İsmail BOZKURT

            23 Ocak 2022 seçimlerini geride bıraktık. Bu yazıya son biçimini verirken (24 Ocak 2022 saat 13 civarı), henüz kazanan adaylar bağlamında belirginleşme yok ama genel anlamda sonuçlar belli!

        İlginç ve demokrasi tarihimizde özel olarak yer alacak bir seçim yaşadığımız kesin! Sonuçlar çok yönlü ve çok değişik açılardan irdelenebilecek içerik taşıyor. Elbette ki sağlıklı irdeleme için vakit erken ama yine de söylenebilecek çok şey var. Ben kendi hesabıma, bu yazımda ilk andaki (makro) izlenimlerimi paylaşacağım:

2022 SEÇİMİNDEN İLK İZLENİMLER

        2022 seçimi, dingin ve müdahale savlarının olmadığı nadir seçimlerden biri olarak tamamlanabilir. Yaklaşık olarak yüzde elli sekiz olan katılım oranıyla gelmiş geçmiş en düşük katılımlı seçim olduğunu söylemek de gerekir. Bunun elbette ki tek bir nedeni yok, salgının etkisi de tümüyle yadsınamaz ama temel nedenin siyasete olan güvensizlik olduğu kesin! Yüzde doksanlardan başlayıp yüzde elli sekize inen istikrarlı ve sürekli bir düşüşün başka bir anlamı olamaz. Boykot çağrılarının etkisi de olmuştur ama bu etkinin minimal olduğunu düşünüyorum.  

            Seçimin belirgin sonuçlarından biri, iki ana partiyi güçlendiren seçmen eğilimidir. UBP, çok yıpratıcı bir süreç yaşamasına karşın, oy oranını az da olsa yükseltti. En büyük  kazancı, olası hükümeti kurma konusunda neredeyse “tekelleşmesi”dir. CTP ise, oylarını ciddi oranda yükselterek işin bu yönüyle seçimin en başarılı ve kazançlı partisi oldu. Şunu da belirtmek gerekir ki iki büyük partiye yönelme eğilimi, düşük katılım oranıyla da bağlantılıdır çünkü düşük oranlı katılımda örgütlü partiler her zaman avantajlıdır. UBP ile CTP’nin bu avantajı iyi kullandığı anlaşılıyor. 

        İki büyük parti bağlamında gözden kaçırılmaması gereken bir husus, liderlerinin güçlenmesidir. Gerek Faiz Sucuoğlu, gerekse Tufan Erhürman bu açıdan seçimin en büyük iki galibidir.

        2022 seçiminde de sağ nitelikli oy oranı yaklaşık yüzde altmış, sol nitelikli oylar yaklaşık yüzde kırk oldu. Zaman zaman bu oranda inişler çıkışlar yaşanmasına karşın bu dengenin--yaklaşık olarak-  aynı biçimde süregittiği anlaşılıyor.

        2022 seçiminin diğer belirgin bir sonucu, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte yürüttüğü egemen eşitlik temelinde iki devlet çözümü politikasının yüksek oranda onay görmesidir ki bu onay Meclis’e anayasa değişikliği için gerekli üçte iki çoğunlukla yansımışa benziyor.  

      

23 OCAK 2022 SEÇİMİ’NDE KADIN

        Demokrasiye ulaşmak için her zaman yapılabilecek bir şeyler bulunabilmesi, demokratik anlayışın değişmesi ile doğu orantılıdır. Bu bağlamda, “öteki”yi öteki olmaktan çıkarabilme, farklılığı sindirebilme dahası yeğleyebilme anlayışının yerleşmesi, önemli “demokratikleşme” aşamalarıdır. Bu tip demokratikleşme, yasa, Anayasa yapma yöntemleriyle gerçekleşmez. Bunda önemli olan, insanların beyinlerinin değişmesidir.

        Örnek olarak, Kıbrıs Türk Halkı’nın kadınları seçmeme yönündeki eğilimi, demokratikleşme yönünde ciddi bir takozdur.

        Aslında bu eğilim, yalnız Kıbrıs Türkleri’ne özgü değil, evrenseldir. Demokratikleşme sürecinin en ileri aşamasında olan Avrupa / İskandinavya ülkelerinde bile “kadınları seçmeme eğilimi” ancak yasalarla, kadınlara (adı konmadan) “olumlu ayrıcalık” tanınması ile frenlenebildi. Adı konmadan diyorum, çünkü “iki cinsten birisi” denilerek, aslında kadınlar için yapılan olumlu ayrıcalık her iki cins için yapılmış oldu.

        Bizde ise Siyasi Partiler Yasası’nda 2015 yılında yapılan değişiklikle her partinin yüzde otuz oranında karşı cinsten aday göstermesi zorunlu hale getirildi ama yalnızca o kadar! Kadınlara yalnız aday olma konusunda olumlu ayrıcalık sağlandı, Meclis’e girmeleri konusunda değil!

            23 Ocak 2022 erken seçiminde katılan sekiz siyasal partinin toplam 400 milletvekili adayının 131’i kadın, yani kadın adayların oranı yüzde 32,75’du. Yasanın öngördüğü kadın aday kotasının hemen üzerinde! Ancak seçilecekler bağlamında kota ya da olumlu ayrıcalık olmadığından Meclis’e yüzde otuz oranında yani 15 kadın milletvekilinin girmesi kesin değil!

            20 ve 27 Aralık 2021 tarihli yazılarımda, (değerli dostum Kenan Mortan’dan alıntılar da yaparak), 23 Ocak 2022 seçiminde “kadınlardan, gençlerden ve yeni yüzlerden” kaynaklanan bir “Sosyal Kıbrıs Türk Mucizesi” bekleyebilir miyiz? Ya da Şili deneyindeki gibi seçmenin % 50’sini oluşturan kadınlarımız seçim sonucunu belirleyebilir mi, kadınlar “kilidi açan anahtar” olabilirler mi diye sormuştum.

        Eğer “dipten” gelecek bir dalga olmazsa, bunun pek olanaklı görülmediğini, böyle bir potansiyel “görünürlük” olmadığını da yazmıştım.

        Bu yazıya son biçimini verirken (24 Ocak 2022 saat 13 civarı), kazanan adaylar bağlamında belirginleşmiş sonuçlar olmadığından bu konuya yalnız değinmekle yetiniyoruz.

             

SONUÇ OLARAK

            23 Ocak 2021 seçiminin genel ve daha sağlıklı bir irdelemesini ancak sonuçlar kesinleştikten sonra yapmak olanaklı olacak ancak kişi olarak benim için bu seçimde Meclis’e girecek kadın sayısını çok önemsediğimi yeniden vurgulamak isterim. Demokratikleşme sürecinin öyle kolay kolay “kemale” ermeyeceğini, sürecinin çok süreceğini, demokrasiye ulaşmak için her zaman yapılabilecek bir şeyler olacağını savunurken, “kadın” sorununun belirleyiciliğine olan inancım sürmektedir.