin asıl hedefi Kıbrıs Türklüğüne ölümü gösterip sıtmaya razı olmasını sağlamaktır. Oyalama yöntemleri artık tarihin çöplüğüne atılmıştır. İstismar tuzakları bozulmuş, kimin kiminle yürüyüp emel birlikteliği içinde hareket ettiği belirginlik kazanmıştır. Türkiye olmadan, KKTC hesaba katılmadan, Doğu Akdeniz’de atılacak her adım, kurulacak her ilişki ağı barış arayışlarını yıkacak, istikrar arzularını yok edecektir. Esasen meselenin özü bu kadar yalın, bu kadar basittir."
"KIBRIS’A BAKTIĞIMIZDA SADECE TÜRK’Ü GÖRÜRÜZ"
Kıbrıs’ı, Helen adasına dönüştürmek isteyenlerin provokatif açıklamaların, felakete hizmet eden tutum ve davranışların herkesin malumu olduğunu ifade eden MHP Genel Başkanı Bahçeli, "Yunanistan Cumhurbaşkanı’nın, Kuzey Kıbrıs’ın işgal altında olduğunu zırvalaması, Kıbrıs Helenizm'inden bahsetmesi, tarihi gerçeklerle bağdaşmayan bir skandaldır. Bayan Cumhurbaşkanı cehaletinin ve ön yargılarının, aynı zamanda da hüsran verici husumetinin kurbanı olmuştur. Anlaşılacağı üzere Enosis kampanyası hız kesmeden, figüranları değişse bile ana gayesi değişmeden devam etmektedir. Diyorum ki Helen’i falan bilmeyiz, mazisi karanlık olan hedefleri tanımayız, bunları kesinlikle takmayız, Kıbrıs’a baktığımızda sadece Türk’ü görürüz, Türk vatanına şahit oluruz." dedi.
"Çözüm, sokaklarda dolaşmaya başlayan, sözde sivil itaatsizlik eylemleri için zemin yoklayan Rum sevdalısı Akıncı gibi, vatandan toprak vererek olamayacaktır" ifadesini kullanan Bahçeli, çözüm ortamının, bir tarafın devamlı geri adım atmasıyla, devamlı alttan almasıyla, dayatmalara sürekli boyun eğmesiyle yeşermeyeceğini söyledi.
Bahçeli, "Kıbrıs'ta, birlikte, huzur içinde, barış ve saygıya dayanan bir gelecek isteniyorsa, eşit haklara dayanan, iki kesimli egemen devlet yapılanması artık bir mecburiyettir. Nitekim egemen ve eşitlik temelinde iki devletli çözüm yegâne yoldur." diye konuştu.
Türkiye'nin, Doğu Akdeniz’deki haklarından ödün vermeyeceğini, Kıbrıs Türklüğünün Doğu Akdeniz’den dışlanamayacağını, uzak tutulamayacağını belirten Devlet Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bölgenin barış ve istikrarı için doğal kaynakların adaletli ve hakkaniyet ölçülerine dayalı paylaşımı geldiğimiz bugünkü aşamada vazgeçilmez önemdedir. Hiç kimse fiili durum yaratmaya çalışmamalıdır. Hiç kimse kriz ve kaos çıkarma özlemiyle Kıbrıs Türklüğünün sabrını test etmemelidir. Hele hele hiç kimse Türkiye’yi ihmale kalkışmamalıdır. Türk'süz ve Türkiye’siz Akdeniz karanlık bir dehliz, karmakarışık bir gelecek demektir. Ada’yı eşit haklara sahip iki halkın paylaştığı açıktır. Ada’da iki devletin varlığı tartışmasızdır. Artık federalizm çağrıları boştur, tek yanlı dayatmalar sonuçsuzdur. Türkiye’nin etkin ve filli garantörlüğü ön şartsız devam etmelidir.
Bir önceki dönemde yaşanan ve Kıbrıs davasını zedeleyerek sekteye uğratan çarpık diyaloglardan yeni dönemde kaçınmak milletimizin samimi arzusudur. Kapalı Maraş çok şükür aslına dönmüş, kilitleri açılmıştır. Bundan ziyadesiyle memnunuz. Süreç içinde Kıbrıs Türklüğünün uyanışını teşvik edip milli heyecanını kamçılayan, milli davamızı her zeminde cesaretle ve inanmışlıkla savunan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a şükranlarımı sunuyorum. Yeni bir döneme, yeni bir başlangıca şahit olmaktan kıvanç duyuyorum."

Editör: Mehmet Kasimoglu