Eleketrik hiç şüphe yok ki hayatımızın en önemli bir parçasıdır. Geldiğimiz o uzun yolda, ne kadar zor günler ve zamanlar geçirdik, değil mi?

                Özellikle 21 Aralık 1963 olayları sonrasında hemen hemen bütün bölgelerde belirsiz elektrik kesintileri, göçmenlerin karanlıklarda yaktıkları mumlar ve daha nice zor zamanlar...

                Elektrik kesintilerinin en büyük sorumlusu hiç şüphe yok ki Rumlardı.  Geçen o uzun zaman zarfında, Allah razı olsun Anavatan’ın katkıları ile kendi trafolarımızı ve jeneratörlerimizi kurmuş ve kendi elektriğimizi üretmişiz.

                Bazen Anavatan’a sövüp sayanlar o zor günlerimizi bilmiyorlar.  Ama onların bazı şeyleri bilmemeleri, aile ve öğretmenlerinin kendilerine bazı gerçekleri anlatmamalarından kaynaklanır.

                Geçmişte bazı beceriksiz bakanların dönemlerinde sık sık elektrik kesintisi meydana gelince bizler de kaleme sarılır ve bunun nedenlerini sorgulardık.  Sorgulayacaktık elbette.  Öyle bakanlık koltuğunda oturup da ahkam kesmek yerine, kalıcı işler yapmaktır makbul olan.

                Şu anda içinde bulunduğumuz günlerin en önemli soruları, “Ne olacak şu Elektrik Kurumu’nun hali?  Bizi özelleştirecekler mi?  Yoksa belirsizlik içinde bir zamanı yaşayarak, kendimize yeni bir gelecek mi arayacağız?”dır.

                Gerçekten çalışanlar bu hususta müthiş huzursuzdurlar.  Şayet devlet bu kurumu özelleştirmeye karaar verirse, mutlaka çalışanların bütün haklarını da teslim etmeli ve onların geleceklerini garantiye almalıdır.

                İçinde bulunduğumuz hafta EL-SEN müthiş çıkışlar yaparak hükümeti köşeye sıkıştırmaya çalışıyor.  Sendikal anlamda yaptıkları hareket, bu kurumun haklarını garangi altına almaktır.

                Mesela ben de dahil, bütün insanların telefonlarına gelen yüklü elektrik faturaları, hepimizi tedirgin ediyor.  Özellikle asgari ücrete talim eden kalabalık aileler daha büyük sıkıntı yaşarlar.  Eğitim sürecini yaşayan çocukların çektikleri sıkıntılar da bayağı huzursuzluk yaratıyor. Mesela üniversitede mimarlık veya mühendislik bölümünde okuyan gençlerin çizim çalışmaları sekteye uğruyor.  Onun dışında diğer bölümlerde okuyan gençlerin sınav haftalarında karanlıklarda mum ve diğer aydınlatma cihazları ile ders yapmaları çok acı ve utanç vericidir.

                Bazen sendikalar kendi çalışanlarının ve kurumlarının haklarını savunma adına harekete geçerken, politik amaç güddüklerine tanık olmuşuzdur.

                Lakin Elektrik Kurumu, ödenmeyen borçlar açısından çıkışlar yapınca ortalık kalkıp oturuyor.

                Ne yani zavallı asgeri ücetili yaktığı elektriği ödeyip, ekmeğindan keser de, çok büyük işletme ve eğitim kurumları birikmiş elekttrik borçlarını ödemezse, siz de bir sendikacı olsaydınız bu çıkışları yapar ve “Beyler, lütfen elektrik borçlarınızı ödeyin, aksi takdirde biz ayakta kalamayız” demek zorunda kalıyor.

                Ticaret her zaman alış veriş üzerine kurulmuştur.  Her zaman aldığınız ürünün parasını ödemeden o ürünü evinize taşıyamaz ve kullanamazsınız.

                Elekrik de satın alınan bir ürün değil mi?

                Vatandaş birey olarak bu kuruma olan borçları için çırpınırken, neden büyük işletme ve eğitim kurumları borçlarını ödemiyorlar, bunu anlamak mümkün değil.

                Öyle görülüyor ki sendika,  kararlılıkla bu işin üstüne gidecek ve memlekette depremler olacak.

                Depremler olsun canım. 

                Şayet doğruları bulmak adına bazı şeylerin yapılması gerekiyorsa, o depremleri yaratmak zorundayız.

                Bazen de şu ifadeyi kullanırım yazılarımda.

                “Çok bulduk da bunadık.”

                Gerçekten geçmiş zor ve acı dolu günlerimizi hatırlamaz ve şu anda içinde bulunduğumuz avantajları istismar edersek, işte o zaman memlekette depremler olmaya başlar.  Yani çok bulmuşluktan bunuyoruz.

                Bir ara Rumların Larnaka’daki trafosu patlayınca bütün Larnaka karanlıklara gömülmüş ve turistik tesisler felç olmuştu.  O kadar kavgalarımıza ve bize yapılanlara rağmen biz, onlara elektrik sattık ve zor günlerinin geçmesini sağladık.  Demek biz KKTC olarak elektrik alanında geleceğimiz yere geldik.

                Bu durum sadece elektrikte değil.  Ayrıca devlet için de geçerlidir borcuna sadık kalmak

                Her ne kadar da “Borç yiğidin kamçısıdır” dese de eski insanlar, bu sözler büyük ama ödenmeyen borçlar için geçerli değildir.

                Sanki Edison neden keşfetmiş elektriği?

                İnsanlar birbirlerini yesinler diye mi keşfedilmiş elektrik.

                Büyük memleketlerde elektrik kesildi mi, hayat felç olur. Mesela fabrikalar çalışamaz, tren stasyonları mahvolur, metrolar çalışmaz ve bütün yayın organları biter.

                O büyük kentlerde yarım gün elektrikler kesilse, büyük mağazaların camları kırılır, arabaların camları parçalanır protesto için.

                Yani anlayacağınız “elektrik” arkadaş...