Kapılar açıldıktan sonra Kıbrıs Cumhuriyetine ait kimlik kartı olanların  Güney Lefkoşadaki hastaneye gidip muayene olmaları bayağı yaygınlaşmıştı. Birkaç hafta önce Lefkoşa Burhan Nalbantoğu Hastanesinde park etmiş bir Rum arabası görünce hayret ettim.

“Acaba şimdide Rumlar bu tarafa geçip muayene mi oluyorlar?” diye düşünmekten kendimi alamadım. Biz kendimiz bu taraftaki sağlık hizmetlerini yetersiz bulurken, onlar memnun olup bu taraftaki hastanelerde muayen olmak isteyebilirler mi? Hiç sanmam. Zaten Kimlik kartı, SS kartı v.s. olmaksızın hastaneden neredeyse su bile alamayacaksınız.
Belki de hastanede yatan bir arkadaşını ziyarete gelmişti.

 FESTİVALLER DOLUDİZGİN
Her geçen gün mevcut festivallere yenileri ekleniyor. Bu şekilde her hafta 3-4 tane festival ziyaretçilerimi bekliyor. Bu hafta Alsancak, Çamlıbel , Beyarmudu ve Mehmetçikte festivalelr düzenleniyor.
Deniz festivali, Domates festivali, Üzüm Festivali, Küştür ve Patats festivaline gidebilrisiniz. Hepsine gidemeyenler üzülmesn
Nasıl olsa her festivalde aynı şeyler vardır. Bulgur köftesi, hellm böreği, ceviz macunu v.s. İsmi önemli değil
NE YAPI GÜVENLİĞİ NE DE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ, İKİSİNE DE BOŞVERİLMİŞ
İşte ülkemizdeki inşaat sektörünün hazin hali
Eski bir bina. nerden baksan 100 senelik var. taş yapı, alçı sıvalar.
Birisi gelmiş, üzerine  betonarme bir kat eklemiş.  Otel mi yapacaktı, yurt mu yapacaktı tam belli değil ama  birisi de gelip pencerelerine sunta konup kapatmış binanın üzerine bir levka çakmış : “DİKKAT - BİNA GÜVENLİ DEĞİLDİR”

Levhayı kimin çaktığı da belli değil. Adamın işlerini bozmak isteyen bir düşmanı da olabilir, belediye de, kaymakamlık da....
Gereken ilaveyi yapamayacağını anlayan mal sahibi de üzerine bir pankart asmış: SATILIK.
Haydi  hayırlısı.

Ancak kafaları karıştıran bir durum var:
Binanın güvenli olmadığını belirten levhayı kim astı?
Bina eğer yapılan ilaveler nedeniyle güvenli olmayan bir duruma gelmişse, ilaveler yıkıldığı taktirde bina eski haliyle güvenli mi?
İlaveler izinsiz mi yapıldı?
Eğer öyleyse neden yıkılmadı.
Bina satılırsa, binanın yeni sahibi nasıl bir durumla karşı karşıya kalacak? Kandırılmış olmayacak mı?
Satılık ilanı ingilizce de yazıldığına göre potansiyel alıcılar arasında yabancılar da bulunmaktadır.
Yabancıları kazıklamaktan utanmıyor muyuz?
Ne zaman bu kötü alışkanlıklardan vaz geçeceğiz?
Plan-Proje, Hesap-Kitap yaptıurmadan, önümüze gelen binalara eklemeler yaparak gelir elde etmek, vatandaşlarla birlikte yabancıları dolandırmaktan ne zaman vazgeçeceğiz?


EIDE- ANASTASIADİS ÇEKİŞMESİ, KİŞİSEL SORUNA MI DÖNÜŞTÜ

BM  Genel Sekreterinin KIbrıs Özel Temsilcileri her barış  görüşmelerinin ertesinde neredeyse istenmeyen şahıs ilan edilir. Türkler de, Rumlar da tarafsız olmadığından şikayet eder. Ama bu sefer bu şikayetler neredeyse kavgaya dönüşüyor. Anastasiadis, görüşmelerin perde arkasını açıklayacağı konusunda bir blöf yaptı, yapılan baskılar (!) sonucunda açıklamak yerien Güvenlik Konseyi Üyelerine bildireceğini açıkladı.  Eide ise, “Yine Geleceğim” dedi. Demek ki maruz kaldığı muamele karşısında korkmadı, utanmadı, sorunun üstüne gitmeye karar verdi.
Bu arada, BM Barış gücünün görev süresi, bizim taraftan çıkan “İstemezük” seslerine karşı altı au daha uzatıldı ve Genel sekreterin 4 ay içinde klonuyla ilgili rapor yazması istendi.
BM Barış Gücü askerlerinin harcamalarını Güvenlik konseyi üyelerinin ödemesi kararlaştırılırsa, bence yeni bir görev uzatması gerçekleşmez. Güvenlik Konseyi üyeleri ilelebet buradaki askerlere para göndermek istemeyeceklerdir.

1958 TBMM’ DE KIBRIS KONULU GÖRÜŞMENİN TUTANAKLARI
Kıbrıs görüşmeleri yeni bir safhaya girdiğinde veya görüşme süreci tıkandığında yeni alternatifler arama çalışmalarında ve daha birçok durumlarda Türkiyedeki siyasilerin Kıbrısla ilgili olarak ne söyledikleri, TBMM de neler konuşulduğu ve benzeri olaylar ve tartışmalar, Kıbrıs Türklerinin gündemindedir. Bir tesadüf eseri olarak 1960 anlaşmasından önce (Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluşundan önce) Türkiyede Büyük Millet Meclisinde konuşulanların yer aldığı meclis tutanakları elime geçti.Merak edenler için bazı bölümlerini burada yayınlıyorum.
Devrin iktidarı Demokrat Parti ( DP), .  BMM’ nin 16 Haziran 1958 günü yaptığı celseye, Kıbrıs için nihai bir hâl çaresinin ancak Taksim olabileceğini belirten bir takrirle geliyordu. DP. nin Dış İşleri Bakanı Zorlu, gizli celse yapılmasını teklif ediyordu. O sırada İngiliz hükümeti ( MacMillan plânı) nı Türkiye dış işleri bakanlığına ulaştırmış bulunuyordu. Bu plân ise, taksim fikrini reddetmekteydi.
Gizli celseden açık celseye geçildikten sonra BMM. reisi diyordu ki: " Sayın İnönü' nün gizli celsede ittifakla tasvip edilen tashih teklifi dahilinde okunan takriri reyinize arz ediyorum. Kabul edenler... Etmeyenler..."
Kırşehir mebusları Osman Bölükbaşı ve Hayri Çopuroğlu' nün usule müstenkif reylerine karşı esasta ittifakla kabul edilmiştir. (Sağdan ve soldan şiddetli alkışlar).Sayın İsmet İnönü' nün ittifakla tasvip edilen tashih teklifi dahilinde okunan takririn metni şöyle idi;
"TBMM Reisliğine:Kıbrıs adasında beş senedir devam eden ve Yunan Hükümeti tarafından bilfiil muvazzaf subay ve silah gönderilmek suretiyle tertip, tahrik ve teşvik edilen
vahşiyane tedhiş hareketleri karşısında ölüme, yangına, hakarete maruz kalan can ve mal emniyetine sahip olmayan Kıbrıstaki Türk cemaatinin bu fiiller karşısında
heyecanı âzami dereceye varmıştır. "  Bu sırada İngiliz hükümeti tarafından 17 Haziranda Adanın mukadderatını tayin edecek bir planın açıklanacağı ilân edilmesi ve bu hususta malûmat verilmemesiyle, beka ve istikballerinden de şüpheye düşen Türk cemaatinin l Haziranda Ada Rumları tarafından katliama uğrayacakları haberi üzerine endişeleri büsbütün artırnustır..
Türk cemaati bu haleti ruhiye içinde iken mekteplerine tecavüz edilmiş ve Türklerin en büyük birlik ve iman sembolü olan Atatürk' ün resimleri yırtılmış, müesseseleri bombalanmış, mabet ve meskenlerine tecavüz edilmiş, müdafaasız kadınları dahi katledilmiş, tarlaları ateşe verilmiş, dede armağanı evlerini terke zorlanmıştır.Bu vaziyet karşısında canını ve malını müdafaa mecburiyetinde kalan Kıbrıslı Türkler üstelik maruz kaldıkları bu tazyik ve tedhiş hareketlerini kendileri tahrik ettiği iftirasına maruz kalmışlardır.