21 Aralık 1963 olaylarının üzerinden tam 57 yıl geçti.  O elli yıllık “kanlı Noel”i unutmadık ve unutamayız da.  O kanlı Noel’in uygulanması, Girit misali Akritas Planı’nın hayata geçirilmesinin bir parçasıydı.

            Merhum Denktaş’ın bir kitabı vardır.  O kitabını da imzalamıştı bana.  Ve şöyle demişti:

            “Şu ‘Kıbrıs Girit Olmasın’ adlı kitabımı bütün yeni gençliğin okumasını dilerim.  O kitap, Rum ve Yunanlıların değişmezliğini ve Türk düşmanlığını anlatır.”

            Sizi bilmem ama ben defaten o kitabı okudum.  Ben de yeni gençlerin, “Birleşik Kıbrıs” hayalleri kuranların da okumasını salık veririm.

            57 yıl öncesinin acılarını hala unutmadık ve unutamayız.  O bağlamda Rumların bizleri kapattıkları 11 yıllık getto hayatımızda, parça parça Akritas Planı’nın hayata geçirilmesi stratejileri vardı, Rumların.

            Şayet anımsadığımız kadarı ile 21 Aralık’tan bugüne gelinceye kadar olan süreçten kronolojik olarak alıntılar yapalım ve o planın ve Kıbrıs’ın Girit misali bir katliama maruz kalma düş ve stretjilerinin ne denli acımasız olduğunu görelim...

            -21 Aralık 1963 olayları ve Küçükkaymaklı’nın ateşe verilerek binlerce kardeşimizin canlarını kurtarmak için kurşunlar altında kaçışı.

            -Kumsal Baskını ve Dr. Binbaşı Nihat İlhan’ın eş ve üç çocuğunun banyo küvetinde kurşunlarla delik deşik edişleri.

            -Şillura ve Ayvasıl katliamları.

            -Limasol ve Baf’ı silahlı ablukaya alışları.

            -Çarpışmak için Erenköy’e çıkan 500 üniversite öğrencimize büyük bir konvoy halinde saldırı hazırlıklarına geçişleri.

            -Masum insanlarımızın sokaklardan toplanarak meçhul yerlerde kurşunlaranak öldürülmeleri ve mezarsız bir toprak altına gömülmeleri.  O insanların isimleri “Kayıplar lisesine” geçti ve tam elli yıl sonra kemikleri toprak altından çıkarıldı.

            -St. Hilariona ve Boğaz’a saldırıları.

            -Büyük göçün devamı.  Karma köylerdeki Türklerin canlarını kurtarmak için daha emin ve daha büyük Türk köylerine sığınmaları.

            -Memurların iş yerlerine gidemeyişi ve maaşsız bir süreç geçirmeleri.

            -Hastanesiz ve bakımsız kalan yaralıların özel kliniklerde tedavi görmeleri.

            -Geçitkale saldırıları.

            Ve daha binlercesi...

            4 Nisan 1968’de ikili görüşmelerin başlaması ile çarpışmalara son verilmesi var.  Lakin yine ara ara insanlarımız kayboluyorlardı.

            Rumların “Girit Misali” stratejileri hiç bitmedi.  O planın bir parçası olarak 20 Temmuz 1974 tokadını yiyen Rumlar, güneyde kalan Taşkentli 85 Türkü katletmişler...  İkinci Harekatın başlaması ile de savunmasız kalan yaşlı kadın erkek ve çocuklarımızı Muratağa ve Sandallar’da katlettiler.

            Denktaş o “Kıbrıs Girit olmasın” adını verdiği kitapta çok önemli Yunan itirafçıların açıklamaları veriliyor.

            Bakınız Temmuz 1993 tairhli To Periodikos adlı dergide yayınlanan yazıda nasıl bir ifade kullanılmış.

            “Giritliler neden kurtuldular biliyor musunuz?  Bir gece hep birlikte ayaklandılar ve Türkleri boğazlayarak ortadan kaldırdılar. Bizim elimize Kıbrıs Tüklerini kesip doğrama fırsatı geçti ama liderlerimiz herşeyi berbat ederek yüzlerine gözlerine bulaştırdılar... Türk, Türktür.  Köpeklere benzer hepsi de...”

            21 Ağustos 1998 tarihinde ise eski Yunan Başbakanı Konstantin Mitsotakis şöyle bir açıklama yapmıştır:

            “...Kıbrıs ve o zamanki Girit sorunu arasında büyük benzerlik vardır...”

            30 Aralık 1992 tarihli Ağon Gazetesi de şöyle bir yazı yayınlamıştır:

            “Giritlilerin 85 yıl beklemeyi de içeren bir özgürlük mücadelesi verdiklerini hatılamak gerekir.  Elenizm, beklemesini de, ısrarlı olmasını da bildiğini geçmişte kanıtlamıştır.  Kıbrıs Elenlerinin de, diğer Elenlerden geri kalmayacakları bilinmelidir.”

            Ve dahaları...

            Şimdi soruyorum şu “Birleşik Kıbrıs” hayalleri kuran gençlere.

            “Bu itirafları okuduktan sonra hala Rumlarla birleşik bir hayatı istiyor musunuz?”

            Daha fazla söze gerek yok.  Rumlar ve Yunanlılar elli yedi yıl önce neyseler, şimdi de aynıdırlar.  Onun için değil mi ki şu Kıbrıs meselesi bir türlü çözümlenemez.

            Allah razı olsun Anavatan Türkiye’den, kahraman Mehmetçikten ve yürekli mücahitlerimizden.  İşte bizim gerçeklerimiz ve verdiğimiz onurlu mücadele bunun içindir.  Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi olmadan, Mehmetçiğin varlığı devam etmeden bu adada var olabilir miyiz şu alçak Yunan bozuntularıyla?

            Rumlar bu olumsuz tavırlarına devam edecekler ama biz de kendi inandığımız yolda inançlarımızla yürümeye devam edeceğiz.

            Özgür ve bir vatan, bir devlet ve bir bayrak sahibi olmak ne güzel şeymiş...