1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle bütün dünyada güçlü mesajlar veriliyor.  Verilen mesajlarda insanların “barış içinde yaşamasına” dairdir ifadeler vardır. İnsanlar barış içinde yaşayabiliyorlar mı? İşte bütün dünyanın hali gözlerinizin önünde.  Herkes birbiri ile kavgalı, herkes birbiri ile savaş halinde. Böyle anlamlı günler için mesajlar verilirken, ifade edilmek istenen fikir veya düşünce, orada sadece bir motif olarak kalır.  Ondan öteye gitmez. Ulu Önder Atatürk “Yurtta Sulh, Dünyada Sulh” dedi de dünya hiç değişmedi.  O büyük asker bu dünyadan göçtü gitti ama savaşlar hep devam etti. Esasında dünyadaki barışı tesis etmek için, bütün ülkelerin kendi çıkarları ötesinde eşitlik kavramı ile hareket etmeleri gerektiğini düşünüyorum.  Uzakdoğu’da ve Afrika’da milyonlarca aç insan yaşar.  Onların kavgaları bir lokma ekmek içindir.  Dünyadaki barışın, sevginin veya nefretin farkında değiller.  O bağlamda güçler çatışmasında önemli olan insan olmak ve insan olurken de dünyanın daha mutlu yaşaması için çok şeyler yapmak gerekir. Öyle zamanlar oldu... Öyle zamanlar oldu ki, Amerika ta oralardan kopup gelerek Hiroşima ve Nakazaki’ye atom bomblarını attı ve milyonlarca insanın ölmesine neden oldu. O zaman “barıştan” söz eden var mıydı diye düşünüyorum. O zamanlarda da güçlerin dünyaya egemen olma egoları vardı.  Şimdi de var.  Değişen dünya değerlerini gözlerimizin önüne getirerek, ne kadar çok salgın hastalık yaşamışız.  Ne kadar çok savaşlar görmüşüz ve ne kadar çok yapay dostluklara tanık olmuşuz. “İşte barış budur” demek başka, gerçek barışı tesis etmek başka. O nedenle dünyanın haline değiniyorum. Mesela “Dünya Barış Günü” bana çok önemli iki olayı daha hatırlattı. Bunlardan birisi, teröristlerin New York’taki ikiz kulelere uçakla saldırıp o kocaman binaları yerle bir etmeleri ve o zavallı insanların bir kibrit çöpü gibi ta yükseklerden kendilerini boşluğa bırakmaları, diğeri de Rusya’daki Çernobil faciasıdır.  O insanların günahları neydi?  Onların ölümleri hala ruhumdaki yarayı tedavi edemedi. Hakikaten dünyada barış var mı? Dedim ya... Güçlerin egoları her zaman mevcuttur.  Lakin sırf intikam almak uğruna New York’taki kulelere öyle bir operasyonun yapılması, insanlık için resmen yüz karasıdır. “İntikam” dedim de bu türdeki terörist hareketler, sürüp gitti maalesef. Ne yani...  Teröristler o kocaman kuleleri alaşağı edecekler ve Amerika orada eli kolu bağlı mı kalacaktı? İşte “barış” deriz de, dünyanın savaşları ve çatışmaları sürüp gider.  Amerika’nın New Yok olayını affetmediğini gösteren askeri operasyonları ise bambaşka bir olaydı. “Barış”la “Terörü” yan yana tahayyül etmek mümkün değil. Maalesef “dünya barışı” deriz de terör canavarı devamlı mesai yapar.  Hiç durmamaca bombalarını patlatıp dururlar. Gerçi bir süreden beri terör sinmiş gibi görünüyor ama, elbet bir gün yine o çirkin yüzünü gösterecektir. Bir gün Paris’te, bir gün Londra tren stasyonunda, bir gün İtalya’nın en kalabalık caddesinde, bir gün Almaya’nın Berlin kentinde ve daha nice yerlerde. Şu teröristler “barıştan” anlarlar mı?  Veya “dünya barışı” için yüreklerinde en ufak bir sızı oluşur mu? Bunların hiçbiri yoktur onların hayatlarında. Mesela insan kaçakçılığı da o “barış” anlayışının bir başka görüntüsüdür. Suriye savaşlarından kaçan nice insan, nice üç kağıtçı gemicilerin ellerinde Akdeniz’in dalgaları ile sürüklenerek can verdiler.  Kurtulanlar ise hiçbir ülkeye sığınamadılar. Hani “insanlık” deriz ya... Herhalde en büyük insanlığı Türkiye yaptı Suriye göçmenlerine.  Yaklaşık 4 milyon Suriye göçmenine kapılarını açtı, onlara barınak verdi, aş verdi, iş verdi ve yeni hayatlarına destek oldu. Türkiye bunu niçin yaptı? İnsanlık ve barış için. Kore Gazilerini de unutmadık.   Amerika  Türkiye’den Kore’ya asker istediğinde Türkiye, seve seve  binlerce askerini ateşin içine attı.   O operasyon barış için miydi?  Hayır!  O operasyon, Türkiye-Amerikan dostluğunun pekişmesi içindi.  Türkiye Amerikan dostluğu pekişti mi?  Bakınız bir papaz için Trump, nerdeyse bütün dünyayı yakacak.  Bu mu barış? Daha ne kadar çok örnek verebiliriz, herhalde tahmin edersiniz. Yani “Dünya barışı” deriz de, dünyada barış yoktur maalesef.