Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkan Yardımcısı Fuat Oktay’ın sözleri, gerçekten bize güç ve moral veriyor.  Özellikle KKTC’nin güçlenmesine ve Kıbrıs konusunda iki egemen, yan yana iki eşit devlet anlayışımıza verdiği destek takdirin üzerindedir.

            Fuat Oktay’ın bu gelişindeki amaç, KKTC’de yapılmakta olan işleri yerinde görmek, incelemek ve 20 Temmuz 2021 tarihinde, yani Özgürlük Bayramımızın yıl dönümünde TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs’a yapacağı ziyaretle ilgili bilgiler vermek...  Tabii ki bir de şu sözleri önemliydi:

            “Türkiye olarak KKTC’ye verdiğimiz çok ciddi değerin göztergesi olarak, TC Ulaştırma Bakanlığı ile KKTC Ulaştırma Bakanlığı arasında imzalanan protokol gerekğince, 322 km.’lik yol yapımı var.  Bu yolun tamamlanacağını söylemiştik.  Türkiye olarak bir bir şeye söz verirsek, bunu yaparız.”

            Türkiye, yani Anavatanımız bugüne kadar hangi sözü verdi de yerine getirmedi?  O bağlamda Fuat Oktay’ın bu sözleri bizlere bazı şeyleri hatırlatıyor.

            Özellikle Rumlar tarafından izole edilen Türklerin çektikleri acıların merhemi, yine Anavatan olmuştur.  Yeni nesiller yaşananları pek bilmezler.  Veya “O sizin yaşadıklarınızdır, bizim yaşadıklarımız başkadır” diyen ve Rumlarla sözde “Birleşik Kıbrıs” şarkıları söyleyen gençler, çok büyük bir yanılgı içinde olduklarını er veya geç anlayacaklardır.

            Türkiye’nin KKTC’ye verdiği güçlü maddi manevi destek, herşeyin üstünde ve temelde mutlu bir Kıbrıs yaratılmasına yöneliktir.  Ama bunu anlamak istemeyenler var maalesef.  O nedenle TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkan Yardımıcısı Fuat Oktay ve TC Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu’nun verdikleri güçlü mesajlar, mutlu bir geleceğin mesajlarıdır.  Lakin karşımızdaki Rum milleti, hiçbir zaman böyle bir mutlu geleceğe prim vermiyor.

            Halbuki Rumlar uzlaşmazlıkları ile kendi vatandaşlarına da zarar verdiklerinin farkında değiller.  Her zaman hatırlattığım gibi yine Kleridis’in anılarındaki sözlere değineceğim.  Daha da önemlisi Kleridis’in, bir Denktaş-Kleridis görüşmesindeki itirafı var.

            Kleridis ne demişti rahmetli Denktaş’a?

            “Keşke birinci harekat sonrasında bize sunmuş olduğunuz tekliflerden birini kabul etseydik ve binlerce insanın göçmen durumuna düşmesine sebep olmaydık.”

            Maalesef “keşkeler” bir yarar sağlamıyor.

            Biz Kıbrıs Türkleri olarak Anavatan’la uyumlu bir strateji için götürmekte olduğumuz iç ve dış siyasetin doğru yürütmekte olduğumuz idrak ederek olaya bakıyoruz ki,  bu da bize güç veriyor.

            Her 20 Temmuz tarihinde Rumlar, hop kalkarlar, hop otururlar.  Niçin?  Kendi hatalarını örtmek ve kendi vatandaşlarının EOKA’ya ve 15 Temmuz darbesine olan tepkilerini kamufle etmek için Türkiye’ye, Türk siyasetçilerine ve KKTC Cumhurbaşkanına saldırıyorlar.

            TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adamıza gelmesi, törenlerimize katılması ve özgürlük bayramımıza katkı koyması, aynı havayı soluması ve aynı heyecanları yaşaması bize onur ve güç veriyor.

            15 Temmuz darbesinde Nikos Samson ne demişti?

            “Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağladık” demişti. 

Türkiye ne yapacaktı?  Öylece uzaktan mı bakacaktı Türk ordusu?

            Elbette anlaşmalardan doğan müdahale hakkını kullanacak ve soydaşlarını kurtaracaktı.  O zor günleri atlatmak da kolay olmadı.  Güneyde savunmasız kalan binlerce kardeşimiz, Rum zulmünden kurtulmak için dağlardan ve gizli yollardan kuzeyin özgür topraklarına kaçmışlardır.  Hem de bütün mallarını ve bütün hatıralarını arkalarında bırakarak.  Hiç insan malını ve bütün hatıralarını arkada bırakıp, hem de arkasına bakmadan güneyden kaçıp kuzeye geçer miydi?  Geçerdi kardeşim.  Çünkü Rumları çok iyi tanıyorlardı ve Rumlardan çok çekmişlerdi.

            Binlerce Türkü stadyumlara kapatıp, adeta hayvanları bir ahıra kilitler gibi açık hava hapishanesine hapsetmeleri insanlık için büyük bir utançtı.  Savunmasız kalan Taşkent halkının bütün erkeklerini bir yerlere götürüp tümünü kurşunlamaları da ayrı bir utanç olayıyıdı.  Yani savunmasız insanları öldürmek kolaydı onlar için.  Bu konuda Rum eski Dışişleri Bakanı Markulli’nin özür açıklamaları ve vicdan muhasebesi var, EOKA’nin çirkinliklerine rağmen.

            Şayet 20 Temmuz günü Türk askeri adaya çıkarma yapmasaydı halimiz nice olurdu bu adada.   İkinci bir Girit katliamının vukuu mümkündü.  Sağ olsun Anavatan gelip kendi soydaşlarını kurtardı.  Bu bağlamda geçen bunca yıla rağmen, KKTC’nin kendi ayakları üzerinde durması için Anavatan güçlü projelerle bizi yaşatıyorlar.  Sadece “Barış Suyu” başlı başına bir olaydır bizim hayatımız için.  Ve daha niceleri.

            Fuat Oktay’ın son gelişi de yeni çevre yolunun hayata geçirilmesine yöneliktir.  Bırakın “Birleşik Kıbrıs” şarkısını söylemeye devam etsin o efendiler.

            Kısacası Fuat Oktay’ın sözleri bizlere güç ve moral verdi ve vermeye de devam ediyor.

            Başta TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Başkan Yardımcısı Fuat Oktay’a, TC Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu ve davamıza beyanatları ile güçlü destek veren herkese bir teşekkür borcumuz var.