Nedense “engelli” kelimesi her zaman itici gelmiştir bana. O içimdeki “iticilik” küçümseme anlamında değil.  Var olmakla yok olmak arasındaki çırpınışta büyük olmaktır bir engellinin ayakta kalması.  Verdiği hayat kavgası da çok önemldir.

      Ne kadar engelli insan var bu dünyada?

     Veya ne kadar engelsiz normal ama engellilerden daha engelli ve daha kusurlu insanlar vardır?

     İsterseniz bu “Engelliler Haftası”nda bu durumu evrensellik içinde kaleme alalım ve doğru mesajlar verelim...

     Hani insanın “kader” dediği bir şey vardır.  O  “kader” denen şey, bir insanın doğuştan engelli olması ve var oluşu ile başlayan ayakta kalabilme mücadelesidir.  Hangi insan annesinden böyle engelli doğmak ister?  Kimse.

     “Keşke anam beni böyle doğurmasaydı” diyesi gelir engelli insanın.  “Keşke uzanamayan kollarımla yüksek ağaçlara tutunabilseydim... Keşke aksayan ayağımla, bir balerin veya bir atlet kadar koşabilseydim rüzgarın sınırsızlığında.”

     İşte o bağlamda “engelliler”le “engelsizlerin” analizini yapmaya çalışıyorum.  İnsanoğlu kendi özündeki cevheri keşfettiği sürece önündeki ve özündeki bütün engelleri ortadan kaldırır.  Her insanda var olan bir cevher vardır.  Gerek idari, gerek sanatsal, gerek ekonomik, gerek duygusal ve gerekse insan ilişkileri açısından.

   Öyle güçlü bir anlayış, öylesine yerleşir ki engelli insanların beyinlerine ve benliklerine, nice “normal” dediğimiz ama asla normallikle alakası olmayan insanlardan çok daha anlamlı ve çok daha etkin hizmetler ve üretimler yapabiliyorlar.

   Siz hiç sokakta yürürken bütün “normal” insanları incelediniz mi? İsterseniz pencerenin önüne oturunuz ve tek tek önünüzden geçen insanların davranışlarını inceleyiniz.  Şayet çok iyi bir analistseniz ve insanın psikolojik ve fizyolojik olgusunu bir noktada topayarak bir veri ortaya koyabiliyorsanız, sanırım bir ciltlik veya ciltlere sığmayacak kadar hususlar yakalayabilirsiniz.

    İnsan psikolijisi diye bir şey vardır.  O psikolojik kavram ve yapılar, insanları bir yerlere taşıyan veya bir yerlerden bir yerlere fırlatıp atan yükselişler veya yıkımlardır.

    Bir de “güçlü” olmak diye bir kavram vardır.  Güçlü olmanın en temen unsuru, bireyin yaşam gerçeklerini kabul etmesidir.  Şayet hayatın gerçeklerini kabul ederek ve bilerek yaşamayı kabul ederseniz, işte o an sizin var oluşunuz başlar yer yüzünde.  Var olmanın erdemlerini kendi bünyenize yerleştirir ve yerleştirirken de her şeyi, bütün acıları ve yıkımlarınızı arkada bırakarak yolunuza ve hedeflerinize doğru yol alırsanız, siz...güçlüsünüz demektir.

    Bazı insanların kafaları hep şeytanlıklara çalışır.  Çoğu zengin iş adamlarının kafaları hep para kazanmaya yöneliktir.  Kazanır kazanır ve bir gün kaybeder.  Kazanmakla kaybetmek zıt olsalar da, bir gün bir yerlerde buluşurlar.  Kazanmanın güçlü ritmindeki kaybetmenin azizliğini, veya kaybederken kazanmanın erdemlerini hiç düşündünüz mü?

   Bence güçlü olan ve hayat gerçeklerini kabul ederek yaşamayı öğrenen engelli insanlar, hayatı kazanmıştırlar demektir.  Var olmak için, yok olmayı kabul etmemişler ve geleceğe yelken açmışlardır.

    Bakıyorum ülkemizdeki engelli kardeşlerimizin güçlü dayanışmasına ve hayat mücadelesine.  Ne kadar büyük özverilerle var olmak için uğraşıyorlar.  Bakanlıkların kapılarında, medyanın o büyük kapılarında, yasallıkla yasalsızlığın inişlerinde çıkışlarında kendilerine bir gelecek arıyorlar.  Ne büyük bir çalışma, ne büyük bir özveri ve onurlu duruş...

    O büyük kapılar ötesine bakışlarımı çeviriyorum.  Zor yıllarımıza...Toplumsal kavgalarımıza... Göçmenliklerimize, savaşın kurşunlarındaki acılara ve bir devlet olmanın erkine...

    İşte  o arkaya bakışta ne büyük bir yol katetmişiz ve ne kadar var olmak ve engelli kardeşlerimize ne kadar kucaklayıcı olmuşuz...

   İşte bizim o kendi çağdaşlığımızda görebildiğim fotoğraf, o fotoğraftır.  Engelli kardeşlerimizi devlet bugüne kadar gerçekten kucaklamış, onların yürüyemeyen ayaklarına ayak olmuş, görmeyen gözlerine göz ve duymayan kulakları kulak olmuştur.

    Her şey istenen noktaya gelebildi mi?  Gelemedi.  Ama elli yıl öncesinin engelleri artık yok engellilerin hayatında.  Devlet olmanın erkini, onların var oluşlarında görüyor ve devletin engelli kardeşlerimizle olan ilgisini gördükçe biz de var olmaya devam ediyoruz engelli kardeşlerimiz gibi.

    Ben...bütün engelli kardeşlerimizi sevgi ve saygıyla kucaklıyorum engelliler haftasında.  Ve ekliyorum... Lütfen var olmak için var olun, inançlarınızla güçlü olun ve ayakta kalmaya, daha da ötelerde bir umut yakalayama devam ediniz diyorum...