Fransız öpücüğü deyip geçmeyin. En ateşli, kışkırtıcı, çarpıcı ve de en önemlisi bayağı da iç gıdıklayıcı, sarhoş edici, baştan çıkarıcı öpücüklerden olduğu sadece söylenmez, kanıtlandığı da anlatılır. Özellikle cinsel içerikli muhabbetlerde üzerinde durulur, geri dönülmez noktaya gelmenin ya da getirilmenin en etkili eylemleriden biri olarak vurgulanır, altı çizilir. Yahu inanın hiç de, patavatsızca, buram buram cinsellik kokan muhabbetlere hiç de girmek istemezdim. İstemezdim de şu bizim Rum adadaşların son zamanlarda Fransızlarla girdikleri çok yakın ilişkiler, siyasi ve askeri anlam taşıyan çok yakın fingirdeşmeler ve kızışmaları, bana bunları yazdırdı ister istemez. Zaten yazdıklarım ve yazacaklarımdan da birilerinin gocunacğını hiç ama hiç zannetmiyorum. Geçtiğimiz hafta Fransız dışişleri bakanı Le Drian güney Kıbrıs’taydı. O’nun indinde Kıbrıs Cumhuriyetini ziyaret ediyordu. Güneyde oralarda yaptığı yakın temas ve görüşmelerinde, Fransa’nın Kıbrıs ile “acil hedefi” nin askeri işbirliği olduğu özellikle açıklandı. Ayyuka çıkmıştır, bir Fransız enerji şirketi olan Total, tek toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin belirlemiş olduğu MEB diye bilinen,(münhasır ekonomik bölge) deniz alanlarında araştırma ve sondaj hakları elde etti. Fransa da devlet olarak bu kaynakların peşine ve derdine düştü kısacası. Kıbrıs Türk tarafının ve  garantör Türkiye’nin desteğiyle, Kıbrısın denizlerindeki haklarını ısrarla koruyacaklarını ve bu konuda yasal ve meşru irade koyma haklarının baki olduğunu somut olarak göstermeleri Rum tarafında telaş yaratmışa benziyor. Kıbrısın ve denizlerinin tek ve tartışmasız hakimi oldukları hayalinden bir türlü uyanmak istemeyen Rum koşularımızın bu rüyasının devam ettirilmesinde Fransızlar belli ki çok büyük yarar ummaktadırlar. Bu gayrı yasal durumları AB üyelikleri kılıfına sokarak ileri adım atacaklarına inanan komşularımız belli ki, “enerji kaynakları ciğerini butlarına bağlayarak” eski sömürgeci 21 yüzyılın eşkıya ülkelerini de bayağı cezbetmişlerdir. Özellikle Fransız dışişleri bakanı Le Drian’ın tayakkuz halinde olduklarını söylemesi, işlerin Fransız öpücüğünden ötelere ilerlediğini göstermektedir. Fransız öpücüğünden bayağı başı dönen adadaşlarımızın, fettan hallerine mi yanalım yoksa denizleri bile tutuşturacak aşklarına mı?! Çok ilginçtir ama, Fransa ve O’nun dümen suyundaki diğer AB ülkeleri, 55 yıldır Kıbrıslı Türklerin olmadığı ve temsil edilmedikleri tek toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti’ni, işlerine ve çıkarlarına geldiği için, egemen bir güç olduğunu söylemekten geri kalmıyorlar.  Siyasal eşitliğe sahip iki toplumlu, federal bir Kıbrıs cumhuriyeti istediklerini söylerken, bunun ne anlama geldiğini neden adadaşlarımıza da söylemiyorlar? “Kıbrıs Türk ve Rum toplumları arasındaki ilişkiler bir azınlık-çoğunluk ilişkisi değildi” diyen BMGK kararlarına rağmen. KKTC Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Burcu geçtiğimiz hafta güney Kıbrıs’ta Rum komşularımızla halvet içinde olan Hollanda ve Fransa dışişleri bakanlarının Kuzeye gelmemelerini haklı olarak eleştirdi, ve böyle bir tutumun Rum tarafını uzlaşmaya bir antlaşma yapmaya teşvik etmediğini özellikle vurguladı. Burcu’nun dediklerini anladılar anlamasına da, Kıbrıs etrafındaki enerji kaynaklarını batmış gemin malları gibi gören 21. Yüzyıl eşkıyaları ancak daha fazla pay kapmayı düşünebilir.  Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri bakanı Kudret Özersay en son geçtiğimiz hafta yine açıkladı. “Rumlar kazarsa, biz de kazacağız” dedi. Durum bu. Ya iki eşit siyasal toplum olarak anlaşır beraber kazarız, ortaklaşır ve paylaşırız ya da.. Kıbrıs Türk tarafı henüz bir işbirliğine kapıları kapatmış da değil..değil ama “Tayakkuzda olduklarını” söyleyen Fransız bakanın bu sözleri Rum tarafını, işbirliği, çözüm ve barışa mı yönlendirir yoksa “hepsi benim” yollarına mı? Fransızlar  bu gidişatın nereye varabileceğini çok iyi biliyorlar. Öyle olmasına rağmen, “Fransız öpücüğü” ile birilerinin başını döndürmek daha fazla işlerine ve çıkarlarına geliyor. Göreceğiz bakalım enerji konularında Doğu Akdeniz’de son zarlar nasıl atılacak? Kasım ayı içerisinde Fransız Cumhurbaşkanı Marcron’un da güney Kıbrıs’a geleceği yazıldı. Gelir mi gelir. Tutanı da yok.  Dışişleri bakanı Le Drian’ın  Fransız öpücüğü ile başlattığı vaziyetleri ,siyasal ve askeri hazların en yüksek noktalarına mı taşıyacak göreceğiz. Rum basını bu ziyarette, arlarındaki bir takım “gizli ilişkilerin” de açıklanacağını duyurdu. Nedir bu gizli münasebetler göreceğiz. Ama askeri deniz ve hava üsleri ve Kıbrısın denizleri ve hava sahalarının kullanım hakları olabilir. Sırada ABD’ne de askeri üsler vermek vardır. Sırada Ruslar da mı var göreceğiz. Ver babam ver itmez bitmez! Akdenizin şeyidir Kıbrıs derler ya; o mesele işte. Rum Dışişleri bakanının uzunca Almanya ziyaretine gerek duyduğuna bakılırsa aşktan,meşkten başı dönen gomşularımızın verici kırmızı halleri, Almanların da başını döndürmeye yetebilir.. Versinler Almanya’ya da bir üs versinler. Ama Kıbrıslı Türklere hiçbir hak, hukuk yok. Türkiye derseniz Akdeniz’de hiç yok ve olmadı Rum adadaşlar için. Tüm bu siyasal aşna fişnelerin de adı uluslararası hukuk oluyormuş! Oyna sen Anastasiades, sen oyna Hristodoulides..Hayırdır Moskova’ya yolunuz düşmüyor bu aralar. Halbuki Esad ile de Yunanistanı da katarak bir üçlü daha yapabilirdiniz. Görmüyor musunuz, Fransız ve ABD’liler bu grup ilişkilerinize bayılıyorlar. Çok iyi yaptığınızı söylüyorlar. Fransız öpücüğü ile başladık, ta nerelere kadar vardık değil mi? Fransız öpücüğü ile de başlarsan olacağı buydu; ister istemez!