Emekli Başhekim Bülent Dizdarlı sosyla medya hesabından yaptığı paylaşımda,” boş kadrolar dururken ihtiyaç varken , Kamu Hızmeti Komisyonu üstünden hizmete almak varken, bu abuk, anomali yaratacak yollara neden giriyorsunuz ?”
Dizdarlı’nın açıklaması aynen şöyle:
“MEVSİMLİK HEMŞİRE
Sağlık Bakanlığının, mevsimlik hemşire alma hevesini internet sitelerinden okuduğumda dakikalarca dona kaldım. “Bu bir şaka” diye düşündüm. Sonra Hemşireler ve Ebeler Sendikasının tepkisini okuyunca gerçek dünyaya döndüm.
Sedye taşımanın dahi bir usulü vardır. Sedyeyi duvarlara vura vura götüremezsiniz. Olur olmaz , bu işin eğitimini almamış insana sedyeyi veremezsiniz
Sağlıkçı, hekim , hemşire tekniker hatta memursa bile önce okullu sonra alaylı olarak yetişir. 
Örneğin bir hekim tıp fakültesinden mezun olur ve belli bir süre abilerinin ablalarının yani kıdemlilerinin etrafında dolanır. Bu dolanış o hekimin kendini, kıdemlilerin de onu yeterli görmesine kadar sürer. 
Ben baş hekimken, bir dönem acil yeni hemşireye ihtiyaç duymuştuk. Dönemin bakanı sağ olsun bize bir miktar istihdam olanağı yaratmıştı. Yirmi beş kadar yeni hemşire alınmıştı. Ben onları hızla ihtiyaç duyduğum servislere göndermeyi planlarken , Baş hemşirem karşıma dikilmiş ve “Yeni Hemşireleri 3 aylık bir adaptasyon kursundan geçirmeden işe salmak doğru olmaz” diyerek ayak diretmişti. Onu biraz dinleyince hak vermiştim. İyi ki de hak vermiştim. O hemşirelerin 3 aylık ekstra eğitimle becerilerini ve kendilerine olan güvenlerini ne kadar artırdıklarını görmüştüm.
Bu yaşanmışlıklar varken şimdi mevsimlik hemşireden bahsediliyor. Sağlık Bakanı hekim, müsteşarı müdürleri de… Üst mevkilerde hemşireler var. Üç ay adaptasyonlarına yetmezken mevsimlik hemşire alımını nereden çıkardılar çok merak ettim. 
Siz mevsimlik dediğiniz sürede ancak ondan sonra size hizmet verecek hemşireyi yetiştirebilirsiniz. Boş kadrolar dururken ihtiyaç varken , Kamu Hızmeti Komisyonu üstünden hizmete almak varken, bu abuk, anomali yaratacak yollara neden giriyorsunuz ?
Yapmayın etmeyin gerçekten ayıp oluyor...”

Editör: Mehmet Kasimoglu