Okulların açılması önemlidir.

Daha önemli olan ise ders zillerinin kaçta çalacağıdır. Modernlik adına köylerinde okul olmayan öğrenciler Lefkoşa, Mağusa, Güzelyurt gibi kent okullarına gitmek için uykularının en tatlı yerinde ve sabahın köründe uyanacaklar, uyandırılacaklar ve yarı aç yarı tok okul yoluna düşecekler.

Yüksek ihtimalle de öğretmenleri, onlara sabah uykusunun ve sabah kahvaltısının önemini anlatacak ilk derste ve ders yılı boyunca sık sık.

Zil çalacak sıraya girecekler, sıraya girmeyi hizaya gelmeyi, ve günaydın deyince öğretmen sağol çekmeyi hep bir ağızdan ezberleycekler çok kısa sürede.

Yerleri olacak sınıfta yıl boyunca değişmeyen. İzin almadan konuşmamayı öğrenecekler, hem öğretmenleri gönüllüdür bu konuda hem de Hz müfredat buyurgan.

En çok bildikleri cevabı şak diye söyleyince öğrenci, öğretmeninin iki kere iki sorusuna dört diye, önce ufaktan bir ikaz-azar işitecek parmak kaldırıp da izin almadan konuştu- cevaplandırdı diye ve tekrarında da azar şiddetlenecek.

Daha da kötüsü var ama. Çişi gelmiş bir çocuk izin almadan tuvalete gidemeyecek, yedi yaşındasınız ve arkadaşlarınızın önünde, parmak kaldırıp, öğretmen izin verirse konuşmaya,   ‘ öğretmenim çişim var’ demek diye bir mecburiyet yasayacaksınız, bunu düşünün bir. Kaç çocuk çişini tutmuş dakikalrca ve kaç çocuk altına işemiş kimbilir. Nasıl bir durumdur sınıf içinde arkadaşlar önünde altına işemek.

Bitmedi. Binden fazla öğrencisi olan okullarda kaç tuvalet var ve teneffüs kaç dakika, Onbeş dakikada kaç öğrenci gidebilir tuvalete.

Ya okul çeşmelerinden akamayan, aksa da içilemeyen ve dahi anne babalarının çeşmeden su içme sakın uyarıları ile okuluna gönderilen. Unutulmasın benzeri uyarılarn ‘sakın okul tuvaletini kullanma’ şıkkı da var.

Ey anne, baba ey. Tuvaletine pis diye güvenmediğin, çeşmesinden akan su içilecek kalitede değil dediğin okullara niye gönderiyorsun çocuklarını.

Ya eyy öğretmen sen, bir tek defa olsun ‘ tuvalet sayısı öğrencilerimiz için yetersiz diye uyarı grevi yapmayı düşündün mü, öğretmenlerin okula hazırlık ödeneği için defalarca yaptın ama.

Ne bakanlık ne öğretmenler ve sendikaları ne de veliler anlayamadılar bir türlü ki ; okul öğrencilerin yaşama alanıdır ve onları orda ÇOCUK OLARAK YAŞATMAK asli görevdir.

Ne öğretilecek çocuklara okullarda, kerrat cetveli hesap makinesinin icadından sonra gereksiz ve internet çağında ülkelerin başkentleri de çok kolay.

Hoşgörü, temizlik, dostluk, düşüp de diz kanadığında elastoplas yapıştırmak, hızlı koşamayan takla atamayan arkadaşlara gülmemek aksine teşvik etmek, sorunların aşılmasında birlikte davranmak. İşte bunlar bilgisayarlarla olmuyor ve ne yazık ki müfredat ve öğretmen, müdür müfettiş hazretleri ile bakanlık da ilgilenmiyor.

Oyunun önemi dersem, her halkın kendi değer yargıları dersem.

Dedim. Umursayan var mı

Olsaydı okullar eksizksiz açılırdı da hazırda bekleyen sendikalar, fırsat bu fırsat demezdi.