İnsan hayal ettikçe yaşar. Çocukluktan başlayarak kurulan hayallerin bir kısmı gerçeğe döner, bir kısmı hep hayal olarak kalır ama insanoğlu yeni hayallerin peşinden koşmayı yaşam boyu sürdürür.

Benim de hayallerim ya ha hayal ettiğim hayallerim oldu. Bazısına ulaştım, bazısına ulaşmama ramak kaldı, bazısı hep hayal olarak kaldı.

Sık sık bu sayfada dile getirdiğim için beni izleyenler bilir. Toplumsal bellek konusu, önem verdiğim, geleceğimiz, varlığımızı sürdürmemiz için önemsediğim bir konudur. Toplumsal belleğimizin ciddi oranda erozyona uğradığını, belleksizleşme/belleksizleştirilme sorunu yaşadığımızı da sıkça dile getiririm.

Gençlik yıllarımda da bellek sorununun bilincinde olduğumu söyleyemem ama her dönemde, yaptığım her görevde yayın yapma girişimim oldu. 1964 – 1967 arasında, her ikisi de dahil Mücahit komutanı olarak görev yaptığım Güney’deki Geçitkale/Köfünye köyünde bile teksir makinesi ile haftalık Mücahit gazetesini çıkmasını sağladım. Bir yıllık kültür bakanlığım döneminde kültür yayınlarının ve bir kültür sanat dergisinin; DAÜ-KAM (Doğu Akdeniz Üniversitesi Kıbrıs Araştırmaları Merkezi) Başkanı olarak çok sayıda kitabın ve Kıbrıs Araştırmaları Dergisi’nin yayımlamasını sağladım. DAÜ-KAM sonrasında kurulup günümüze kadar başkanlığını yürüttüğüm KIBATEK Vakfı adına onlarca kitap yayımlandı ve 50’nci sayısına kadar Genel Yayın Yönetmenliğini sürdürdüğüm Turnalar dergisi yayımlanmaya başladı.

Bir hayalimi, kapsamlı bir Kıbrıs Türk Ansiklopedisi yayımlamayı başaramadım. Oysa 1985-86 UBP-TKP ortaklık hükümetinin programına da aldırmıştım konuyu; çalışmalar da başlatılmıştı ama ne yazık ki benden sonra bundan vazgeçildi. Çok uğraştım ama DAÜ-KAM’da da konuyu canlandırmayı başaramadım. 10 ciltlik bir ansiklopedi projesiydi. Rum daha böyle bir konuyu gündeme getirmemişti.  Sonradan onlar 14 ciltlik Büyük Kıbrıs Ansiklopedisi’ni çıkardılar ama biz hâlâ daha kapsamlı bir ansiklopediye sahip olamadık.

Bu arada şunu da belirteyim. Gerek kültür bakanlığım, gerekse DAÜ-KAM başkanlığım dönemindeki yayın çalışmaları (dergilerde yayımlanan her yazı ve şiir dahil) telif hakkı ödenerek yapıldı. Bu benim çok hassas olduğum bir duyarlılıktı.

Bütün bunları yaptıklarımı anlatmak ve övünmek amacıyla yazmıyorum. Artık gerçeğe dönüşmek üzere olan başka bir büyük hayalimi anlatmadan önce arka planı ortaya koymak için yazdım. 

ARTIK YAYIMLANMIŞ KAPSAMLI BİR

EDEBİYAT TARİHİMİZ OLACAK

            Zaman zaman bu konuda kamuoyu ile bazı bilgiler paylaşıldı ama artık sona gelindiği için çok daha net bilgi aktarılabilirim.

            İki yıldır, sözcüklerin gerçek anlamıyla geceyi gündüze katarak, kapsamlı bir Kıbrıs Türk Edebiyatı Tarihi (1571 – 2017) hazırlanıyor. Buna Kıbrıs Türk Edebiyatı Envanteri de diyebiliriz, hatta bununla çalışmanın içeriği daha belirgin olarak anlaşılıyor. Başkanı olduğum KIBATEK Vakfı ile KISBÜ (Kıbrıs Sosyal Bilimler Üniversitesi) işbirliğinde, Prof. Dr. Oğuz Karakartal’la birlikte yürüttüğümüz proje için basım/kitaplaşma aşamasına gelindi.

            Yaklaşık yüz akademisyen/araştırmacının kaleminden, yazdıklarının telif hakkı ödenerek, yaklaşık 500 yazar/şairin kitapları, yazınsal tür bağlamında incelendi. Bir yazınsal türde (şiir, roman, öykü, tiyatro, anı, gezi, deneme, anlatı) kitabı olan herkes, peşinen yazınsal değerine bakılmaksızın proje kapsamına alındı, ama ilgili akademisyen/araştırmacının kitap ya da yazarla ilgili görüş ve değerlendirmelerine de yer verildi.

Sözün kısası, ansiklopedi boyutu da denen A4 boyutunda, her cildi 800-900, toplamı 4000 – 4500 sayfa olan beş ciltlik Kıbrıs Türk Edebiyatı Tarihi/Kıbrıs Türk Edebiyat Envanteri (1571- 2017) artık basım aşamasında olup bir büyük hayal daha gerçeğe dönüşmek üzeredir.     

EDEBİYATIMIZDA ZENGİN BİR İÇERİK VAR

           

Maalesef edebiyatımız konusunda, gerçeği bire bir yansıtmayan algılar yaratıldı. Bir ara, bu ülkede edebiyatın kendileriyle başladığını söyleyenler bile oldu. Nice güçlü kalemlerin varlığı ve yazdıkları ya bilinmedi ya da göz ardı edildi.

Ben kendim bile bu projeyi uygulamaya girdikten sonra birçok şeyi bilmediğimi ya da yanlış eksik bildiğimi gördüm.

Her şeyden önce, edebiyatımızda müthiş bir içerik, konu/izlek zenginliği var.

Turan’dan, Ortaasya’dan, Türk tarihinin derinliklerinden söz edenler de var; Lefkoşa Sarayönü’ne bir gecede kızıl bayrak dikileceğinden ve meydanın Kızıl Meydan olacağından söz edenler de!.

Kıbrıs’ın bölünmeyeceğinden söz edenler de var, Kıbrıs – Türkiye bütünlüğünden söz edenler de!       

Kıbrıs’ı antik yüzü ile özellikle de Afrodit’le dile getirenler de var; doğası, kuşu kurdu, böceği, yılanı faresi, Kıbrıs eşeği ile; çaltısı, yasemini, portokalı, molihiyası, hellimi ile dile getirenler de!

Kaşgarlı Mahmut’u, Yunuz Emre’yi, Karacaoğlan’ı, Nasrettin Hoca’yı dile getirenler de var; Zenon’u, Afrodit’i, Yunan tanrılarını dile getirenler de!  

Elbette ki bol bol aşk var. Beşparmak dağlarında görev yapan mücahidin, uzaktan gördüğü Lefkoşa ışıklarının ardında sevgilisini düşlemesini anlatanlar da var, sevgilisini erotik düşlerle hayal edenler de!

Mağusa, Girne, Lefke, diğer kentler ve köyler de var edebiyatımızda ama Lefkoşa çok bol var.

Göç olgusu var. Bize Avustralya’yı, Londra’yı, gurbeti, sılayı duygusallıkla anlatanlar var.

İnsanlık dramları var. Şili, Küba, Afrika vs. var ama Bosna, Karabağ vs. de var.

Kıbrıs Türk Varoluş Savaşımı geniş biçimde yansımış edebiyatımıza! Her aşaması için şiirler, öyküler, anlatılar, göç öyküleri, direniş öyküleri var.

Liseli bir öğrencinin gözünden de anlatılır savaş, kadının gözünden de, mazide nöbet tutanın gözünden de! Paraşütçülerin Hamitköy düzlüğüne atlayışı da anlatılır, sızma yapan düşman da!

Bir gecede bir köyün göç edişi de anlatılır, araçların gizli bölümlerinde Türk tarafına geçiş de, dağ bayır aşılarak Kuzey’e ulaşım da!   

Kardeşlik de var ama hamaset de var; çocuklar için yazılmış çağdaş masallar da var.

Gerçi son dönemlerde azaldı ama geçmişte zengin bir hiciv, mizah edebiyatı, müthiş taşlamalar var.

Japon haikuları var ama mani söyleme geleneğinin mani yazmaya dönüşmesi ve mani kitaplarının çıkması da var.

Ne kadar yazsam tümünü anlatamam ama yaptığım örneksemeler bir fikir verir sanırım.

SONUÇ OLARAK

            Edebiyat, bir anlamda bir toplumun belleğidir.  Yazıldığı dönemi her yönü ile yansıtır. Kıbrıs Türk Edebiyatı’nda da bunu görüyoruz. Önemli olan bu edebiyatın ayırımında olmak ve bunu eğitim sistemi içine almaktır. Bizde yapılmayan, en azından yeterli oranda yapılmayan budur.

            Edebiyatımız, bizi bu adada birkaç yüzyıllık konuk olarak görenlere verilebilecek yanıtların başında gelir. Biz bu coğrafyada manilerimiz, ninnilerimiz, türkülerimiz, ağıtlarımız, destanlarımız, masallarımız, efsanelerimiz, tekerlemelerimiz, bilmecelerimiz, fıkralarımız, halk hikâyelerimiz, seyirlik oyunlarımız, şiirlerimiz, romanlarımız, öykülerimiz, tiyatromuz, denemelerimiz, anılarımız, çağdaş masallarımız ve anlatılarımızla; edebiyatımıza can katan araştırmalarımız ve eleştirilerimizle varız ve var olmaya devam edeceğiz.

            Varlığımız, kapsamlı ve varsıl edebiyat envanterimizle bir kez daha somutlaşmış olmaktadır.