Dövizin tırmanışı insanları perişan ederken, şimdi de elektriğe yapılan yüzde yüzün üzerindeki zamlar, adeta bir balyoz gibi insanların beyinlerinde patladı.
Ne olacak bu işin sonu?
Bu gidişle toplum adeta fakirleşmeye gidiyor.  Sofralarında yedikleri zeytin sayısı ondan beşe veya üçe düşüyor.  Temel gıda maddeleri de sessiz bir zamlanmanın görüntüsünü veriyor. 
Ne olacak bu işin sonu?
Eskiden insanların hayatlarında elektrik yoktu ve daha bir mutluydular.  Elektrik insanların hayatına girince hayat kolaylaştı ama cepler de delinmeye başladı.
Eski insanlar “Olmayan bir şey için neden üzüleyim” dercesine bir tavır içinde ille de evlerine elektrik bağlatmak için pek çırpınmazlardı.  Sadece ekonomik şartlar el verirse, işte o zaman evlerine elektrik bağlantısı yaparlardı.
Hatırlıyorum rahmetlik ninemle dedemin sıcak havalarda neler yaptıklarını ve nasıl serinlediklerini...
Mesela köy evlerinin avlularında devasa ağaçlar vardı.  Sular ise, ırmaklardan gümbür gümbür akar giderdi.  Hatta kuyudan çektikleri sularla yetindikleri gibi bahçelerinde yere yarı gömülü Frasan Küpleri’ni bir güzel doldurup içine girerler, öyle serinlerlerdi.
Karpuz sıcak mıydı sofralarda?
Bostandan kestikleri karpuzu bir güzel torbaya koyup kuyunun ta dibine sarkıtırlardı.  Yemek saati gelince de o karpuzu kuyudan çekip çıkarırlar ve bir güzel sofraya koyarlardı.
Gece sıcaktan uyuyamadılar mı, hemen döşeği bahçedeki ağacın altına koyarak orada sabahlarlardı.  Şimdi hırsızlıkları boyumuzu aştığı bu zamanda gel de yatağı bahçedeki ağacın altına koy.
Çocuklar gece ders mi çalışacaklar?  Veya genç kızlar, evin annesi nakış ve tezgahta çarşaf mı örecekler, dokuma mı yapacaklar?  Hemen fanuslu lambayı yakıp işlerini öyle yaparlardı.
Eskiden “lüks” dediğimiz daha bir parlak ışık veren saplı ışık araçları vardı.  Mumlar da o hayatın bir parçasıydı.  Çam çıraları da bir meşale gibi duvarda asılı bir şekilde durur, bahçenin ta ucundaki tuvalete gitmek için o meşaleyi avuçlarına alıp, tuvalete öyle giderlerdi.  Ama kapılarına okkalı zamlar içeren elektrik faturaları yoktu.
İkinci Dünya Savaşı günlerinde veya bizim savaş zamanlarımızda karartma geceleri olurdu.  Pencerelere battaniyeler gerilirdi, ışık dışarıya sızmasın diye.  Veya birkaç mum yakıp öyle otururlardı.
Şu anda zamlanan elektrik bize o günleri hatırlattı.  Yani karartma gecelerine mi döneceğiz?
Gerçekten elektriğe yeni bir zam yapılırsa, bu memlekette deprem olur, bunu da ilgililer bilmelidir.
Yine eski insanlar gibi düşünmeye devam ediyorum...
Eski insanlar evlerini yaparlarken, yattıkları veya oturdukları odaların yüksek yerlerine “yuf delikleri” açarlardı.  Özellikle melteme doğru açılan yuf delikleri, onların can simidiydi.  Eskiden elektrik mi vardı?  Yoktu ama insanlar daha bir mutluydu.
Hani derler ya...
“Tüfek icad oldu mertlik bozuldu” diye...
Evet!  Elektrik icad oldu, dünyadaki bütün doğallık bozuldu ve insan ilişkileri de bitme noktasına geldi.
Gerçekçi olmak gerekirse elektrik icad olunca, insanların hayatı da daha bir değişti.  Teknoloji ve tüm elektrikli eşyalarla elektronik aletler ve cihazlar hayatımıza girdi.  Girdi de galiba “Her şeyin bir bedeli vardır” dercesine bu kazığı yiye yiye yaşamaya devam edeceğiz.
Elektriksiz ne yapılabilir?
Elektriğin zamlanması ile insanlar artık tek bir elektrik ampülü ile işi idare etme yönüne gidiyorlar.  Serinlemek için kendilerini balkonlarına atıyorlar.
Bereket versin ki havalar takriben on gün sonra değişmeye başlayacak.  O değişimle elektrik kullanımımız da azalacak. Bütün klimalar üç aylığına tatile çıkacak.  İlkbahar ve sonbahar,  klimaların tatil zamanlarıdır.  Ya üç ay sonra?  Evet üç ay sonra da ısınmak için yine okklı elektrik faturalarına hedef olacağız.
Bu işin sonu ne olacak, onu merak ediyorum...