İsmail BOZKURT

21 Nisan 2021 günü, çok istememe karşın, katılamadığım için içimde bir “ukte” olarak kalan bir kitap tanıtımı vardı. Yard. Doç. Dr. Emin ONUŞ’un yayıma hazırladığı  “Prof. Dr. Oğuz Karakartal Armağanı -Boğaziçi’nin Serin Sularından Kıbrıs’a Uzanan Bir Gönül-“ adlı kitabın!

Yalnız Oğuz Karakartal için yazılanları ile değil, çok sayıda inceleme- araştırma ile zengin bir edebi içerik de taşıyan kitapta, “Dosttan Öte Bir Dost: Prof. Dr. Oğuz Karakartal” başlıklı bir yazımla “Kıbrıs Türklerinde Öykülü Şiirlerle Direniş” adlı incelemem de yer alıyor.

Bu anlamlı eseri bize kazandırma çabasında başı çeken Emin Onuş’a ve katkısı olan herkesi kutlarken kitapta yer alan ve Sayın Karakartal’ı anlatan yazımı paylaşıyorum:    

DOSTTAN ÖTE BİR DOST:

PROF. DR. OĞUZ KARAKARTAL

Oğuz Karakartal’la ilk tanışmamız Lefkoşa’da, Yakın Doğu Üniversitesi’ndeki (YDÜ)  bir etkinlikte, Mehmet Kansu’nun aracılığı ile olmuştu. Genç bir yardımcı doçentti. İtalyanca ders verdiğini özellikle vurgulamak gereğini duymuştu Mehmet Kansu dostum.

Bu ilk tanışıklıktan sonra, bir süre görüşme olanağı bulmadık ama  rahmetli Harid Fedai aracılığıyla birbirimizle ilgili bilgiler ediniyorduk. Kıbrıs Türk Edebiyatı’na ilgi duyması ve bu konuda çalışmalar yapması, ona ilk günden duyduğum olumlu duygularımı giderek güçlendiriyordu.  

         Süreç içinde, yüz yüze görüşmelerimiz başladı. İkili olarak, bazen de Harid Fedai’nin katılımıyla, değişik yerlerde görüşüyorduk. Çokça görüştüğümüz,  YDÜ’den sonra geçtiği UKÜ (Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi) lojmanı ile Lefkoşa’daki evinin dili olsa da konuşsa!

***

         Oğuz bey, Ada’da, Türkiye’ye gittiğinde orada,  tek geliri olan ücretinin önemli bir bölümünü, bulduğu nadir kitap ya da daha çok yakın tarihle ilgili belge, görsel ya da başka objeleri almak için harcar. Bu onda bir tutkudur.   Bulduklarını sevdiği belli kişilere göstermekten mutlu olur. Ben de o şanslı kişilerden biriyim.  

Bu tutkusu, bazen edebiyat tarihimizdeki bir bulanıklığı bir anda yok eder.  Örnek olarak yakın zamanlara kadar, Hikmet Afif Mapolar’ın Son Damla (1937) ve Diken Çiçeği/Diken Gülü) (1938/39) romanlarına ulaşılamamıştı. Mapolar’ın kendisi de, iki eserinin orjinalini kaybettiğini ve fasiküllerinin bile elinde olmadığını söylemişti: “Orjinallerini de kaybettim. Fasiküller bile elimde mevcut değil. Her işim yarım kalıyordu. Bunun sorumluluğu bir bakıma bana aitti. Çünkü ihmalkâr ve tembeldim.” (Hikmet Afif Mapolar – 2002-  Kıbrıs Güncesi 1, Galeri Kültür Yayını, Lefkoşa, s.256)

Bu eserlerin hiç yazılmadığı bile savlandı ama Prof. Dr. Oğuz Karakartal, tutkusu dolayısıyla bu iki romanı (Diken Çiçeği-1938 ve Son Damla -1938)  Ankara’da bir sahafta bulup Kıbrıs’a getiriverdi.

***

         Buluşmalarımızın iki değişmez konusu olur: Oğuz Bey’in yeni bulgularını göstermesi ve o konudaki sohbetimiz! İkinci olarak da edebiyat, özellikle de Kıbrıs Türk Edebiyatı!

Kendisi de hem Kıbrıs Türk Edebiyatı’na yönelik çalışmalar yapıyor, hem de öğrencilerini buna yönlendiriyor. Süreç içinde bu konuda öğrencilerine yüksek lisans ve doktora çalışmaları da yaptırdı ve bu alanda çalışan genç Kıbrıslı akademisyenler yetiştirdi. Günümüzde Kıbrıs Türk Edebiyatı’nın yüz akı olan genç akademisyenlerin çoğu onun öğrencisidir.

Kıbrıs sevdalısı olarak, Ağabey Hisar: Anadoluhisarı adlı eserinde, Anadoluhisarı’nı anlatırken satır aralarına Kıbrıs’la olan benzeşmeleri de yerleştirdi. Belki de daha önemlisi, kitapta yer alan ve kendisinin de belirttiği gibi, Türk dilinde bu konudaki ilk deneme olan “Kıbrıs Türk İmajı Ve Yaşantısı Üzerine Bir Denemesi.”

Oğuz beye olan bir vefa borcunu dillendirmeden edemeyeceğim: Türkiye’den Kıbrıs’a çok sayıda akademisyen geldi. Bu akademisyenlerin, gerek genel anlamda, gerekse edebiyat alanında Oğuz Karakartal gibi ve onun kadar  Kıbrıs’ı benimseyip Kıbrıs’ı çalışanı olmadı. Bazıları nokta bile koymadı ya da göstermelik olarak bir şey yapar göründü.

***

Ortak bir yanımız da, Kıbrıs Türk Edebiyatı Tarihi’ni yazma gereğine inanmamızdı. Kıbrıs Türk Edebiyatı Tarihi’ni yazmak, kişi olarak benim yaklaşık kırk yıllık hayalimdi. Oğuz beyde de benzer düşünceler vardı.

Süreç içinde, sohbetlerimiz dört edebiyat sevdalısının (Oğuz Karakartal, rahmetli Harid Fedai ile rahmetli Ali Nesim ve ben) “yazınsal” buluşmasına dönüştü. Yine Oğuz Bey’in evinde! 

Beş yıl kadar önce, böyle dörtlü bir buluşmada, Kıbrıs Türk Edebiyatı Tarihi konusunda çalışma başlatma konusunda uzlaştık. Ne yazık ki hemen sonrasında Harid Fedai ile Ali Nesim’i yitirdik, başka sorunlar da yaşandı ve konuyu ileriye götüremedik. Neyse ki 2017 ortalarında,  başkanı olduğum KIBATEK Vakfı ile o zaman KISBÜ’nün (Kıbrıs Sosyal Bilimler Üniversitesi) Rektörü Prof. Dr. İsmail Güleç’le, Kıbrıs Türk Edebiyatı Tarihi’ni yazma konusunu ortak bir projeye dönüştürmeyi  ve projeyi hayata geçirip sonuçlandırmayı başarabildik. Bunda elbette ki projenin başında KISBÜ Rektörlüğü’nü devralan Prof. Dr. Mustafa Tümer’in projeyi sürdürmesinin payı var.  

***

Kıbrıs Türk Edebiyatı Tarihi projesini, Oğuz Karakartal’la birlikte  yürüttük. Proje asistanı Nihal Solak’ın da hakkını yemeyelim. Ekip olarak, zor ve zorlu bir süreç yaşadık. Koskoca otuz ay içinde aramızda su sızmadı. Tam bir işbirliği, dayanışma ve karşılıklı anlayış vardı aramıza! Tek bir gün bile, birbirimize “gözünün üstünde kaş” var demedik. Zaman zaman çok sıkıştık, üzüldük. Zaman zaman sevindik, gülüştük, mutluluktan birlikte uçtuk göklere! 

Ulaşılamayan kitapların peşinde, birlikte ya da ayrı ayrı az mı koşuşup durduk, az mı “ajanlık” yaptık?   

Şimdi düşünüyorum da birlikteliğimiz, proje için çok anlamlı ve yerindeydi, şanstı. Böyle bir hedefe varılmak için güzel bir rastlantıydı. Övünmeyi  sevmem ama Kıbrıs Türk Edebiyatı’nın canlı kütüphanesi/arşivi gibi olduğum da bir gerçek. Yazınsal ürün verip araştırmalar da yapıyorum. Oğuz bey de Kıbrıs Türk Edebiyatı’na gönül veren çok iyi bir akademisyen edebiyatçı, çok iyi bir edebiyat bilimcidir. Birbirimizi tamamladık. İkimizden iş bilir, iş bitirici bir sentez doğdu.       

Geçmişte de benzer girişimlerim olmuş ama çoğunda gerekli ortamı bulamayarak sonuca gidememiştim. Bu projeyi yürütürken de içimde hep tedirginlik vardı. Oğuz bey ise inancını hiç yitirmedi.

Sonuç olarak, Kıbrıs Türk Edebiyatı Tarihi (1571 – 2017) onca çalışmam içinde en anlamlı olanlardan biri olarak yaşam buldu. Bir anlamda “Kıbrıs Türk Edebiyatı Envanteri” de çıkarılmış oldu. Uzun süre edebiyatımız için temel kaynak niteliği taşıyan dev bir yapıt yaratıldı.

Yaşamımda Oğuz Karakartal’ın özel bir yeri oldu. Anılarımda kullanacak bolca iz var ondan! Beş ciltlik Kıbrıs Türk Edebiyatı Tarihi (1571 – 2017) ya da “nam-ı diğer”le Kıbrıs Türk Edebiyatı Envanteri sürecinin yeri de çok başka olacak!