Kaç yaprak gelip geçmiştir ağaçlar dünyasından. Bir düşünün bakalım kendinden önceki yaprağın tıpa tıp aynısı bir yaprağı gördü mü dallarında her hangi bir ağaç.

  Yaprak yapraktır der geçersiniz de yek diğerinin aynısı olan yaprak yoktur, olmamıştır olmayacaktır.

  Belki de örgütlü olmayı, halk olmayı, millet olmayı yanlış anlıyoruzdur. Ordularda askerler bir birinin tıpkısının aynısı mıdır, askerler bir birlerinin tıpkısının aynısı değilken örgütler, partiler, milleti oluşturan insanlar niye tıpkısının aynısı olsun diye uğraşıyoruz.

  Boşuna çabadır çok farklı özellikleri olan ve zaten farklı kişilerden / kişiliklerden oluşan örgüt üyelerini homojenleştirmeye çalışmak.

  X  örgüt başkanı şu şu özelliklere sahip şunu, şunları düşünen biridir diye örgütüne üye olanların da aynı düşüncelere sahip olmasını beklemek ve istemek, üyelere '' sen düşünme, beni izle yeter'' demek değil mi.

  En çok eleştirdiğiniz bireyin, en çok eleştirdiğiniz haline düşmek değil midir, örgüt dediğinde '' örgüt disiplini olur - örgütte her kafadan bir ses çıkmamalıdır'' yaklaşımını sergilemek.

  Nasıl ki bütün Fransızlar Macron'un kalbından çıkma değiller, niye bütün İspanyollar, Japonlar, Arnavutlar, Helenler, Türkler Kürtler kalıptan çıkma olsun.

  Bütün UBP liler Eroğlu olsaydı, bütün CTP'liler Mehmet Ali ve bütün YDP liler Arıklı olsaydı, dibelik çekilmez bir hayat olurdu.

  Öcüden korkar gibi kollektif sonuçlara varmaktan, aynı sorun karşısında farkli fikirlerin tartışması ile çözüm bulmaktan kormak ve ille de homojen bir insanlar topluluğu ile sorunların aşılabileceğine inanıyor olmak ortalama aklın bile alamıyacağı bir saçmalıktır.

  Devlet yönetiminde özellikle güçler ayrılığı ilkesini var gücü ile savunanların, güçler ayrılığı ilkesi konusunda yeniden ve derinden düşünmesi şarttır gibi geliyor bana.

  Devleti yönetme konusunda farklı bakış açılarına sahip olanların ya da farklı bakış açısına sahip olduklarına inananların devlet yönetiminde farklı bakış açıları ile ortaklık oluşturmalarından daha çok ne anlatabilir ki GÜÇLER AYRILIĞI İLKESİNİ.

  Güçler ayrılığı ilkesine yeni boyut kazandırmak gerekiyor kanaatimce. Bu ilke yasama ve yürütmenin ayrılması  sığlığının ötesine taşınarak, yasama yürütme ve dahi yargının farklı ve hatta zıt görüşlere bakış açılarına ve eylemelerine / sorunları çözebilmek yarınlara yelken açabilmek için zıtların birlikte yaşaması ve sorunlarla baş etmesi derinliğine evrilmelidir.

  X parti yönetecek Y parti denetleyecek ya da hükümet yürütecek, yasama meclisi denetleycek yargı da gerek duyarsa yargılayacak şeklinde bilinen  ve uygulanan , yürürlükte olan şeklle  bir güçler ayrılığı yöntemidir denebilir ve fakat sorun karşısında farklı bakış açılarına sahip olan farklı partilerin alabildiğine tartışarak - kavga ederek, hakaretleşerek, birbirlerini aşağılayarak değil - TARTIŞARAK çözüm konusunda sonuca varmaları ve uygulanmasını sağlamaları daha evlâ değil midir.

  Demokrat olmadan demokrasi çığlıkları atılan kırk yılın sonunda farklı düşüncelerin pençe penç tartışarak, sorunu ve çözümünü tartışarak çözmeyi akıl edebilmeleri gerekir gibi geliyor bana