Merhametli olmak şevkatli olmak vicdanlı olmak onurlu olmak ahlâklı olmak dürüst olmak yalancı olmamak hırsız olmamak kavgacı olmamak kindar olmamak öğretilebilir mi.
Bunların tümü ve fazlası öğretilebilir öğrenilebilir şeylerdir.
Nerde ve nasıl öğretilecektir.
İlkokula giderken ben, son zil çaldığında çantayı kapıp koşmazdan önce sandalyelerimizi sıranın üstüne koyardık ters çevirip.
Neden mi.
Bevvaplara kolaylık olsun diye, yarın sabah yeniden gideceğimiz sınıfımız kolayca  süpürülüp temizlensin diye.
Öğrencilerin, tuvalet de dahil olmak üzere bütün bir günlerini geçirecekleri okullarını kendilerinin temizlemelerine öğretmenleriyle beraber tabii ki ne der acaba okul aile birlikleri, velileri öğretmenler, eğitim bakanlığı ve sendikalar acaba.
Evvel emirde okullar, öğrenci adı ile kategorize edilen ve fakat kategorize edilmiş olmalarına rağmen her biri insan olan yaşları henüz 18 e ulaşmamış insanların yaşama alanları haline getirilmelidir.
Bu hem fiziki olarak ve hem de kimyasal olarak yerine getirilmesi gereken ilk şeydir.
Gününün 8 saatini geçireceği mekâna, çocuk, devlet,  kanun, anne baba zoru ile değil, gelecek endişesi ile değil, keyifle eğlenmek için, eğlenerek öğrenmek için gitmelidir.
Ve evet eğlenmek ile öğrenmek okul potası içinde kaynaştırılabilir işte o zaman mesele eğitim adını alır.
Nasıl mı olacak.
Tartışarak bulacağız nasılını.
Tartışacağız da, önce eğitimin ne olduğunu,nasıl olmaması gerektiğini nasıl olabileceğini tartışmalı değil miyiz.
O halde tartışalım.
‘Ali yat uyu’ diye başlayan alfabeyi eleştirerek işe başlayan o güzel insanlar topluluğunun en güzellerinden biri olan Harun Karadeniz, ‘eğitim üretim içindir’diye çok yanlış bir sonuca ulaşmıştı ve yanlış sonuca varması çevre ve çağın ancak bu sonuca varabilecek bir ufuk ile kuşatılmış olmasındandı.
Eğitim insan için olmalıdır diyebilmek için gerekli verilere ve ufka bakabiliriz artık çünkü Harun Karadeniz ve arkadaşları ufkumuzu açtı bizim ve bu ufuk bize üretim artışının insanları yoksunlaştırır yoksullaştırırken bir kaç devleti ve birkaç şirketi en zenginleştirdiğini daha da zenginleştirdiğini ve bu zenginliğin de para silah ve erk ile sınırlı olduğunu göstermektedir.
Öğrencilerin, öğrenci diye bir kategorinin içinde insan olarak yok sayılmasının normal sonuçları ‘TALEBAN’ötgütünün ismi ile kendini açık etmektedir. benzeri bir şekilde padişahın kuluna, ben seni bu görevi-işi yapmaya memur ettim yaklaşımından mütevvellit ‘memur’(yani mecbur) kavramının içeriğinde de bulabiliriz.
Taleban, öğrenciler demektir ve eğitim birbirinin tamda aynisi olan ve talim terbiyenin, müfredatın, dersin, öğretmenin, yaşlıların öğrettiklerini, sadece onları öğrenen insanları kapsamaktadır ve insanlık hiç bir kapsama alanı ile sınırlandırılamıyacak bir hürriyet kimyasıdır.
Dünyanın bugün eğitim diye dayattığı şey devlete ve şirketlere memur fabrikalara eğitilmiş işçi orduya asker ve tüccara müşteri üretmektir.
Ya insan.
Okullar işte bunun yaşama alanı olmalıdır.
Hür olmak ve her koşul altında insanın hürriyetini savunması gereği öğretilebilir bir gerkliliktir okullar işte bunu temel alarak ders yılına başlamalıdır heryıl yeniden ve her yıl yenilenerek yinelenerek değil.