Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, evvelki gün Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen AKP İstanbul İl Başkanlığı Genişletilmiş İl Danışma Meclisi’nde, Rumlarla Yunanlıların ve onların ortaklarının Akdeniz’de,  Türkiye ve Kıbrıs Türklerini hiçe sayarak doğal gaz ve petrol arama çalışmalarıyle ilgili Rumların beyinlerinde depremler yaratacak çok güçlü ve yerinde bir açıklama yaptı.  O açıklamanın temel başlığı şudur:

                “Akdeniz’de oyun bozuldu.”

                Gerçekten de Türkiye’nin Libya ile ilgili yapmış olduğu kıta sahanlığı anlaşması, Rumların ve ortaklarının oyununu bozdu.

                Bakınız Recep Tayyip Erdoğan ne dedi o toplantıda:

                “Türkiye ile Libya arasında imzalanan bir mutabakat metni imzaladık.  Burada oyun bitti.  Ve böylece inşallah askeri güvenlik hem de deniz yetki alanlarımızın sınırlandırılmasıyla ilgili alanları belirlemiş oluyoruz.”

                Bu mutabakat Rumları ve Yunanlıları çılgına çevirdi.  Çılgına çevirdi çünkü, Türkiye’nin gücünü küçümsedikleri gibi, komşulaır ile olan dostluk ve iyi ilişkilerini hesaba katmamışlardır.  Tıpkı 20 Temmuz 1974 öncesinde Türkiye’yi hesaba katmadıkları gibi.

                Halbuki Rumlar ve Yunanlılar tek taraflı hareket etmekle yapılan Türk tekliflerini ellerinin tersi ile iterek en büyük hatayı yaptıklarının farkında değiller.  Hala Rumlarla Yunanlılar atıp tutuyorlar.

                “En büyük biziz” dercesine bir davranış içine giriyorlar.

                Libya, ta ezelden beridir Türkiye ile çok yakın dostturlar ve o dostlukları her geçen günle daha da güçlenmektedir.  Bu anlaşma ile Kıbrıs adasının güneyi bir ahtapot gibi sarılmış oldu.  Yani Rumların ve ortaklarının manevra kabiliyetleri kısıtlandı.

                Öte taraftan da Yunanistan, Türkiye-Libya mutabakatı üzerine, Libya’nın Yunanistan’daki büyükelçisini  despot ilan etti.  Yunanistan böyle yapmakla yüceldi mi?  Bilakis dünya diplomasisinde daha da küçüldü ve çirkinleşti.

                İşte o nedenle Yunanistan ve Rumlar, Addeniz’de bozulan oyunlarından ötürü çılgına döndüler ve ne yapacaklarını bilemediler.

                Erdoğan’ın “Akdeniz’de oyun bozuldu” dediği gerçek budur esasında.  Yarın hiç şaşmayınız... Rumlarla yapılan anlaşmanın diğer ortakları bu ortaklıktan çekilirlerse şaşmayınız.

                Ve Erdoğan, Türiye’nin kararlılığına şu sözlerle parmak bastı.

                “Libya’daki durşumuzu devam ettiriyor, ettireceğiz. Libya ile Türkiye arasında ilginç, gayet güzel bir hat inşa edildi.  Biz boşuna mı sondaj ve sismik gemisialdık?  Şimdi bu gemilerle bu araştırmalar devam ediyor.  Fırkateynlerimiz, uçaklarımız, helikopterlerimiz oradadır.”

                Gerçekte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu sözleri ile Kıbrıs Türkü’nün garantörlüğünü pekiştiriyor.  Ve şu sözleri de ekliyor konuşmasına.

                “Uluslararası hukuktan doğan haklarımız neyse onu koruyacağız.”

                Bu sözler, her Türkün göğsünü kabartan sözlerdir.  Özellikle Kıbrıs Türklerini mutlu eden ifadelerdir.

                Bu sözlerde ne abartı vardır, ne de yalan.  Tümü de tam anlamı ile gerçeklerdir.

                Zaman zaman Rum siyasiler durmaksızın yırtınırlar.

                “Olası bir anlaşmada kesinlikle garantörlüğü  kabul etmeyeceğiz.  Garantörlük mutlaka kalkacaktır.”

                Bir an için düşünün...

                Şayet Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü kalkarsa, adadaki Türklerin hali ne olur?

                Rumların ünlü Akkritas Planı zaten yok etmeyi öngörüyordu.  Tıpkı Girit misali, adadaki bütün Türkleri bir gecede katletmek ve ENOSİS’i gerçekleştirmek.

                19 Temmuz’u 20 Temmuz’a bağlayan gece Akritas Planı’nın birinci safhasıydı.  Ve Türk askerinin adaya çıkmasına pek ihtimal vermiyorlardı.

                Bütün bunları değerlendirdiğimizde, kendilerini buğday ambarında öten horoza benzer bir pozisyona düştüklerini bile anlayamadıklarını görürüz.  Rumların tek taraflı olarak Doğu Akdeniz’de doğal gaz araştırmalarının, Türkiye kararlılığı karşısında hiç de kolay bir araştırma olmayacağı aşikardır.  O nedenle değil mi ki, Erdoğan, “Akdeniz’dei oyunlarını bozduk” deme ihtiyacı duyuyor ve Rumların akıllarını başlarına almalarını salık veriyor bir yerde.

                Kabul etmek lazım...  Türkiye’nin iç siyasetinde ne kadar kavga ve çatışma olursa olsun, iktidarı ile muhalefeti ie ve Cumhurbaşkanları ile ulusal davada demirden bir yumruk olmakta ve kenetlenmektedirler.  İşte garantörlük ve kendi soydaşlarına sahip çıkmak budur esasında.

                Kısacası Sayın Erdoğan, “Akdeniz’deki oyunlarını bozduk” dedi ama tam

dedi.

                Sayın Erdoğan’a bir kez daha şükranlarımızı sunarız.