İsmail BOZKURT

Yazımın başlığını “Afganistan Üzerine” diye attım ama ne yazacağım diye düşünmedim değil! “Kıral o kadar çıplak” ve her şey ayan beyan ortada ki!  Bir yandan da kendi kendime soruyorum: Acaba gerçekten öyle mi?

Öyledir ya da değil! Afganistan için yazacak çok şeyler, nice nice “derin”ler olmaması mümkün mü?

Amerika’nın Irak’ı işgal harekâtından beri, savaşlar dahil olan biteni canlı olarak izleyebiliyoruz. Afganistan tradejisini (yoksa dramını ya da rezaleti mi diyeyim) de canlı canlı izliyoruz.

İNSANLIK DRAMI/TRAJEDİSİ/REZALETİ

         Afganistan’da tam bir insanlık dramı, trajedisi ve rezaleti sürüyor.

ABD’nin (ve elbette bağlaşıklarının), Afganistan’ın yönetimini, ülke nüfusunun yarısı olan kadınları yok sayan, kendi dışındakilere ancak ve yalnız kendileri gibi olurlarsa yaşama hakkı veren bir anlayışa, “altın tepsi içinde örneği” teslim etmesini mi yazayım? İngiltere’nin, AB’nin, NATO’nun da bu konuda ABD’nin “hık deyicisi” olmalarına mı?

ABD’nin, Afganistan’dan ardına bakmadan kaçarken yalnız kendi askerleri ile işbirlikçilerini kurtarmaya çalışmasını mı?

ABD uçaklarının, çevresinde ümitle koşuşan ve uçağın orasına burasına yapışan insanları hiçe sayarak yola devam etmesini, o uçaklardan insanların düşüp ölmesini mi? O zavallı insanları ve o dehşet ve insanlık dışı görüntüleri taşıyan tişörtler yapıp para kazanan ABD kapitalizmini mi?

AB’nin ve bir bütün olarak Batı’nın, demokrasi, hukuk, eşitlik, insan hakları gibi değerleri, yalnız ve ancak kendilerine layık görmelerini mi?

AB’nin, AB ileri gelenlerinin ve AB ülkelerinin “tek derdinin” ülkelerini Afgan mültecilerinden koruma olmasını; AB ülkelerinin “gülünç rakamlarda” mülteci kabul edeceklerini açıklamalarını mı?

BM ya da alt kuruluşlarının, kendimizden, bu Ada’dan çok iyi bildiğimiz gibi yalnız olayları raporlaştırdığını mı?   

İMPARATORLUKLAR MEZARLIĞI AFGANİSTAN

Afganistan coğrafyası, “İmparatorluklar Mezarlığı” olma niteliği ile bilinir. Bunu Sovyet İmparatorluğu’nun işgalinde de kanıtlamış; Sovyetler’in çöküşüne neden olan süreç Afganistan hezimeti ile başlamıştı.

Dünyanın başına bela olan Amerikan İmparatorluğu da aynı akıbeti paylaşır mı göreceğiz ama kıralın gerçekten çıplak olduğu Vietnam, Irak gibi örneklerinden sonra Afganistan, Amerikan İmparatorluğu’na da (en azından Afganistan coğrafyasında) niye mezar olmasın? Gerçekten de uluslararası teksas düzeninin başkahramanı ve kendi kendini dünya jandarması gören ABD emperyalizminin bunca sonu hüsran maceraları, yenilgi üzerine yenilgileri varken bu kafadaki bir imparatorluk hala daha dünyanın başına bela olmayı sürdürebilir mi? Sürdürecek mi? 

Vietnam’ı, sözde komünizmden kurtaracaklardı. Geride enkaz ve karelere yerleşen sınırsız rezilane görüntüler bırakarak kaça kaça bir oldular.

Irak’ı Saddam’dan ve başka bir şeylerden kurtaracaklardı. Sonuç ortada!

Suriye’yi Esat’tan kurtaracaklardı, olana bakın! Libya’yı ne duruma getirdikleri de belli.

Kendi NATO bağlaşıkları Türkiye dahil, istikrarsızlaştırmaya çalıştıkları, darbelerle yüz yüze bıraktıkları ülkelerin sayısını bile tam bilmiyoruz.

SON OLARAK

Bir zamanlar dünyada yaygın bir “çirkin Amerikalı” algısı vardı. Bu konuda romanlar yazıldı, sinema filmleri çekildi.

Yıllarca önce ABD’ye bir gezim olmuş, çok sayıda Amerikalı ile karşılaşmıştım. Genellikle güler yüzlüydüler, selam verdiler, iyi günler dilediler. Kesinlikle Avrupalılardan daha sıcak, yardımsever, dost canlısı idiler. Bu yönde yaşadığım birçok olay var. Birini anlatayım:

Eşimle birlikte taksi ile bir yere gitmiştik. Meğer yanlış yer imiş. Kocaman bir orman içinde, “inin cinin top oynadığı” bir yer! Yakınlarda bir ev vardı ama hayat emaresi yoktu. Uzunca süre bir “Allah’ın kulu” çıksın diye bekledik. Panik başlamak üzereydi ki genç bir bayan çıktı az ötedeki sıkı sıkı kapalı evden! Durumumuzu anlattık. Çok sıcak davrandı. Bizimle uzunca bir yol yürüyerek bizi istediğimiz yere götürdü. Ve bizden “kırk yıllık dost” gibi ayrıldı. Eşimle sarılıp öpüştü bile!

Amerika’nın kendine özgü, insanların paralarının gücüne göre değerlendirildiği (ne kadar dolar yaptığı)  bir ülke olduğu kesin! Bir sistem olduğunu ve bu sistemin içinde kaldığınız sürece olabildiğince özgür olduğunuzu hissetmemeniz olanaksız!

Bir müzikal izlemiştik. 15 yıldan beri oynanıyormuş. Acımasız bir toplumsal eleştiri vardı müzikalde! Sonu, “özgürce yaşadığımız güzel bir ülkemiz var ” söylemleriyle bitti.

Sözün kısası, ABD gezisi bende, birey bağlamında “Çirkin Amerikalı” imajı bırakmamıştı. Nitekim izlenimlerimi anlattığım yazılardan birinin başlığını “Güzel Amerikalı” olarak atmıştım. Tabii politik açıdan bakış açımda değişen bir şey yoktu. Dünya siyasetindeki uygulamaları bakımından Amerika’ya tepkim hiç bitmedi.  

         Nasıl bitsin? Hele onca olumsuzluğa bir de Afganistan eklendikten sonra! Hele hele Afganistan nüfusunun yarısı olan kadınları, onları yok sayan, insan olarak görmeyen bir anlayışa teslim etmelerini ve o anlayışla işbirliği içinde olmalarını mı?