Nisan 2015’te KKTC halkı yeni Cumhurbaşkanı’nı seçecek...

Bu bizim, 1974 sonrası devlet olarak örgütlenişimizin ardından, Devlet Başkanı veya Cumhurbaşkanı seçimimiz için dokuzuncu kez sandığa gidişimiz olacak.

Bu sürecin ilk iki seçimini ‘federe devlet’ statüsündeki Devlet Başkanı’mızı belirlemek için yaptık... Bu da 1976 ve 1981 seçimleridir... 1983 KKTC’nin ilanı ile Cumhurbaşakanı’nı belirlemek için her 5 yılda sandığa giden KKTC halkı, demokratik hakkını kullanarak 4 kez Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’ı göreve getirdi...

1985, 1990, 1995 ve 2000 – 2005 dönemi Denktaş’ın Cumhurbaşkanlığı dönemi olarak siyasi tarihimizde yerini aldı...

2005-2010 Talat’ın dönemidir... (Hemen şimdi çözüm) sloganı ile önemli ölçüde iç ve dış destek sağlayan Talat, sol bir partinin adayı olarak Kuzey Kıbrıs’ta ilk kez devletin en üst makamına seçildi... Ama 2010’da ideolojik tercih yeniden sağa eğilim gösterdi ve Sayın Eroğlu’nun 5 yıllık dönemi başladı...

6 ay sonra bu dönem de kapanıp, yeni bir sayfa açılacak... Bakalım kimin sayfası?

Seçim suları yavaş yavaş ısınmaya başladı bile!...

Adaylığını açıklayan M. Akıncı, K. Özersay ve S. Siber halk ile buluşma ve kendilerini seçmene anlatıp oy toplama faaliyetlerine başladılar bile... Hatta, bu faaliyetlerin son günlerde hızlanmakta olduğu da milletin gözüne batıyor!

Çalışmalarını medyaya yansıtan karelerine bakılacak olursa, bu üç adayın güç oranlarını kestirmek zor değil ama, bir veya daha fazla parti destekli Akıncı ile CTP-BG’nin resmi adayı Sibel Siber’in propaganda faaliyetlerine kitlelerin gösterdiği ilginin yanında, seçime bağımsız ve arkasında hiçbir siyasi parti desteği olmadan girecek olan Kudret Özersay’ın topladığı ilgi de küçümsenecek boyutta değil, hatta bazı adayları korkuttuğu bile söylenmektedir!!!...

Bu tablo, üç adayın yarışının şimdilik eşit olduğu intibaanı yaratıyor...

Peki ya sonrası;

Eroğlu’nun  şu günlerde açıklaması beklenilen adaylığının kesinleşmesi ile durum ne olur?

Herkes bunu soruyor... Bunu merak ediyor!

Kimine göre, UBP ve DP’nin desteği Sayın Eroğlu’na yarışı çok rahat kazandırır ama, işin rengi öyle mi?

UBP içindeki İrsen Küçük döneminin gerginliği hala daha devam etmekte, öte yandan DP’deki istifaların bu partide yarattığı güç zaafiyeti günden güne artmakta iken KKTC’nin yüzde 60 geleneksel sağ oylarının toparlanıp Eroğlu’na kanalize edilmesinin pek kolkay olmayacağını dillendirenlerin sayısı da oldukça çoktur!...

UBP’nin son genel ve yerel seçimlerdeki büyük yenilgileri ve içine düştüğü vahim durum yanında, DP’deki kopmaların kamuoyunda yarattığı bu iki partiye karşı güvensizlik, haklı olarak sağ kesimde Eroğlu adına ciddi endişelerin ortaya çıkmasına neden oluyor...

Kısacası... 10’uncu dönem Cumhurbaşkanlığı seçimi yarışı erken başladı...

Adayların söyelmleri seçmenin içini gıdıklamaya yönelik!...

Zaman zaman, farklı ideolojilerle dolan köy kahvehanelerindeki vatandaşa mavi boncukların dağıtılmaya başlandığı da gözden kaçmıyor...

Sayın Eroğlu’nun da UBP ve DP’nin kendine faydadan çok zarar getirip getirmeyeceğinin stratejik seçim hesabını yaparak adaylığını resmen açıklaması ile tablo daha da netleşecek...

Bu da, haliyle KKTC’de UBP ve genelde sağın ciddi bir sınavı anlamına geliyor ki, UBP ve DP’nin ortak güç desteği ile Eroğlu’nun seçimi kaybetmesi öncelikle bu iki partinin ‘pılılarını pırtılarını’ toplayıp siyaset sahnesinden çekilmeleri demek olacaktır!...

 Özetle, Nisan 2015 seçimi KKTC sağının bugüne dek geleneksel %60 +’lık oy gücüyle varlık gösteren ‘devleti sonuna dek yaşatacağız’ ideolojisinin de kaderini belirleyecek...

Bunun devamlılığı için çaba göstermek, bu ideolojiden bugüne dek beslenerek devr-i iktidar sürenlerin samimiyetleri ve bunun gereği ‘toparlanmaları’ ile ilgilidir....

Yoksa, KKTC yeni riskleri ve belirsizlikleri içinde barındıran bir dönemin sancılarını çekmeye mahkumdur...

Taa Nisan 2015’te seçim sonuçları açıklanana kadar..

Şimdi sanırım, Sayın Eroğlu’nun adaylığının açıklanmasındaki gecikmenin nedeni, karşı karşıya bulunduğu çok bilinmeyenli denklem nedeniyle daha iyi anlaşılmaktadır...

Bir de şu unutulmasın ki; Eroğlu’nun ‘KKTC varlığına’ dayalı siyasal duruşu, Kıbrıs Türkü’nü risk altına sokmayacak denli hayati ve büyük kitlelere göre kutsaldır...

İşte Eroğlu, şu günlerde bunu yapıyor, bunları hesaplıyor...

Gecikmedeki hassasiyet, bundan ibarettir...