Yarın günlerden Perşembe, yaşanmış tüm Perşembelerden çok farklı bir gün olabilir dünyadaki tüm insanlar ve insanlık için. NASA diye bilinen, Amerikan Ulusal Uzay Ajansı’nın önceden medyaya ipucu uçurtmuş olduğu önemli bir açıklaması  gelebilir,  uzayın derinliklerindeki bir gözlemle ilgili olarak. On binlerce yıllık insanlık tarih ve kültüründe gökyüzü veya uzay denen dünya ötesi için, her zaman belirtiler ve açık semboller olagelmiştir. İnsanlar dünya yüzünde en zor kuşullarda bile yaşamlarını devam ettirmeye çalışarak,  günlük beslenebilme, giyinebilme başlarını sokacakları barınaklar bulabilme veya yapabilme mücadelesi verirlerken bile,  gökyüzü dikkatlerini her zaman çekmiştir.
Gökyüzü olaylarından, yıldızlardan, güneşten, aydan hayli etkilenmiş olan insanlık kültürel gelişimi,  daha avcılık ve toplayıcılık aşamasında bile, o günlerin koşullarında bizleri hayretler içerisinde bırakan gizemli tapınaklar ve yapılar düşünmüş, planlamış ve gerçekleştirmiştir. Ta Çin’den Afrika’ya ve Anadolu’ya kadar yer alan neolitik yerleşim kalıntılarında bunların izlerini görmek olasıdır. Tabii tüm bu kalıntılarda “göksel” diyebileceğimiz sembollerin yer alması adeta insanlık tarihiyle beraber başlamaktadır.
Aradan geçen binlerce yıl içerisinde,  Sümer ve Mısır medeniyetleri ile kök salan insan yaratıcılığı ve gözlem yapma geleneklerinin değişik coğrafyalar ve kültürlerde devam etmesi sonuçta bilimsel yöntemleri ve sanat ve sanat anlayışlarını insanlığın gelişim merkezine sokmuştur.
Avrupa’da yaşanmış olan aydınlanma çağından sonra bilim ve sanat alanlarında hayli ivme kazanan yeni bilimsel ve sanatsal düşüncelerin güdülemiş olduğu çalışmalar,  insanlığı 18. Yüzyıldan itibaren sanayi toplumuna taşımış ve toplumların kültürlerini çok daha hızlı bir şekilde dönüştürmüş ve değiştirmiştir. Bu kültürel merkezli dönüşüm ve değişimin itici etkilerinin yol açtığı bilimsel gelişmeler, ortaya birçok bilim ve sanat dalları çıkarmış ve yepyeni teknolojilerin üretilerek insanlığın hizmetine konulmasını sağlamıştır.
Başta iletişim ve ulaşım olmak üzere sayısız üretim alanlarında gerçekleştirilen ilerlemeler ta başından beri olduğu gibi,  insanlığın gökyüzü veya uzay gözlem ve araştırmalarına da doğrudan yansımıştır.
Bilimsel gelişmeler öncesinde, ancak dinsel dogmaların izin verdiği ölçülerde, dünyadaki yaşamı konusunda dış referanslar arayan insanlar, bilimsel gözlem ve deneyler sayesinde, dünyadaki varlık referanslarını  rasyonellik çerçevesine taşımışlardır.
Dünyada ve uzayda konuşlandırılmış uzay teleskopları ve  dünya dışına gönderilen uzay araçlarıyla güneş sistemi dışarısına bile taşan sondalarla, içinde  dünyamız gibilerinin da yer aldığı sayıları milyarlarca olan galaksiler ve güneş sistemleri keşfedilmiştir.
İnsanlar bu koskoca evrende yalnız mıdırlar? Dünya gibi olan gezegenlerde canlı yaşamlar var mıdır? Eğer varsa zeki yaratıklar da söz konusu mudur? Eğer biryerlerde zeki yaşam varsa..Onların uygarlıkları bizimkinden geri mi yoksa çok mu ileride?
Ve bilim kurgu hikayelerinde dinlediğimiz izlediğimiz “uzaylılar” gerçekten varmılar? 
Tüm bu soruların yanıtını vermek pek de kolay değildir ve yakın zamanda da kolay olmayacaktır. Ancak başlangıç çoooktan yapılmıştır. Binlerce yıl öncesinden sorulmakta olan sorulara yavaş yavaş yanıtlar gelirken, bireyler olarak yaşamımızın  bu ilginç dönemlerle kesişmekte olmasının keyfini çıkarıyoruz ve çıkaracağız. 
NASA’da birçok etnik ve dinsel kökenden değişik kültürlerden gelen insanlar çalışmaktadır. Bu insanlar sadece kendi işlerini yapıyorlar ve çok da iyi yapıyorlar. Çok da güzel işler çıkarıyorlar.. Yarın da güzel bir işe hep beraber tanıklık edebiliriz. Merak yoksa, zeka da yoktur insanlık da yoktur. Meraklılarına önemle duyurulur