“BM BARIŞ GÜCÜ’NÜN GÖREV SÜRESİNİN UZATILMASINDA BARIŞ OPERASYONLARININ TEMEL DAYANAĞI OLAN TÜM TARAFLARIN RIZALARINA BAŞVURULMASINA İLİŞKİN REHBER İLKENİN BİZZAT BM TARAFINDAN GÖZ ARDI EDİLMESİ, BM’NİN İTİBARINI DERİNDEN SARSMAKTA VE ÜLKEMİZDEKİ VARLIĞINI SORGULATMAKTADIR.”
Dışişleri Bakanlığı, Kıbrıs’ta konuşlu Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün (BMBG) görev süresinin altı ay süre ile (31 Temmuz tarihine kadar) uzatılmasına ilişkin 2618 (2022) sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararında KKTC’nin rızasının alınmamasının, BM’nin kendi ilke ve kurallarının ihlali anlamına geldiğini bildirdi.
Bakanlıktan konuya ilişkin yapılan yazılı açıklamada, “Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılmasında barış operasyonlarının temel dayanağı olan tüm tarafların rızalarına başvurulmasına ilişkin rehber ilkenin bizzat BM tarafından göz ardı edilmesi, BM’nin itibarını derinden sarsmakta ve ülkemizdeki varlığını sorgulatmaktadır.” denildi.
Açıklamada “BMBG, KKTC topraklarındaki faaliyetlerini, halen hüsnüniyetimiz ile sürdürebilmektedir. BMBG’nin ülkemizdeki varlığı ve operasyonlarının devamı için KKTC ve BM arasında üzerinde mutabık kalınacak yasal bir düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktadır. Bu husustaki tüm çağrılarımızın cevapsız bırakılması nedeniyle, gerekli adımları atmaktan başka seçeneğimiz kalmamıştır.” ifadelerine de yer verildi.
BMGK’nin söz konusu kararında, geçerliliğini yitirmiş, denenmiş ve tüketilmiş “iki kesimli, iki toplumlu federasyon” modelini dayatmaya çalışmasının kabul edilemez olduğu vurgulanan Dışişleri açıklamasında, bu yaklaşımın, Kıbrıs Türk halkını ucu açık bir sürece hapsetmek ve izolasyon altında yaşamak zorunda bırakmayı amaçlayan Rum tarafının politikalarını destekleme anlamı taşıdığı belirtildi.
Dışişleri Bakanlığı açıklamasında ayrıca şunlara yer verildi:
“Güvenlik Konseyi (BMGK) çözüm modeli hakkında peşin hüküm vererek BM Genel Sekreteri’nin de belirttiği kalıp dışı fikirlerin ele alınması ile özgürce müzakere edilecek kabul edilebilir bir anlaşmaya varılmasını engellemektedir. Bu tavır, ayrıca, iki tarafı yakınlaştırmaktan ziyade, aralarındaki uçurumun açılmasından başka bir amaca hizmet etmemektedir.  
KKTC’nin kendi toprağı olan kapalı Maraş’a ilişkin kararlar uluslararası hukuk çerçevesinde alınmaktadır ve gelecekte de mülkiyet hakkına saygı mutlak gözetilecektir. Tekrar vurgulamakta yarar vardır; KKTC’nin amacı, Rumların mülkiyet iddialarına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları çerçevesinde kurulan Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) tarafından, iade dahil, çare bulunmasını sağlamaktır. Buna rağmen, BMGK kararında kapalı Maraş’a ilişkin gereksiz ifadeler kullanılmıştır. Bu ifadeler, BMGK’nin mülkiyet hakkına saygıyı önemsemediğini ve sadece taraflı, siyasi bir karar alma peşinde koştuğunu açıkça göstermektedir.   
Ada ve Doğu Akdeniz’de gerginlik, Rum tarafının kesintisiz devam eden tek yanlı ve gayrı yasal faaliyetlerinin sonucudur. Rum tarafının sınır boyuna ve ara bölgeye yerleştirdiği ağır silah mevzileri ile askeri malzeme alımlarını artırması yanı sıra Doğu Akdeniz’de gerçekleştirdiği askeri tatbikatlar Rum tarafının bilinen gerginliği tırmandırma politikasının sadece bazı örnekleridir. Ayrıca Kıbrıs Türk halkının ortağı olduğu doğal kaynaklara ilişkin yürüttüğü tek yanlı faaliyetlerinin de güvenlik ve istikrarı tehdit ettiği açıktır. BMGK’nın Rum tarafının bu kışkırtıcı faaliyetlerini kınamaması kabul edilemezdir. Güvenlik Konseyi’nin yanlı tutumu, Rum tarafını Kıbrıs Türk halkının haklarını gasp etme ve tek yanlı faaliyetlerini sürdürme konusunda cesaretlendirmektedir.  
BMGK’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) sözde “tüm adanın temsilcisi” gibi davranmaktan vazgeçmesi gerekmektedir. Adada iki egemen eşit devlet ve iki halkın bulunduğu gerçeğinin BMGK dahil tüm uluslararası toplum tarafından kabul edilmesi, en gerçekçi yaklaşım olacaktır.”.

Editör: Mehmet Kasimoglu