Günlük konuşma dilinde, biri size mantıklı ol dedi mi, demeye çalıştığı şey, 'benim gibi düşün ve konuş-dan başka bir şey değildir.

Askerliğin mantığı yoktur derler ya, külliyen yanlıştır, askerliğin mantığı vardır, ille de vardır, mutlaka vardır ve bu askerliğin mantığıdır.

Asker mantığı, komutanın karbon kopyası düşünme ya da hiç düşünme demektir.

Yönetmenin de bir mantığı vardır, ve yönetmenin mantığı ile felsefe kapışma halindedir her zamanda ve her zeminde.

Kendi kararı üzerinde net, kesin kararlılık gösteren azınlık, hatta bazen tek bir kişi kolaylıkla kalabalıkları, çoğunlukları yönetebilir. Bu yönetmenin giderek diktanın tek adam yönetiminin mantığıdır.

Marxist felsefeyi, öncelikle ekonomik bir mantık silsilesi ve paralel olarak da durağan bir ideoloji haline getiren SSCB işte bu mantık yüzünden ve felsefik derinliği boşlamaktan yıkılıp gitti.

Mantığın felsefeye galebe çalması, Stalin ve gibilerinin ekmeğine yağ sürmüş ve daha güzel günlere dair felsefe, erkin mantığına çarparak, kendini unutmuş kaybetmiş, erk mantığına uyarak, iki kutuplu dünya mantığını bütün dünyaya hakim kılmıştır.

Denize düşen yılana sarılır lâkırdısı da, çıkarcılığın, günü kurtarmak için boyun eğme mantığının bir sonucudur.

Oysa felsefe, her kurtarılan günün yarından vazgeçmek olduğunu anlamamıza yol açabilecek bir şeydir.

Felsefe, inanmaz, tapmaz, sorgular ve günlük konuşma dilindeki mantık ise sormayı, sorgulamayı reddederek, inanmaya tapmaya yarar ve öyle kullanılır.

Kapitalizm bir mantık dayatmıştır dünyaya. Bu, ekonomik olan icraatın, eylemin, işin sonunda parasal fayda getirecek olanın doğru ve yararlı olduğu mantığıdır. Bu nedenledir ki besinler, besleyicilikleri ya da damakta bıraktıkları tatla değil, ekonomik, ihraç edilebilir meta olmakla ölçülür oldular. Sonuç mu, Güzelyurt, Lefke portakalı hani nerde sulu sulu, ve Beyarmudu’nun patatesi, Gaziveran’ın karpuzu, Doğancı’nın fasulyesi,  bir zamanların narenciye ve pamuk ovası, her türlü Anadolu menşeli sebze ve meyve cenneti olan Çukurova'nın, Bursa'nın, İzmit'in, giderek fabrikalar cehennemi haline gelmesi ve Adana, Antalya marketlerinde, portakal, mandalinden çok, kiwi. avakado ve benzerlerinin bulunmasıyla sonuçlanmıştır.. Dalından koparıp yemek meyveyi, insan ile tabiatı bir birine yaklaştıran bir bütünün iki yarısı yapan filozofik bir yaklaşımken, portakal suyu, vişne suyu adı altında ne ne idüğü belirsiz sıvıları içmek ve içi boş bir ohh çekmek global mantığın doğal sonucuydu.

Hayata filozofik baktıkları için tabiatla haşır neşir yaşayanlar, Tekel ürünleri ile Düyun-u Umumiye borçlarını ödemişlerdi.

Hayata kapital mantığı ile bakanlar, koca Anadolu'yu,buğdaysız, narenciyesiz tütünsüz meyvesiz hatta samansız bıraktılar. KKTC yi de kendine yetemez hale sokmaya çalışıyorlar

Ve borç ise Düyun-u Umumiye borçlarını bine katladı.

Sahi Türkiye'nin dış borcu ne kadar?

Ve İstanbul, Bursa, İzmit niye beton ormanı? Boğazı kim ve niye öldürdü?.