Geçen gün işlenen cinayet gerçekten düşündürücüdür.  14 yaşında bir gencin durduk yerde gece geç vakit annesi ile babasını şakaklarına dayadığı tabanca ile tek kurşunla öldürmesine ve kendi canına kıymasına hala insanlar mana veremiyor.

            İnsan peş peşe kendine sorular sorunca, son zamanlarda yaşanan sosyal medya ve internet sitelerindeki kabul edilmez iletişim ve ilişkiler, hakikaten kabul edilemeyecek birşey.

            O soruların temelinde şu soru olmalıdır bence:

            “14 yaşındaki Çınar Çobanoğlu anne-babasını neden öldürdü?”

            Evet bu yaşta bir evlat anne-babasını öldürebilir mi?  Bence normal bir hayatın akışı içinde böyle bir cinayetin işlenmemesi lazım.

            İnsanların özel hayatlarını bilemeyiz.  O özel hayatta biluğ çağındaki bu genç insanın sırası gelince bayağı kabul edilmez şeyler yapabileceğini kabul ederiz de, anne-babayı öldürecek ve kendi canına kıyacak kadar onu o noktaya getiren gerçekler nelerdir, anlam veremiyoruz.

            Ergenlik çağı, hakikaten gençler için en tehlikeli dönemdir.  Her türlü hatayı yapabilirler. 

            Yapılan yorumlar “sosyal medya”dan Çınar Çobanoğlu’nun bir iletişim ağı olduğu ve bazı çılgın site organizatörlerinin adeta psikolojik olarak onu teslim alarak, bir sürü kabul edilmez talimatlarla, adeta ipnotize ettiği yönündedir.  Veya bilgisayardaki şiddet oyunları...

            Bu mümkün mü, değil mi?

            Bence mümkündür.  Gerçi polis derinlemesine bu cinayeti irdeliyor ama, en önemlisi Çınar’ın internet üzerinden kimlerle iletişim kurduğudur.

            Mesela o psikolojik etkileşimler ve dıştan yönlendirmeler, “Bu akşam anneni babanı ve kendini öldür” mealinde miydi?

            Zaman zaman televizyon filmlerinde izliyoruz, tarikatçıları.  O tarikata inanan insanlar her türlü çirkinliklere teslim olabilirler.  Bu, cinayetin diğer bir yüzü.

            Bu genç yatmazdan önce anne-babası ile çok ciddi ve hayatından bezdirecek boyutta kavga etti mi? Bu da diğer bir cinayet alternatifi...

            Bazen Türkiye televizyonlarında yıllar önce evlatlık verdikleri çocukların akibetleri araştırılınca pek çok dramatik durumun meydana çıktığını görürüz.  Mesela Esra Erol’un ve onun gibi program yapımcılarının programları gibi.

            Bir de şuna dikkat ettim, bilmem siz de olaya öyle mi bakıyorsunuz.

            Bir genç kız internette tanıştığı evli barklı, babası yaşında, çoluk çocuk sahibi bir adama kaçıp, ona büyük hayallerle bağlanması ve bütün ailesini reddetmesi, hayatın bir başka fotoğrafını veriyor bize.

            Yaşlı bir adama kaçarak, onunla ilişkiye girmek, hatta ondan gayrimeşru çocuk yapmak bile o genç kıza normal gelebiliyor.  Yani etkileşim ve psikolojik oluşum sürecinde bir saplantı haline gelen kabul edilmez hayaller...

            Bir zamanlar televizyonda bir film izlemiştik.  Bir genç kız kent merkezinde en yüksek binanın tepesine çıkarak, kendini boşluğa bırakarak intihar etmişti. O bir film olayıydı.  Ama toplumda etkileşim yaratmıştı.

            O görüntüler var ya... O yüksek binadan kendini boşluğa bırakmak var ya...  Bu ve buna benzer olaylar, psikolojik sarsıntı geçiren gençlerde müthiş bir etkileşim yaratarak, “Ben ancak yüksek bir binadan atlayarak hayatıma son verir ve bu acıdan kurtulurum” saplantısında canına kıymak var.  Nitekim o filmden sonra pek çok genç yüksek binalara çıkarak intihar etmişti.

            Çınar Çobanoğlu’nun da ona benzer bir etkileşimi olabilir.  Bence polisin bu durumu psikologlarla da görüşüp tartışması gerekir.  Belki hiç beklemedikleri bir ip ucu yakalayarak işin gerçeğini öğreniverirler.

            Bir insanın intihar edebilmesi veya cinayet işleme noktasında gelebilecek etmenleri de sıralayabiliriz.

            Şu 14 yaşın en tehlikeli yaş olduğunu söyleriz de aşkı, parasızlığı, ihaneti, cinsel tacizi veya anne baba sevgisizliği aklımıza gelmez. 

            Demek oluyor ki, bütün anne-babalara çok büyük görevler düşer, evlatlarının sorunlarını idrak edebilme ve onların hata yapmalarını önleme adına.

            Çocukluktan yetişkin çağa gelinceye kadar anne babaların ilgileri mutlaka evlatlarının üzerinden eksilmemelidir diye düşünüyorum.  Anne-baba-evlat üçleminde sevginin, uyumun ve mükemmel ilişkilerin rolü çok büyüktür.  Şayet siz evladınızın her gün ne yaptığını, kimlerle görüştüklerini, cebinde parası olup olmadığını, o yaşta bir melankolik aşk yaşayıp yaşamadığını bilemezseniz, hata sizdedir demektir.  Ebeveynler her zaman sessiz bir hafiye gibi evlatlarını çaktırmadan takip etmeli ama onu ürkütmeden yanlışlarına engel olmalıdırlar.

            Geçitkale soruşturması hele bir sonlansın bakalım bu işin altından ne çıkacak, görelim.  Doğrusu bu cinayete neden olan etmenleri mutlaka ama mutlaka bilmek zorundayız.  Çünkü herkes o dönemleri yaşar.  Hala yaşamakta olan insanlar var. 

            Sonuç ne olacak?  Cinayete neden olan hususlar nasıl biçimlenecek polisin dosyasında?  Hep bunlar kafamızda dönüp duruyor.