İsmail BOZKURT

“Gönyeli’den söz edip de dostum Mustafa Gökçeoğlu’ndan söz etmemek olmaz. Onunla Kültür Bakanlığım döneminde tanıştım. Sonradan dost olduk, birlikte birçok sempozyumda bulunduk, seyahatlerimiz oldu.  Birkaç kez de onu Gönyeli’deki evinde ziyaret ettim. Kahvesini içtim.

Çalışmalarını yürüttüğü eski Gönyeli’deki eski köy evinin her yanı, kitap, kâğıt evrak ve belgelerle dopdoludur. Çok karmakarışık görünür ama o, neyin nerede olduğunu bilir.  

Kıbrıs Türkleri arasında takdir edilecek kadar çok üreten ve ürettikleri ile toplumsal belleğe ciddi kazanımı olan sayılı kişilerdendir.  

1942’de Gönyeli’de doğdu. Kıbrıs’ta ve Türkiye’de, uzun yıllar fen ve matematik öğretmenliği yaptı.

1983 yılında Lefkoşa Belediyesi’nin düzenlediği “Öykü Yarışması”nda ikinci oldu. Öykü ve şiirleri yerel gazetelerde, dergilerde ve Türkiye’de Varlık Dergisi’nde yayınlandı; şiirleri İtalyanca ve Yunanca’ya çevrilerek dergi ve kitaplarda yer aldı. Çeşitli uluslararası konferanslara katılıp bildiriler sundu. Yakın Doğu Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak görev yaptı.

Özellikle Kıbrıs Türk ağzının sözel değerleri (Kıbrıs Türk atasözleri ve deyimleri, destanları, masalları,  efsaneleri, halk hikâyeleri, fıkraları, bilmeceleri, tekerlemeleri, ikilemeleri, yansıma sesleri telefonda söylenen sevda sözleri gibi) üzerinde çalışan Mustafa Gökçeoğlu’nun yaklaşık 20 kitabı yayımlandı.”

Yukarıdaki alıntıyı, 2011’de yayımlanan “Evliya Çelebi’nin İzinde Kuzey Kıbrıs Seyahatnamesi” adlı kitabımdan yaptım. Kitapta “GÖNYELİ’NİN MUSTAFA GÖKÇEOĞLU’SU” başlıklı bir bölüm olarak yer alan alıntıda 20 olarak verilen yaklaşık kitap sayısı sonradan 29’a çıktı. Gökçeoğlu’nun eski Gönyeli’deki eski köy evinden, kitap yayımlandıktan sonra yeni bir eve taşındığını, birkaç onu ziyaret ettiğim yeni evin her yanının da, kitap, kâğıt evrak ve belgelerle dopdolu olduğunu belirteyim.

İlgi duyanlar, Aydan Afşaroğlu’nun tez çalışması olarak yaptığı ve daha sonra tezini gözden geçirip yayımladığı “Dünün Işığı Mustafa Gökçeoğlu” (2012) adlı kitabında yaşamıyla çalışmalarını geniş biçimde bulabilirler.  “Mustafa Gökçeoğlu’nun Yaşamı,” “Toplum İçerisinde Mustafa Gökçeoğlu’nun Algılanışı,” “Araştırmacı Kimliğiyle Mustafa Gökçeoğlu,” “Mustafa Gökçeoğlu’nun Eserlerinin Ortaya Çıkış Öyküleri,” “M. Gökçeoğlu’nun Eserlerinin Değerlendirilmesi” olmak üzere beş bölümden oluşan kitapta, Gökçeoğlu’nun bilinen ya da bilinmeyen yaşamı yanında, Kıbrıs Türk Halkı’nın değer yargıları, inançları, alışkanlıkları ve hiciv anlayışı da aktarılıyor. Ayrıca yayımlanmış eserleri, eserlerin içerikleri, Kıbrıs Türk Atasözleri, deyimleri, dergilerdeki şiirleri, çeviri şiirleri, kitap tanıtım yazılarından alıntılar da kitapta yer alıyor.

Gökçeoğlu, daha çok araştırmacı yönü ile bilinir. Oysa ilk kitabı (Şu Adamız / Dediğimiz - 1984) şiir, ikinci eseri (Dulun Oğlu - 1985) öyküdür. Yani edebiyatçı yönü göz ardı edilemez. Nitekim yukarıdaki alıntıda da belirtildiği gibi, öykü yarışmasında ikincilik ödülü almıştır.

Çalışmaları için çok sayıda ödül kazandığını da belirtelim

BİR AVUÇ İNSANIN YÜKLENDİĞİ GÖREV

Kıbrıs Türk Halkı, bu adaya gökten zembille inmedi. Anadolu’nun değişik yörelerinden Kıbrıs’a göçürülenler, hiç kuşkusuz dillerini, gelenek-göreneklerini, yaşam biçimlerini, genel anlamıyla kültürlerini de Ada’ya taşıdılar. Doğal olarak yeni bir toplumla kurulan komşuluk ilişkileri karşılıklı etkileşime neden oldu. Yeni coğrafyanın ve ada koşullarının sonucu olan kapalı toplum dayatmasıyla kendilerine özgü gelenekler-görenekler de yarattılar. Dilde de benzer süreç yaşandı. Yeni coğrafyada, kendine özgü bazı nitelikler, sözcükler, kavramlar, deyimler, atasözleri ve başka sözel değerler katarak Türkiye Türkçesi’nin yeni bir ağzını ya da bazı araştırmacılara göre ağızlarını ortaya çıkardılar.

Ulusal devlete dönüşen ülkelerin önem verdikleri konulardan biri, halk kültürleri ile sözel değerlerini olabildiğince hızla kayda geçirmek ve kitaplaştırmaktır. Bu, bir anlamda toplum belleğinin kayda geçirilmesi demektir. Bu bağlamda, toplum belleğinin kayda geçirilmiş biçimi olan ulusal/ülkesel ansiklopediler de, bu ülkelerce önemsenen konulardan biridir.

Bizde bu işi Devlet ya da kamu kurumları değil bir avuç insan yaptı. Bunlardan birini (Oğuz Yorgancıoğlu) yakın bir geçmişte yitirmiştik. Çok geçmeden, bir diğer değerimiz olan   Mustafa Gökçeoğlu da sonsuzluğa göçtü ve unutulmazlar arasında yer aldı. Kıbrıs Türk Halkı, bir değeri daha tarihe ve belleğine kazıdı. 

Yakınlarının, sevenlerinin, hepimizin ve toplumumuzun başı sağ olsun. Ona rahmet dilerim. Ruhu şad, toprağı bol, mekânı cennet olsun.   

EK OLARAK VE KISACA:

YENİ HÜKÜMET VE UKRAYNA

Yazıma EK OLARAK ve kısaca geçen haftaki yazıma konu olan yeni KKTC Hükümeti ve Ukrayna olayı ile ilgili da bir şey yazmak istiyorum.  

Sayın Faiz Sucuoğlu, UBP Kurultay süreci ile seçimde gösterdiği performansa karşın, UBP içindeki çeşitli dengeleri (kişiler arası, bölgeler arası vs.) ve dengesizlikleri (kadınsız siyaset) değiştirme ve daha sağlıklı, daha kabul edilebilir bir duruma getirme gücü ile olanağını -ne yazık ki- kullanmadı ya da kullanılamadı. Tam tersi hükümetini UBP içinde var olan dengelere göre, hem de “abartılı” biçimde oluşturdu. Bunu yaparken de bakan olmayan tüm UBP milletvekillerine “mavi boncuk” (ileride bakan olabilecekleri) dağıttı. Tek bir kadının ve hiçbir yeni yüzün olmadığı bir hükümet söz konusu!

Fransız sosyoloğu Duvenger, siyasal parti-hükümet sistemi ilişkisini/denklemini ortaya koymuştu. Bizde parti içi dengeler de, neredeyse de facto hükümet sisteminin parçası durumuna getirildi.

Tam da dağın fare doğurması söz konusu! Yine de bu hükümetin başarılı olması en büyük dileğimizdir. Bundan yalnız ve ancak mutluluk duyarız.

***

Şu ya da bu nedenle, şöyle ya da böyle, Rusya Ukrayna’ya gaddarca/vahşice “saldırdı” ve Avrupa ile Dünya bir kez daha savaşın çirkin yüzü ile yüz yüze geldi. Orman Yasası’nın egemen olduğu Dünya düzeni süregidiyor. Dünyanın “dayıları/kabadayıları” dayılıklarını/kabadayılıklarını, “dünya delileri” deliliklerini sürdürüyor ama olan Ukrayna’ya, Ukrayna Halkı’na, çocuklara ve sivillere oluyor, yürek sızlatan insanlık dramları yaşanıyor.

Bu yazıyı okurken Ukraynalıların yiğitçe direnişi sürebilecek mi bilemem ama gönlüm ve yüreğim onların yanında!