Cemal Abdül Nasır, Muammer Kaddafi  ve  Muhammed Musaddık
Bu üç isim neyi, neleri hatırlatır, çağrıştırır.
Bedevi toplumundan, aşiret, kabile düzeninden, ümmi yaşama biçeminden, yerleşik topluma, aşiret kabile düzeninden devlet düzenine geçebilmek için Ortadoğu diye adlandırılan bölgenin bu yolda mücadele veren üç  büyük lideri. Muhammed Musaddık, Nasır ve Kaddafi.
Önceleri sadece ticaret yolları için stratejik öneme sahip olan Ortadoğu bölgesi, petrol kaynaklarının keşfi ile bu önemini hayati ölçüde artırınca, emperyal güçler bölgede hakimiyetlerinin devamını ve pekiştirilmesini sağlamak peşindeydiler.
Bölge halklarının gelişme yollarını ardına kadar açan ulus devlet oluşumlarının, Ortadoğu’da bölge halklarının da uyanmasına ve kendi bağımsızlıklarına sahip çıkarak emperyal güçlere kafa tutacaklarına emindiler.
Ve bölge halklarının önünde Mustafa Kemal Atatürk Türkiye’si ve İstiklâl harbi ile ‘istiklâl-i tam ‘ şiarı gibi muhteşem bir örnek vardı.
Muhammed Musaddık, İran'daki İngiliz petrol tesislerinin millileştiren ve başbakanlığı sırasında Şah Muhammed Rıza Pehlevi'yle büyük bir iktidar çekişmesi içine giren İranlı siyasi önder. 1951 yılında İran Başbakanlığına geldi ve 1953 yılında darbe ile görevden uzaklaştırıldı
Mısır ordusunda bir subay olan Cemal Abdül Nasır, 1949’da Hür Subaylar Hareketi’nin kurucu üyeleri arasında yer aldı, dünya, savaş sonrası bir bunalım döneminden geçerken, Mustafa Kemal Atatürk adı bölgedeki yurtseverler için bir kılavuz rolü oynuyordu, Nasır ve arkadaşları Mısır’ın bağımsız ve yurtsever bir politika izlemesini istiyorlardı. Hür subaylar hareketi 1949 da emperyalizmin dümen suyunda bir politika izleyen yönetime karşı bir darbe ile yönetime el koydular.
İktidar Nasır’ın denetimindeki Devrimci Komuta Konseyi’nin eline geçti.
Ocak 1953’te geçmişin gerici siyasi partiler kapatıldı ve Özgürlük birliği adlı yeni bir parti devlet içinde çekirdek örgütler kurdu.
Haziran 1953’te Cumhuriyet ilan edildi ve İngilizlerle Süveyş Kanalı bölgesinin boşaltılmasını öngören bir antlaşma imzalandı.
1954 ilkbaharında Necibin görevden alınmasına yol açan iç çekişmelerden sonra perde arkasındaki konumundan çıkarak başbakanlık görevini üstlenen Nasır, Yurtsever iktidara karşı en güçlü muhalefet odağı olan Müslüman Kardeşleri sindirerek konumunu pekiştirdi.
İşte bu, emperyal güçler tarafından affedilemez hoş karşılanamazdı. Çünkü Müslüman Kardeşler örgütü, ümmet toplumunun emperyalizmin güdümünde kalması için ABD ve İngiltere’nin vaz geçilmez teşkilatıydı.
Benzeri gelişmeler bir süre sonra Libya’da Albay Muammer Kaddafi ve arkadaşları tarafından da gerçekleştirilmiş ve bölge petrolü bölge halklarının yararına kullanılmaya başlanmıştı.
Ulus devletler, emperyalizmin en büyük korkusudur
Başını Nasır’ın çektiği Bağlantısızlar hareketi, emperyalizmin bölgedeki etkinliğini neredeyse sıfırlamış, Müslüman Kardeşler örgütü etkisizleşmişti ki..
Emperyalizmin ılımlı İslam ve  ulus devletler çağı bitmiştir safsataları ile başlayan ve önce BOP ve giderek Genişletilmiş Ortadoğu Projeleri (GOP ) devreye sokulmuş, Müslüman Kardeşler Örgütü, CİA işbirliğ ile hortlatılmış, Nasır’ın Mısır’ı ile Kıbrıs savaşı sırasında Türkiye’ye büyük yardımları olmuş Kaddafi’nin Libya’sı, hem de aralarında ne yazık ki Türkiye’nin de bulunduğu NATO marifetleri ile tahrip edilmiştir.
Emperyalizmin Ortadoğu’daki en büyük korkusu, ümmet toplumundan millet toplumuna geçmiş, göçebe bedevi, kabile, aşiret ümmi topluluklardan modern ve yerleşik düzene geçmiş ve ulus devlet olarak örgütlenmektir.
Ulus devletler, emperyalizmin en büyük korkusudur.