Türkiye’de 31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, nihayet dün (17.4.2019) tarihinde İsstanbul İl Seçim Başkanı’ndan mazbatasını aldı.

                Kullanmış olduğum “Nihayet” kelimesinin anlamı bence çok büyük ve çok da derindir.  Çünkü bugüne kadar Türkiye’de yapılan yerel seçimlerde hiç bu kadar çalkantı ve bu kadar demokrasi çatlaklığı olmamıştır.  O bağlamda İmamoğlu’nu yürekten kutluyor ve İstanbul için hayırlı olmasını diliyoruz.

                Gerçekte nedir bilir misiniz?

                Gerçekte, bütün Türk halkının mazbata sürecine kadar izlediği şu demokrasi davaşı, herkesi yormuş ve bıktırmıştır.  Bir yerde Türk siyaseti, bütün dünyanın gözü önünde yıpratılmış görüntüsü veriyor.  Bunlar neden yapıldı?

                Galiba biraz da siyasi hazımsızlıktır bu çalkantıların sebebi.  Veya “Gerçeği ve sonucu kabul edememek” gibi birşey...

                Binali Yıldırım mı?

                Binali Yıldırım, çok başarılı bir iş adamı, çok başarılı bir siyasetçi ve sevilen bir insandır.  Bu seçimleri onun kaybetmesi demek, “Binali Yıldırım başarısızdır” demek değildir.  O, Türkiye’nin geleceğine imza atmış çok değerli bir insandır ve onu takdir ediyoruz.

                O bağlamda eleştirirken çok dikkatli olunması lazım.

                Peki...

                Bu seçimlerin Ekrem İmamoğlu lehinde sonuçlanmasını neye bağlarsınız?

                Evvela bu sorunun yanıtını aramak ve yanıtı vermek lazım...

                Birincisi CHP Ekrem İmamoğlu gibi tertemiz ve tabir caizse, ağzı laf yapan, inandırıcı, dürüst ve herkesi kucaklayan görüntü ve yapıya sahip bir insandır.  Bu bir.

                İkincisi, sadece İstanbul için değil, eşitlik ve demokrasi adına büyük şehirleri AKP’nin kaybetmesi, herhalde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ağırlıklı bir şekilde seçimlere taraf olmasıydı.  Onun gönlünde yatan AKP’li adayların kazanmasıydı ama kazanamadılar.  Türkiye genelinde AKP en yüksek oyu alsa da, bütün büyükşehirleri kaybetmiştir.  Herşey halkın gözü önünde seyrederken, “Halk da uyumuyor herhalde” diyesi geliyor insanın.

                Demek oluyor ki bazı davranış biçimleri itici olabiliyor.

                Sanırım bir yıl kadar önce Melih Gökçek, halkın oyları ile seçilmesine rağmen, bu görevden çektirilmiştir.  Onunla beraber bazı belediye başkanları, bazı bakanlar v.s. de görevden el çektirilmiştir.

                Şimdi empati yapıyorum...

                Şayet Melih Gökçek ve onun gibi kişilerin yerinde olsaydınız, siz  görevden el çektirilmeseydiniz, size el çektirenlere saygıda kusur etmememenize karşın, oyunuzu AKP’nin aday veya adaylarına verir miydiniz?

                Herhalde içinizdeki öfkeyi şu veya bu şekilde bir gizlilik içinde güç tetiklemesi ile oylarınızı AKP’ye değil de CHP’nin adaylarına kanalize ederdiniz. Bu benim kişisel tahminimdir.  Çünkü bir kişinin görevden el çektirilmesi demek, “Sen artık yıprandın, iş beceremiyorsun, halkın gözünde eski siyasetçi değilsin” imajı doğuyor.  Çünkü kırılan onurun bir bedeli olmalıydı. Kamu vicdanı bunları kabul eder mi etmez mi, sormak lazım.

                O günlerde kimileri yorum yaptı, kimileri yapmadı.  Lakin AKP’nin karşısında olan diğer gazeteler ve yazarlar herhalde kendi yorumlarını yapmışlardır, diye düşünüyorum.

                Yani şimdi Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyük Şehir Başkanı olarak mazbatasını almış ve görevi resmen eski başkandan devralmıştır.  Farkındaysanız o büyük fırtına dinmiş, denizdeki dev dalgalar durulmuş ve kamuoyu rahatlamıştır. 

Türkiye’deki siyasi ortam, galiba biraz da “fişleme” ortamıdır.  İnsanlar açık açık konuşmak istemedi ve istemiyor da gözlemlediğimiz kadarı ile.  Çünkü bireysel olarak veya beklenti olarak bir zarar görmek istemiyor. O nedenle “Güçlüden yana olayım, ötesinden bana ne” zihniyeti hakimdi.

                Bundan sonra insanlar daha bir özgürce politik görüşlerini açığa vuracaklar mı?   Hem vuracaklar hem vurmayacaklar.  Gayet temkinli hareket edecekler.

                Bu seçimleri CHP kazandı ya...

                Bence İstanbul Büyük Şehir Belediye’sini kazanmak, Türkiye Cumhurbaşkanlığı’nı kazanmak kadar önemlidir.  Ya Ankara, İzmir, Antalya ve daha niceleri...

                Şu fotoğrafa bakarak Türkiye’nin gelecek siyasetini görebiliyor musunuz?  Galiba tünelin ucu göründü...

                Çoğu insan şöyle yorumluyor CHP’nin başarısını ve AKP’nin başarısızlığını.

                “AKP, artık kırılma noktasına geldi” diyorlar.

                Yarın olası bir genel seçim olsa, herhalde AKP, geçmişte aldığı oyları alamaz.  Yani İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı bir ölçü olacak gelecek genel seçimler için.

                Kim kazanırsa kazansın, biz Kıbrıslılar için tümü de bizim gönül siyasilerimizdir.  Bizim siyaset haritamızda “filan parti, falan parti” diye birşey yoktur.  Bizim haritamızda “Türkiye’yi iyi bir geleceğe ve bütün dünyaya ulaştıracak “Hakkın, hukukun ve demokrasinin temsilcisi Türkiye’nin kazanmasıdır” diyebiliriz.

                Her zaman Türkiye’de meydana gelen iç kavgalar bizleri de rahatsız etmiştir.  O bağlamda her zaman huzurlu ve istikrarlı bir Türkiye’yi kendimize örnek almak bizim şiarımızdır.

                Yine de herşeye rağmen sonuç, Türkiye ve Türk halkı için hayırlı olsun diyoruz.