Son selli sulardan dört tane pırlanta gibi gencimizi kaybederken şu soruyu soruyorum bütün ilgililere:
“Faciadan sonra, hayat normale dönünce ne yapacağız?”
İşte gerçek burada yatmaktadır.  Özellikle sel sularından etkilenen bölge insanlarının neden mağdur olduklarını, neden suların evlerine girdiğini tespit etmek ve bundan sonra olası bir sel afetinden asgari düzeyde etkilenmemek için ne gibi tedbirler alınması gerekir, bunu düşünmek lazım.
Bakıyorum son yaşanan felaket üzerine yapılan yorum ve eleştirilere.
Kimisi, “Belediyeler iş yapmıyor ve alt yapılarındaki eksiklik nedeniyle mağdur olduk” diyor, kimisi “Bu işin suçlusu hükümettir” diyor.
Belki genelleme içinde olaya baktığımızda, birilerinin mutlaka suçu veya ihmali olduğunu düşünebiliriz.  Lakin bence ne belediyeleri, ne de hükümeti suçlamamak gerekir.  Ve bunun cevabını yine biz verebiliriz.
“Doğanın önünde kim durabilir?”
Olay bir bütündür.  Doğayla mücadelenin zorluğunu bilerek bundan sonra alınacak tedbirleri halkla el ele vererek almak gerekir.  O bağlamda herşey oldu bitti ama bundan sonra gelecek afetleri de görebilmemiz veya beklememiz lazım.  Gerçekte geçmiş selli su baskınlarından ders alan belediyeler, kendilerince gerekli tedbirleri almışlardır.  Lakin facia onların boylarını aştığı için bu gibi su baskınlarının karşısında duramamışlardır.
Yaşananlardan da ders alır mıyız?  Almamız gerekir elbette.
Şimdi hükümetin yapması gereken şey, elbette ki yaraları sarmasıdır. Herkesin evi çamur ve su doldu, bütün eşyaları gitti, kimisinin damı çöktü, kimisinin araçlarını sular altı götürdü.  Bütün bunları hükümet tazmin edebilecek mi?  Gerçekte bu durumlarda hükümet özel durum nedeniyle bütün zarar ziyanı tazmin eder.  Belki de Türkiye’den özel bir bütçe gönderilecek bu yaraları sarmak için.
İnsan o selli suları görünce gayri ihtiyari ürperiyor.  Doğrusu öyle bir felaketin içinde olmak istemeyiz.
Bu görüntüler bana Türkiye’nin çeşitli illerinde veya tropikal ülkelerdeki muson yağmurlarından etkilenen insanların hayatlarını ve acılarını anımsattı.
Tropikal ülke insanları ile bizim aramızda bir fark vardır.  O fark da, onların böyle acılara ve selli sulara, hatta depremlere alışık oldukları, bizimse alışık olmadığımızdır.  İşte o bağlamda böyle olası felaketleri önlemek için çok duyarlı olmamız gerekir diye düşünüyorum.
Bundan beş altı sene önce Japonya’da bir tsunami olayı yaşanmıştı.  Denizde meydana gelen depremde denizin aşırı kabarması ve bütün kıyı kentlerini yutması, çok büyük bir felaketti.  Çoğu insan tsunaminin ne oladuğunu bilmezdi.  Ben ve benim gibi insan da o olaydan sonra öğrenmişti tsunaminin ne olduğunu.
İnsanlar adeta bir kibrit çöpü gibi dalgaların arasında kayboldu.  Binlerce insanın hayatı bitti.  O koca kent yerle bir oldu.  Sahildeki hurma ağaçlarını, asırlık çınarları kökünden söktü tsunami.  O nedenle teselli bulma adına, yine de bizler daha bir şanslı insanlarız bu yaşananlardan sonra.
Ekvator kuşağı üzerindeki ülkeler felaketleri sık sık yaşarken, Kıbrıs’ın coğrafyadaki yerinin çok iyi olduğunu ve doğal afetlere pek maruz kalmadıklarını öğreniyoruz.
Felaket yaşayan ülkeler kendi tedbirlerini ve fiziki planlamaları yapıyorlar.  Mesela Japonya’da meydana gelen ağır depremlerden en az etkilenecek şekilde yapılıyor binalar.  O koskoca binalar, hafif ama dayanıklı malzemeden yapılıyor.  O nedenle o tür malzemeden yapılan evlerde yaşayan insanlar hayatlarını kaybetmiyorlar.
California’a bir süre önce yaşanan büyük kasırgadan ne kadar insan etkilenmiş, hatırladınız mı?  Ağaçları kökünden söken, evlerin bile taşan sularla sürüklenişini, kaybolan insanların hayatlarını hele bir düşünün.  Arabaların bir kibrit kutusu gibi o selli sularla nasıl sürüklendiklerini...
Bütün bu örneklemelerden sonra acaba hükümet bir “Kriz ve zarar tespit Komitesi” kurar mı?  Bu komite kriz komitesinden ayrı olmalıdır.
Mesela Lapta’da bazı ailelerin evlerini neden seller bastı?  Veya Boğaz’da, Karpaz’da veya etkilenen diğer yerlerde?
Hani “teke tek çalışma” dediğimiz mağdur olan insanların mağduriyetlerinin nedenlerini yerinde tespit etmek ve ilgililerin önüne kocaman bir rapor koymak bir mecburiyet arzediyor.
Allah bir kere daha böyle bir felaket göstermesin.  
Herşey bir yana, sellere kapılıp hayatlarını kaybeden dört gencimize çok yazık oldu.  Allahtan onlara gani gani rahmet, yaslı ailelerine başsağlığı dilerim.