Yunan Cuntası, 15 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs’ta yaptığı operasyonla Makarios’u devirip yönetimi bizzat eline alırken kanlı bir katliama girişmişti.
Yunan Cuntası’na muhalif olduğu saptanan Rumlar öldürülüp, kimlik tespiti yapılmadan, gelişigüzel, olur olmaz yerlere gömülmekteydi.
Kıbrıs’ta durum hiç iç açıcı değildi.
Kıbrıs’ta hem Rumlar, hem de Türkler büyük tehlike altında idi.
Yunan Cuntası’nın darbesi ile koltuktan indirilen Makarios, BM Genel Kurulu’nda duruma müdahale edilmesi gerektiğini belirtirken vahim tehlikeye şöyle dikkat çekiyordu:
“Bu Kıbrıs Rumlarının bir iç meselesi değildir. Kıbrıslı Türkler de olumsuz şekilde etkilenmiştir. Yunan Cuntası’nın darbesi bir işgaldir ve bunun sonuçlarından Kıbrıs’ın bütün halkı Türkler ve Rumlar acı çekmektedir.”
Makarios, mevcut tehlikeye karşı feryat ederken Kıbrıs’taki tehlikeli durumun düzeltilmesi için Türkiye hükümeti yoğun girişimlerde bulunmaya başlamıştı.
Bu çerçevede İngiltere Başbakanı Wilson’la görüşme yapmak için Londra’ya giden Başbakan Bülent Ecevit’e Kıbrıs Rumları büyük ilgi göstererek feryatlarını duyurmaya çalışıyordu.
Londra’da kalabalık oluşturan Rumlar, Başbakan Ecevit’e yoğun sevgi gösterisinde bulunarak, “bizi faşist idarenin baskısından kurtar. Adayı sükunete kavuştur” diyordu. “Bizi kurtar Ecevit!” diye haykırıyordu.
Bu, Kıbrıs Rumlarının Yunan zulmüne karşı bir feryadıydı.



*


Kıbrıs Rumları büyük acılar içinde kıvranarak feryat ediyordu.
Aynı tehlike ve hatta daha büyüğü ise Kıbrıs Türklerinin eşiğindeydi. Onların da yok edilmesi için zaman iyice daralmaktaydı.
İşte bu koşullarda yüreği insan sevgisi ile dolu olan Başbakan Bülent Ecevit, insanlığın daha büyük bir kara lekeye bulaşmasının önüne geçilmesi için seferber oldu.
İnsanlığa daha büyük bir utancın yaşatılmaması için yoğun bir diplomasi trafiği başlattı.
Kıbrıs’ta tehlikeli durumdan bir an önce çıkılması için çaba göstererek önerilerde bulundu.
İngiltere’ye bu işin fazla kan dökülmeden halledilmesi önerisinde bulundu.
Türk askerinin adaya İngiliz Üslerinden çıkarılmasını, duruma birlikte müdahale edilmesi önerisinde bulundu.

Fakat öneriler kabul edilmedi.
Tehlikeli durumun vahameti kavranmayarak ve zaman mevhumu da yeterince göz önünde bulundurulmayarak oyalama yapılıyordu.
Öte yandan Kıbrıs’ta durum gittikçe vahim bir hal almakta idi ve zaman iyice daralmaktaydı.


*

Diplomatik kanallardan yapılan uyarılar ve işbirliği çağrıları sonuç vermeyince yapılacak şey, neşter vurmaktı.
İnsanlığın büyük dramlar yaşamaması için, yaşanan acılara son vermek için, barış için, özgürlük için neşter vurulması artık zorunluluktu.
Yüreği hep insan sevgisi için çarpan Başbakan Ecevit kararı verirken zorlanmadı.
Çünkü, bu insanlık adına, barış adına gerekliydi.
Yunan Cuntası’nın yaşattığı acıları durdurmanın, tehlikeli gelişmeleri önlemenin gereği yapılacaktı.
Adaya barış, huzur, sükunet ve özgürlük getirilecekti.
Bu, acı içinde olan Kıbrıs Türkleri ve Rumlar kadar insanlık için de gerekliydi.
Ve…
Gereği yapıldı, insanlık adına gerekli adım atıldı.