Günlük hayatın akışında, özellikle şu pandemi döneminde hem memleket haberlerini öğrenmek, hem de günlük politika ve kamuoyunun nabzını tutmak için her gün birkaç gazete alırız evimize. Hani “hayattan kopmamak adına” diyebileceğimiz günlük hayatımızda neler olup bittiğini öğrenmek isteriz.

            Sizi bilmem ama, özellikle Kıbrıs gazetesinden birşeyler öğrenmek için, iki şeye bakarım, nedense.

            Bunlardan birisi ölüm ilanları, diğeri de ülkedeki pandemi tablosu.

            Ya üçüncüsü?

            Üçüncüsü de memlekette yaşanan çirkinliklerin başlıklarıdır.

            Sadece bir günlük gazetenin bazı başlıklarını buraya alarak ne hallere düşdüğümüzü göstermek istiyorum.

            Bakınız kısa başlıklar ve kısa haberler nasıl yansımış Cumartesi günkü gazetelere.

            Olumsuzluklardan bir haber...

            “Çaldıklarını internetten sattı, hırsızlıktan cezaevine gitti.”

            İşte size bir başka olumsuz haber.

            “İki yılda 4 kez alkollü araç kullandı.  Bu suçtan ötürü mahkemeye çıkarıldı ve yargılanıncaya kadar cezaevine gönderildi.”

            “Bir dönercinin yanında çalışan eleman, kasadan 425 TL ve 16 euo nakit para çaldığı suçlaması ile tutuklandı.”

            Alın size bir yenisi...

            “Motosikletli hırsız, 80 yaşındaki kadını soydu.”

            Bu haber hayli ilginçtir.  İlginçliği kap-kaç olayının Kıbrıs’ta yeniden hortlaması ve hırsızın, güneyden gelen bir Rum kadınının aracından çantasını, telefonunu ve parasını alması anlatılıyor.  Haberde ayrıca bir bilgi veriliyor olayın şekli hakkında.

            “Polis, zanlının 9 Eylül gecesi motosikletiyle Rum kadının arabasının önünü kesti ve arabanın arka yastığı üzerindeki çantasını, cep telefonunu ve parasını alıp kaçtı.”

            Bereket versin ki polisimiz çok iyi çalışıyor.  Nitekim polis zanlıyı yakalayıp adalete teslim etti.

            Bir başka kabul edilmez durum...

            Gönyeli’de meydana gelen bir hırsızlık olayı ve olayın meydana çıkması ile işin uyuşturucu meselesine döndüğü anlatılıyor, haber olarak.

            Alın size bir başka haber.

            “Yabancı uyruklu bir genç, 40 gram hintkeneviri satın aldığını itiraf etti.”

            Yine uyuşturucu ile ilgili bir başka haberde şöyle deniyor:

            “Yıldırım-Atlılar köyleri arasında babutsanın altına saklanan uyuşturucuyu oğluyla birlikte almaya giden H.Ö. şartsız salıverildi, oğlu M.Ö.’nün tutukluluğu ise 4 gün daha uzatıldı.”

            Sahtekarlık ve kredi kartı  hesapları üzerinde oynayarak hırsızlık yapan kişinin bu eylemlerini şöyle veriyor gazete:

            “Sahtekarlığı Türkiye’den biri yönetti.”

            Bir başka kabul edilmez haber:

            “Lefkoşa’da bir döviz bürosunda 30 adet 50 dolarlık sahte banknot bozdurmak istenmesiyle başlayan olay polise intikal etti.  Sahte para meselesinden iki kişinin tutuklandığı meselede bir kişi daha aranıyor.”

            Ve daha bir sürü olumsuz haberler...

            Yukarıda vermiş olduğum bilgiler, sadece bir gazetenin, bir günlük sayfalarına yansıyanlardır.  Yarın yeni bir gazetede, yeni hırsızlıklar, yeni uyuşturucu haberleri, yeni üçkağıtlar, kap-kaçlar, sahte paralar v.s. gibi haberler göreceğiz.

            Bütün bunlara tanık olurken, şu soru geliyor aklıma!

            “Özgürlüğümüzün bedeli mi bunlar?”

            Gerçekten dilimiz varmıyor ama, bu memleket o kadar bozuldu ki, iş çığrından çıktı. Sanki “ipini koparan” bu küçücük, bir zamanların bakir ülkemize gelip türlü haltlar yiyorlar.

            Bunlara KKTC’yi kendilerine mesken tutan zencilerin pisliklerini de eklersek, o zaman şu soruyu sormak durumundayız kendimize.

            “Gece yattığınızda rahat uyuyabiliyor musunuz?  Evden çıkarken kilit vuduğumuz evimizin kapısını birileri kırıp içeri girer mi?  Veya üç beş dakikalığına marketin önünde çalışır vaziyette bıraktığımız aracımızı birileri kapıp kaçar mı?”

            Kadına şiddet uygulamasına devam edilecek mi?

            Hal böyle iken elbette ki hapishaneler bize kafi gelmez.

            Peki ne olacak bu memleketin hali?

            Her şeye rağmen gelip bela sizi bulmadan, siz yine de tedbirinizi alın.  Hani derler ya...

            “Su uyur düşman uyumaz” diye...

            Günlük hayatın akışında, özellikle şu pandemi döneminde hem memleket haberlerini öğrenmek, hem de günlük politika ve kamuoyunun nabzını tutmak için her gün birkaç gazete alırız evimize. Hani “hayattan kopmamak adına” diyebileceğimiz günlük hayatımızda neler olup bittiğini öğrenmek isteriz.

            Sizi bilmem ama, özellikle Kıbrıs gazetesinden birşeyler öğrenmek için, iki şeye bakarım, nedense.

            Bunlardan birisi ölüm ilanları, diğeri de ülkedeki pandemi tablosu.

            Ya üçüncüsü?

            Üçüncüsü de memlekette yaşanan çirkinliklerin başlıklarıdır.

            Sadece bir günlük gazetenin bazı başlıklarını buraya alarak ne hallere düşdüğümüzü göstermek istiyorum.

            Bakınız kısa başlıklar ve kısa haberler nasıl yansımış Cumartesi günkü gazetelere.

            Olumsuzluklardan bir haber...

            “Çaldıklarını internetten sattı, hırsızlıktan cezaevine gitti.”

            İşte size bir başka olumsuz haber.

            “İki yılda 4 kez alkollü araç kullandı.  Bu suçtan ötürü mahkemeye çıkarıldı ve yargılanıncaya kadar cezaevine gönderildi.”

            “Bir dönercinin yanında çalışan eleman, kasadan 425 TL ve 16 euo nakit para çaldığı suçlaması ile tutuklandı.”

            Alın size bir yenisi...

            “Motosikletli hırsız, 80 yaşındaki kadını soydu.”

            Bu haber hayli ilginçtir.  İlginçliği kap-kaç olayının Kıbrıs’ta yeniden hortlaması ve hırsızın, güneyden gelen bir Rum kadınının aracından çantasını, telefonunu ve parasını alması anlatılıyor.  Haberde ayrıca bir bilgi veriliyor olayın şekli hakkında.

            “Polis, zanlının 9 Eylül gecesi motosikletiyle Rum kadının arabasının önünü kesti ve arabanın arka yastığı üzerindeki çantasını, cep telefonunu ve parasını alıp kaçtı.”

            Bereket versin ki polisimiz çok iyi çalışıyor.  Nitekim polis zanlıyı yakalayıp adalete teslim etti.

            Bir başka kabul edilmez durum...

            Gönyeli’de meydana gelen bir hırsızlık olayı ve olayın meydana çıkması ile işin uyuşturucu meselesine döndüğü anlatılıyor, haber olarak.

            Alın size bir başka haber.

            “Yabancı uyruklu bir genç, 40 gram hintkeneviri satın aldığını itiraf etti.”

            Yine uyuşturucu ile ilgili bir başka haberde şöyle deniyor:

            “Yıldırım-Atlılar köyleri arasında babutsanın altına saklanan uyuşturucuyu oğluyla birlikte almaya giden H.Ö. şartsız salıverildi, oğlu M.Ö.’nün tutukluluğu ise 4 gün daha uzatıldı.”

            Sahtekarlık ve kredi kartı  hesapları üzerinde oynayarak hırsızlık yapan kişinin bu eylemlerini şöyle veriyor gazete:

            “Sahtekarlığı Türkiye’den biri yönetti.”

            Bir başka kabul edilmez haber:

            “Lefkoşa’da bir döviz bürosunda 30 adet 50 dolarlık sahte banknot bozdurmak istenmesiyle başlayan olay polise intikal etti.  Sahte para meselesinden iki kişinin tutuklandığı meselede bir kişi daha aranıyor.”

            Ve daha bir sürü olumsuz haberler...

            Yukarıda vermiş olduğum bilgiler, sadece bir gazetenin, bir günlük sayfalarına yansıyanlardır.  Yarın yeni bir gazetede, yeni hırsızlıklar, yeni uyuşturucu haberleri, yeni üçkağıtlar, kap-kaçlar, sahte paralar v.s. gibi haberler göreceğiz.

            Bütün bunlara tanık olurken, şu soru geliyor aklıma!

            “Özgürlüğümüzün bedeli mi bunlar?”

            Gerçekten dilimiz varmıyor ama, bu memleket o kadar bozuldu ki, iş çığrından çıktı. Sanki “ipini koparan” bu küçücük, bir zamanların bakir ülkemize gelip türlü haltlar yiyorlar.

            Bunlara KKTC’yi kendilerine mesken tutan zencilerin pisliklerini de eklersek, o zaman şu soruyu sormak durumundayız kendimize.

            “Gece yattığınızda rahat uyuyabiliyor musunuz?  Evden çıkarken kilit vuduğumuz evimizin kapısını birileri kırıp içeri girer mi?  Veya üç beş dakikalığına marketin önünde çalışır vaziyette bıraktığımız aracımızı birileri kapıp kaçar mı?”

            Kadına şiddet uygulamasına devam edilecek mi?

            Hal böyle iken elbette ki hapishaneler bize kafi gelmez.

            Peki ne olacak bu memleketin hali?

            Her şeye rağmen gelip bela sizi bulmadan, siz yine de tedbirinizi alın.  Hani derler ya...

            “Su uyur düşman uyumaz” diye...