Olur mu? Olur!

Kültüre bağlı, günü kurtarma beklentisine, yarının ne getireceğini “hesaplama azmine”...

Nabza göre şerbetin ölçüsü,

Benden sonra, inceldiği yerden kopsun modası.

Haliyle seçmeni başka bir davranış biçimi içine sokuyor, “seçen” niteliğinden bir nebze uzaklaştırıp; Geyşa ruhuna dönüşmesini sağlıyor.

Siyasilerin seçim ziyaretlerinde, kampanya çalışmalarında, “face to face” seçim örgütlenme çalışmalarında, seçmenin “karar veren otoriteden” uzaklaşıp, Geyşa ruhuna bürünmesinden bahsediyorum.

Japon kültüründe, insanları ağırlayan, konuk sever, hoşsohbet, insanların isteği üzerine dans edebilen, eğlendiren, yemek yapan... Mutluluk dağıtan kadınlar.

Kendi mutluluğu üzerinden, siyaseti meslek sanıp, mesken tutanların mutluluğu için “değişmek” toplumsal hazlardan yoksun, bu günleri yaşamamıza neden olmakta.

Adalet Ağaoğlu, “keşke dünyanın bu halde olduğunu görecek kadar uzun yaşamasam...” dedi, vefatından önce.

Kendi vefatından önce insanlığın ölümüne şahit olmak...

Herkes ölmeden önce mutlu yaşamayı hak eder.

Her canlı, hayatta kalma mücadelesini; coğrafik koşullarına uyarlayıp mutlu anlarını çoğaltmayı çabalar.

Japon kültürünün bir parçası olan, Geyşa kadınlar da, verdikleri hizmet karşılığında, karnıları doyar, eve ekmek götürebilirler.

Ancak, seçmenin; yani demokrasi adına “gücü ve kararı” elinde tutanın, Seçilecek olan karşısında dans etmesi, seçilecek olana yemek yapıp, gönlünü hoş tutması dengesiz bir ilişkidir.

İronidir!

Kapımızı çalan her ideolojiye, ayrım yapmaksızın, kahve pişirmek... Sofamızda, söz hakkı vermek, bizi biz yapan en güzel insancıl yanımızdır!

Bir devletin ümüğüne yapışmak ve iliklerindeki suyu emmek iç güdüsü başka birşeydir!

Kılıktan kılığa girmek, makyaj yapıp, anlık, kişisel hazlar tasarlamaktır!

Tasarlanacak en güzel gelecek ancak, ideolojik duruş ve siyasal üretimin arttığı demokratik tartışma alanlarıyla mümkün olacaktır.

Medeniyet, refah, çevre bilinci, örgütlü mücadelede belirleyeci en önemli tasarım araçları olmuştur.

Reaksiyon kabiliyeti çok zayıflayan Kıbrıs Türk Siyasal mutfağı, katalizöre ihtiyaç duymaktadır.

Kıbrıs meselesi veya iç dinamikler;

Sinir uçları iltihaplanmış, postürü yamulmuş mevcut yapıyı yeniden sorgulatacak duruma gelir mi?

Gelmeli!

Birşey daha olmalı,

İş adamı, kadını yüzündeki ağır makyajı silmeli!

Torununa iş isteyen, ev hanımı: Ülfet abla! Yüzündeki ağır makyajı silmeli!

Herkes yüzündeki fazlalığı silsin...

Daha çok Geyşa yaratmak için makyaj malzemesi dağıtanlar vaz geçin!

Yüzümüzü gözümüzü temizleyip;

Yeni Mücadeleye öyle başlayalım!