Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, son zamanlarda Kıbrıs sorunu konusundaki katı ve uzlaşmaz tutumunu katılaştırıp, Kıbrıs’ın tamamına egemen olmak için taleplerini artırma yönüne gitmiştir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, böylesi bir tavır geliştirirken beri taraftan da Kıbrıslı Türklerin boğazını sıkma çalışmalarına aralıksız devam etmektedir. Bu yöndeki çalışmalar her alanda istisnasız bir şekilde sürdürülmektedir.
Bu çalışmalar yapılırken, çalışmaların, Kıbrıs’ın özgürlüğü ve birleşmesi için yapıldığı iddia edilmektedir. Kıbrıs Rum Yönetimi bu yöndeki çalışmalarını sürdürürken ayrıca, Türklerin de yararına olduğunu iddia edebilmekte ve bu yönde ikna etmeye yönelik çalışma içerisine girmektedir.
Güney Kıbrıs’tan böylesi tavırlar geliştirilerek ve sıklaştırılarak yoğunlaştırılırken bizde durum nedir?


*

Öyle ya! Rumların boğazımızı sıkma çabalarına karşın bizim tavrımız ve yaklaşımımız nedir?
Bu soru biraz saçma gelebilir mi?
Ancak, Rumların yaptıkları ortada iken uzlaşmazlık konusunda birbirimizi alabildiğine suçladığımız ve hayli kırıcı olduğumuz göz önüne alınırsa, bu çok da saçma ve gereksiz bir soru olmuyor. Bilakis sorulması gereken gerekli bir soru oluyor.
Geçmişte Rum’un uzlaşmazlığını ve gerçek yüzünü ortaya koyan kesimleri barış düşmanı ilan edip suçladıktan sonra, bugün aynı gerçekliğin, suçlamayı yapan kesimler tarafından da idrak edildiğini ve söylemlerinde kullanıldığına tanık oluyoruz.
Bu noktaya gelinmesi ülke açısından sevindiricidir. Ancak geçmişte Rum’un uzlaşmazlığı ile gerçek yüzünü vurgulayan kesimlere ne kadar acımasız davranıldığı da artık inkar edilmez bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Rum’un uyuşmazlığını ve boğazımızı sıkmak için çabalarını yoğunlaştırmak istediğini büyük çoğunluğumuz artık idrak etmiştir.


*


Peki bu aşamada biz ne yapıyoruz, ne yapacağız?
“Sen haklısın, ben haklıyım...Sen geçmişte şöyle davranmıştın, böyle davranmıştın” türünden tartışmalara fazla kapılmamalıyız. Zamanımızı ve enerjimizi bu yönde tüketmemeliyiz.
Böylesi tartışmalarla enerji harcanırken Güney Kıbrıs gücünü toplayarak ve üzerimize çullanıyor.
Silahlı saldırı ve katliamlar gerçekleştirerek bizi yok etmeyi gerçekleştiremeyen Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bugün daha değişik bir yöntemle amacını gerçekleştirmek istiyor.
Bu nedenle zamanımızı ve enerjimizi, sığ bir şekilde içte, kendimizi güçsüzleştirme yönünde harcamamalıyız. Dikkatimizi ve enerjimizi, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin haksızlığına rağmen, mağdur rolü oynayarak ve haklı pozisyonuna bürünerek boğazımızı sıkma yönündeki girişimine yöneltmeliyiz.
Aksi halde biz içte zamanımızı ve enerjimizi tüketirken, Güney Kıbrıs, uluslar arası alanda hayli yol alacak, boğazımızı sıkacak gücü ve enerjiyi kendisinde bulacaktır.
Sivil toplum örgütleri, kendi içimizde gösterdiği duyarlılığın birazını olsun Güney Kıbrıs’ın saldırganlığına karşı göstermelidir. Rum’un uzlaşmazlığı, saldırganlığı ve bizi yok etmek için nelere tevessül ettiğini uluslar arası platformlara taşıyabilmelidir.
Bugün kurumlarımız, devletimiz, örgütlerimiz alabildiğine eleştirilip sarsılmaya çalışılırken Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yaptıklarına karşı ne yapılıyor?
Ne gibi çalışmalarda bulunuluyor.
Kendi içimizde enerjimiz harcanırken dışa dahi bakamıyoruz.
Başımızı kaldırıp ne zaman Rum’dan hesap soracağız?
Yoksa ona gerek yok mu?