Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Birleşmiş Milletler genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından görevlendirilen BM üst düzey yöneticilerinden Jane Holl Lute ile görüşmenin, 23 Temmuz ile başlayan haftada olabileceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Akıncı, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi ve Kıbrıs’taki Birleşmiş Milletler Barış Gücünden Sorumlu Elizabeth Spehar ile yaptığı görüşmenin ardından basına açıklamalarda bulundu.
Akıncı, görüşmede Guterres tarafından, İsviçre’deki konferansın ardından tarafların nabzını yoklamak için görevlendirilen Lute’un adadaki temasları ve 17 Temmuz’da yapılacak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısında ele alınacak olan Kıbrıs’taki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün görev süresi konularını görüştüklerini ifade etti. Lute’nin belirtilen çerçevede görevlendirilmesi konusunda Kıbrıs Türk tarafının olumlu görüşlerini Nisan’da ilettiğini, olumlu görüş ileten ilk taraf olduklarını kaydeden Akıncı, Türkiye’deki seçimlerin sonuçlanmasının ardından daha fazla beklenmesini gerektirecek bir durum da kalmadığını ifade etti.

“BİR DANIŞMAN DEĞİL”
Lute’un görevlendirmesinin, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanlık görevine yapılmış bir atama olmadığını kaydeden Akıncı, İsviçre’de Temmuz 2017’de sona eren Kıbrıs konferansının ardından “tarafların nabzını tutmak için geçici bir misyonla yapılan bir görevlendirme” olduğunu ifade etti. Mustafa Akıncı, “Lute’un gelişi, sonu gelmez yeni bir müzakere sürecinin başı olarak görülmemeli, kısa sürede sonuç odaklı stratejik bir anlayışı pakete dönüştürebilir miyiz ve bu konuda sonuç alabilir miyiz bunun bir arayışı olarak görüyoruz” dedi. Lute’un yapacağı temasların, Rum tarafından zaman zaman ileri sürüldüğü gibi, “yeni bir müzakere sürecinin başlangıcı olarak nitelendirilmemesi” gerektiğini kaydeden Akıncı, temasların, konferansın ardından, tarafların yaptıkları değerlendirme sonucunda nerede durduklarına dair bir durum tespiti yapma ve Genel Sekretere rapor verme hedefi içerdiğini kaydetti.

“KIBRIS TÜRK TARAFI ARTIK SONU GELMEZ BİR MÜZAKERE SÜRECİNİN PARÇASI OLMAYACAK”
Lute’un adaya Temmuz ayı içerisinde gelmesini öngördüğünü, Kıbrıs Türk tarafı olarak ise 23 Temmuz’da başlayan haftanın kendileri açısından görüşme için uygun olduğunu ilettiklerini kaydeden Akıncı, Kıbrıs Türk tarafının artık sonu gelmez bir müzakere sürecinin parçası olmayacağını, sonuç odaklı ve takvim içeren süreç yanlısı olduklarını, bu konuları Lute ile görüşeceklerini kaydetti.

“AZINLIK ÇOĞUNLUK DÜŞÜNCELERİNDEN VAZGEÇİLMESİ, SİYASİ EŞİTLİK KAVRAMININ İÇSELLEŞTİRİLMESİ GEREKİR”
Kıbrıs Rum basınında, sanki üniter bir devlet kurulacak ve Kıbrıs Türk tarafının azınlıklara fazla haklar talep ettiği yönünde açıklamalar yapıldığını kaydeden Akıncı, bir çözüme ulaşmak isteniyorsa bu yaklaşımların kenara bırakılması gerektiğini, “azınlık çoğunluk düşüncelerinden vazgeçilmesi, siyasi eşitlik kavramının içselleştirilmesi” gerektiğini de kaydetti.
Güvenlik ve garantiler konusunda bir tarafın ihtiyaçlarının diğer taraf için tehdit teşkil etmemesi gerektiği söyleminin kendisine ait olduğunu ve bu söylemin Konferansın sonuç bildirgesinde de yer aldığını kaydeden Akıncı, kendisinin, Kıbrıs Türk tarafının güvenlik ihtiyacının çerçevesinin Kıbrıs Rum tarafı için tehdit oluşturmaması gerektiğini kabul ederken, Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıs Türk tarafının güvenlik ve garantiler konusunda taleplerinin kendileri için tehdit oluşturduğunu, onun için sıfır asker sıfır garanti talebinde bulunmaması gerektiğini ifade etti.

“SIFIR ASKER SIFIR GARANTİ SÖYLEMİ KIBRIS TÜRKÜ’NE GÜVENCE VERMİYOR”
“Sıfır asker sıfır garanti söylemi Kıbrıs Türkü’ne güvence vermiyor. Kıbrıs Türkünü rahatlatmıyor. Makul ve gerçekçi olmamız lazım, önümüzde çok uzun zaman dilimlerinin de olmadığının idrakinde olmamız lazım” diyen Akıncı, umut pompalamak istemediğini ancak hiçbir şey olmaz şeklinde kapkara da bir tablo çizmek istemediğini kaydetti.
Konferansın sonuçsuz tamamlanmasının üzerinden tam bir yıl geçmesiyle ilgili düşüncelerinin sorulması üzerine Akıncı, ilk müzakerelerin üzerinden 50 yıl geçtiğini, bu zaman zarfında ilk kez 2017’de garantör tarafların da katıldığı bir konferansın yer aldığını, bunun sonuçsuz bitmesinden ciddi hayal kırıklığı yaşadığını belirtti.

“CİDDİ HAKSILIK YAPILDI”
İsviçre’deki konferansa giden süreçte Kıbrıs Türk tarafının ciddi gayretler ortaya koyduğunu kaydeden Akıncı, Genel Sekreterin Konferansın sonuçsuz kalmasında sorumluluğu eşit şekilde taraflara yüklemesinin Kıbrıs Türk tarafına yapılan “ciddi haksızlık” olduğunu kaydetti.
Akıncı, “6 Temmuz akşamına giden süreçte Kıbrıs Türk tarafı müzakereler tarihinde birçok ilklere imza atarak bu momentumu yarattı ve bunun sonuçsuz dağılmasından en büyük üzüntüyü de herhalde benim duyduğumu tahmin edersiniz” dedi.
Ayrıntılar VATAN'da

Editör: Mehmet Kasimoglu