İsmail BOZKURT

Bizim gibi coğrafyası küçük ve nüfusu az, bu nitelikleri dolayısıyla, popülist baskılara açık ve bölgeler arasında sosyokültürel ve sosyoekonomik farlılıklar olmayan “minnacık” bir ada ülkesinde, seçimde çok bölgelilik kadar saçma ve sakıncalı bir esas olamaz.  Nitekim bu esasın sakıncaları, 1976 Seçim ve Halkoylaması Yasası’na göre üç bölge esası üzerinden yapılan ilk iki seçimde (1976 ve 1981) bile “fena” sırıttı.

1984’te KKTC Anayasası yapılırken ülkesel düzeye geçilmesi gündeme geldi ve Anayasa Komitesi’nin hazırladığı Anayasa Taslağı’nda, ülkesel düzeyde “tek seçim bölgesi” anayasal bir kural önerisi olarak yer aldı. Ne yazık ki konunun anayasa maddesi olmasına “ramak” kalmışken Genel Kurul’da bu kural çıkarıldı.

Üstelik üç olan seçim bölgesi süreç içinde altıya çıktı. Buna karşı konu gündemden düşmedi çünkü akıl ve mantık bunu gerektiriyordu. Konu yıllarca tartışıldı ve ancak bir dönem önce, yani 2018 seçimlerinden önce ele alınarak “sözde” ülkesel düzeye geçildi.

“Sözde” diyorum, çünkü ülkesel düzeye geçilirken altı bölge de korundu. Aslında bir tür “hile-i şeriye” yapıldı. Dahası, karma oy kullanacak ya da tercih yapacak seçmene, her bölge için farklı olan kısıtlamalar ve koşullar dayatıldı. Bizim “marifetli” siyaset kurumumuz, politik çıkar/rant ve popülist hesaplar içinde boğularak her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdı ve sistemi, hem seçmenin anlamakta/uygulamakta zorluk çektiği, hem seçimin yönetilmesinde sıkıntılı bir hale soktu. 

Hem de oybirliği ile!

DAĞ FARE DOĞURUYOR:

AMAÇ ÜZÜM YEMEK DEĞİL DE BAĞCIYI DÖVMEK

Şimdi seçime beş kala Seçim ve Halkoylaması Yasası’nda değişiklik gündeme geldi. Buna tepki olarak sosyal medya hesabımdan yaptığım bir paylaşım var. Gelin önce o paylaşıma bakalım:

“Dağ fare doğuruyor: Meğer Seçim Ve Halkoylaması Yasasındaki bütün suç karma oymuş. 1976'dan beri tek bir seçim dışında uygulanan ve seçmenin içselleştirdiği karma oy!

Son seçimde yüzde 11 oy karma oy olduğu için iptal edilmedi. Karma oyun kullanılması saçma sapan birçok koşula bağlandığı için iptal edildi.

         En önemlisi: Karma oy kaldırılarak seçmenin iradesine müdahale ediliyor ve açıkça anayasa çiğneniyor. Anayasamız demokratik siyasal partilerden “vazgeçilmez unsur” olarak söz ediyor ama partilerin “münhasıran” demokratik siyasal yaşamın unsurları olduğunu söylemiyor.

Demokratikleşme var olan hakları kaldırarak ya da azaltarak değil genişletilerek sağlanır. Karma oy kaldırılarak demokratikleşme geriye götürülüyor.

Çok şey söylenebilir ama kısa keseyim:

Karma oyun kalkması daha katı bir particilik getirecek. En önemlisi seçime katılım oranı aşağılara düşecek. Siyaset kurumuna güvenin sıfır olduğu, siyasetçinin itibarının yerlerde süründüğü bir dönemde karma oyun kalkması tam bir “bumerang” etkisi yapacak.

Yüksek Seçim Kurulu’nun zorluklarını aşmak çok basit birkaç değişiklikle mümkündür ama öyle görülüyor ki amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmekmiş.”

MECLİS’İN YÜZÜNE GÖZÜNE BULAŞTIRDIĞINI

TEMİZLEMEK YERİNE

SEÇMENİN İRADESİNİ KISITLAMAK

Aynen sosyal medya paylaşımımda da belirttiğim gibi, yapılmak istenen, Meclis’in yüzüne gözüne bulaştırdığını düzeltmek değil, “hedef şaşırtması” ile seçmenin iradesini kısıtlamaktır. 

Kişi olarak ben, hiçbir biçim ve hiçbir koşulda, seçmen iradesini kısıtlama anlamında değişiklik yapılmasına kesinlikle ve şiddetle karşıyım. Kaldı ki 45 yıllık bir uygulama vardır. Bu uygulama ile seçmen, bir partiye, partilere bakmadan kişilere oy vererek, dilerse mühür bastığı parti içindeki kişilerde tercih yaparak iradesini ortaya koyuyor. Bu, seçmen tarafından o denli içselleşti ki uygulamayı bir tek seçimde (1990) ortadan kaldırma cüretini gösteren zamanın siyasal erki, bir sonraki seçimde geri dönüş yapmak zorunda kaldı. Yani “yanlış hesap Bağdat’tan geri döndü” ve hiç kuşkum yok, yanlış hesap yapmaya yeltenenler de geri dönüş yapacaklardır.

Partiler demokrasisine inanan, dahası ülkeye partiler demokrasisi gelmesi için savaşım veren birisiyim. Partileşme sürecimizde de yerim ve katkım vardır. Partiler demokrasisi, seçmen iradesini kısıtlamak, anayasayı ve en temel demokratik ilkeleri çiğnemekle, yasaklar kısıtlamalar koymakla olmaz! Programlarını benimseyecek seçmen tabanını, kendi ilke ve çalışmalarıyla kazanması gerekenler partilerdir.  

Bazı siyaset bilimcileri bir ülkenin seçim yasasının o ülkenin “gizli anayasası” olduğunu kabul ederler. Benim görüşüm de böyledir. Bu yönünü de göz önünde bulundurduğunuzda, bir seçim yasasına, seçime beş kala dokunmak kadar yanlış bir şey olamaz.

Benim, seçmenin iradesini yalnızca ülke düzeyinde (çarşaf liste) kullanması, karma oy kullanacaksa oy bunu yalnız çarşaf liste üzerinden yapması yönündeki düşüncem kesinlikle değişmez. Bu bakımdan ille de seçim yasasına dokunulacaksa, o zaman yapılacak şey, yaşanan en ciddi sıkıntıları giderecek basit değişiklikler olmalı ve kesinlikle sorunun kaynağı olmayan “seçmen iradesini kısıtlama”ya yönelmemeli; ülkesel (çarşaf) listeden geri adım atılmamalıdır.

Bu dönemde Sayın Narin Şefik’in geçmişte dile getirdiği seçenekler arasında yer alan, bölgelerle ilgili “karma oy” kısıtlamalarının kaldırılması seçeneği ile yetinmek gerektiğini düşünüyorum. Seçmen, karma oy kullanmak isterse, niye bunu her ilçe için de ayrı ayrı yapma zorunda olsun?

Tabii amaç “üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek”se o başka!

(Karma oy için söylediklerimin, tercih işaretleri için de geçerli olduğunu da belirtmek isterim.) 

SONUÇ OLARAK

Sosyal medya paylaşımımda da belirttiğim gibi, konunun anayasal boyutu da vardır.

KKTC Anayasası’na göre (70/3)       siyasal partiler, ister iktidarda ister muhalefette olsunlar, demokratik siyasal hayatın vazgeçilmez öğeleridir ama “münhasır” ögeleri değildir. Yani parti dışında siyaset yapmak yasak değildir.  

Seçime katılmak yani oy vermek, belirli niteliklere sahip her yurttaşın hakkı ve ödevidir. Karma oy kalkarsa, herhangi bir partiye değil de bağımsız adaylara oy vermek isteyen yurttaşın hakkı ne olacak?

Var olan biçimiyle Seçim Ve Halkoylaması Yasası’nda, bağımsız adaylara oy verme, yalnız karma oy kullanılırsa mümkün olur. Bunun anlamı, karma oyun kalkmasıyla bağımsız adaylara oy verilemeyeceği; yani kimsenin oy veremeyeceği bağımsız adayların aday olma hakkının elinden alınmış olacağıdır. O zaman adaylık hakkının anlamı kalmıyor.  

Anayasamızın “güçlü” bir eşitlik kuralı da var. Yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi hem oy kullanma hakkı, hem aday olma hakkına “dokunma,” “eşitlik” maddesini çiğnemekten başka şey değildir.      

Yani konu öyle sıradan bir yasa yapma değil, “gizli anayasa” konusudur.  Demokratik, ilkesel, etik ve anayasal yönleri vardır. Toplumu sarsar ve bumerang etkisi yapar.