Çin, Birleşmiş Milletler (BM) üyesi 43 ülkenin Genel Kurulu Toplumsal, İnsani ve Kültürel Sorunlar Komitesi (Üçüncü Komite) Toplantısı'nda Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde Uygur Türkleri ve diğer etnik ve dini azınlıklara yönelik baskı ve hak ihlallerine dair endişelerin dile getirildiği açıklamayı “siyasal amaçlı dezenformasyon” olarak niteledi.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vang Vınbin düzenlediği basın toplantısında, açıklamaya ilişkin “Az sayıdaki Batılı ülke Sincan ve diğer meselelerle ilgili Çin’i karalamayı amaçlayan dezenformasyona dayalı dedikodu ve yalanlarla saldırmayı, insan hakları bahanesiyle Çin’in iç işlerine müdahale etmeyi sürdürdü.” dedi.
Aynı toplantıda Küba’nın 62 ülke adına yaptığı karşı açıklamayı hatırlatan Sözcü Vang, “62 ülke insan haklarının siyasallaştırılmasına ve bu konudaki çifte standartlara karşı çıktıklarını vurguladı, Çin hakkında siyasal amaçlarla ortaya atılan dezenformasyona dayalı iddiaları reddetti. Ülkeler insan hakları bahanesiyle Çin’in iç işlerine müdahale edilmesine karşı çıktı.” şeklinde konuştu.
Vang, Çin’in ulusal egemenliğini, güvenliğini ve kalkınma çıkarlarını savunmaya kararlı olduğunu vurgulayarak, “Söz konusu ülkeleri kendi içlerindeki insan hakları sorunlarını samimiyetle ele almaya, BM Sözleşmesine ve uluslararası ilişkileri yöneten temel prensiplere bağlı kalmaya davet ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
Avrupa ülkeleri ve ABD’nin başını çektiği, aralarında Türkiye’nin de olduğu 43 ülke, dün New York'ta düzenlenen BM Üçüncü Komite Toplantısı'nda yaptıkları ortak açıklamada, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde 1 milyondan fazla kişinin yeniden eğitim merkezi adı verilen siyasi kamplarda alıkonulduğu, işkence, kötü muamele, insanlık dışı ve aşağılayıcı cezalandırma, zorla kısırlaştırma, cinsel şiddet ve çocukları ailelerinden ayırma gibi yaygın ve sistematik insan hakları ihlallerine maruz kaldığına dair iddialardan duyulan endişeyi dile getirmişti.
Açıklamada, bölgede din ve inanç özgürlüğü ile seyahat, toplantı ve ifade özgürlükleri üzerinde kısıtlamalar bulunduğu ve yaygın olarak kullanılan elektronik izleme teknolojilerinin orantısız şekilde Uygurları ve diğer azınlık mensuplarını hedef aldığı belirtilmişti.
Pekin yönetiminin hukukun üstünlüğü ilkesine ve insan haklarını koruma konusundaki ulusal ve uluslararası yükümlülüklerine uyması gerektiği vurgulanan açıklamada, “Çin’e BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri ve ofisinin de dahil bağımsız gözlemcilere Sincan’a hızlı, anlamlı ve serbest erişim sağlama çağrısı yapıyoruz.” ifadelerine yer verilmişti.
Öte yandan, 43 ülkenin açıklamasına, Küba’nın öncülük ettiği 62 ülke ortak açıklamayla karşılık vermişti.
Açıklamada, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde olanların “Çin’in iç meselesi olduğu”, “iddiaların siyasi motivasyon taşıdığı ve dezenformasyon olduğu” görüşü dile getirilmişti.
Çin’in BM Büyükelçisi Cang Cun da 43 ülkenin açıklamasında bahsi geçen iddiaları “temelsiz suçlamalar ve yalanlar” olarak niteleyerek, ABD ve diğer imzacı ülkeleri “insan haklarını bahane olarak kullanarak cepheleşme yaratmakla” suçlamıştı.
Sincan’ın kalkınmasının bölge halkı için her geçen gün daha iyi yaşam şartları sağladığını savunan Büyükelçi Cang, “Çin’in kalkınmasını engellemeye yönelik hamleler başarısızlığa mahkumdur.” değerlendirmesinde bulunmuştu.
Sincan konusu daha önce Konsey'in 2019 ve 2020’deki toplantılarında da gündeme getirilmişti.
2019’da 23 ülke, 2020’de ise 39 ülke Sincan’daki ihlalleri kınayan açıklamalara imza atmıştı.
Küba, geçen yıl da 45 ülkenin imzacı olduğu karşı açıklamaya öncülük etmişti.
 

Editör: Mehmet Kasimoglu