Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, kendilerinin ortamı bozma sevdalısı olmadıklarını vurgulayarak, “Çözüm istediğimizi kanıtlayacağız diye her türlü kırmızı çizgimizi beyazlaştırma yoluna gitmek siyaset değil teslimiyettir” dedi. 
Ertuğruloğlu, siyasi misyon ve becerinin, Rum’un dediği gibi “‘sözde devlet”, “sözde hükümet” olunmadığını göstermek olduğuna vurgu yaparak, “Sözde devlet değil, özde devlet,  sözde hükümet değil özde hükümet olma misyonuyla çalışmamız gerekir. Bir duruşumuz olması gerekir, devletimize sahip çıkmamız gerekir” şeklinde konuştu.
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu bugün düzenlediği basın toplantısında, son günlerde yaptığı açıklamalar nedeniyle kendisine yönelik eleştirileri yanıtladı. 
Bakanlıkta yer alan basın toplantısında, Dışişleri Bakanlığı yetkilileri de hazır bulundu.
Ertuğruloğlu, “Biz Kıbrıs Türk halkına yıllardır yaşatılan belirsizliğin ortadan kaldırılmasına yönelik siyaset yapıyoruz” diyerek, “Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, doğru yolun bu olduğuna inandığımız için, kişilikli duruşun bu olduğuna inandığımız için, birilerine hoş görünme sevdasında olmadığımız ve kişiliksiz olmadığımız için bir duruş sergiliyoruz” ifadelerini kullandı.
Alışılan bir senaryoyla kendisini şaibelendirme, yıpratma, alay etme, hakaret etme, savunduğu tezleri anlamsız kılma adına çalışmalar yapıldığına işaret eden Ertuğruloğlu, New York ve Washington’da gerçekleştirilen son görüşmelerde söylediklerini, ilk defa söylemiş gibi bir hava yaratılmaya çalışılarak, fırtınalar koparıldığını kaydetti.
Bir süredir Kıbrıs konusunda sürdürülen görüşmelerin bir neticeye varamaması halinde, Kıbrıs Türk halkının önünde ne gibi seçenekler olduğu konusunu gündeme taşıdığını ifade eden Ertuğruloğlu, bu konuda 5-6 seçenek sıraladığını anımsattı. 
Bugün aylar öncesinde sıraladığı seçenekler arasında yer alan “özerk cumhuriyet ilişkisi” konusunun, sanki ilk defa dile getirilmiş gibi, bu seçeneğin tek bir seçenek olarak ortaya atılmış gibi çarpıtıldığını söyleyen Ertuğruloğlu, “Bizleri yıpratma amacıyla bir kampanya sürdürülüyor” dedi.

“BEN HADDİMİ BİLİRİM, AYAKLARIM YERE BASAR”
Sıraladığı 5-6 seçenekten kendisinin tercihinin, KKTC’nin tanınması olduğunu vurgulayan Ertuğruloğlu, şöyle devam etti:
“Gerek KKTC’de, gerekse yabancı ülkelerde bu konuyu her gündeme getirdiğimde bunun yanlış algılanmaması gerektiğini, bu söylediklerimin hükümetin bir çalışması sonucu ortaya çıkan değerlendirmeler olmadığını, bunların tamamen benim kişisel görüşüm olduğunu hep söyledim. Bugün gündeme getirilen eleştirilerden bir tanesi, kendi kişisel görüşlerini sanki Kıbrıs Türk halkını bağlayıcıymış gibi satmaya çalıştığı yönünde görüşler var. Tümüyle reddederim. Kıbrıs Türk halkının ne tercih yapacağı, gün gele tahmin ederim bir referandumla ortaya zaten çıkacaktır. Ben haddimi bilirim, ayaklarım yere basar.” 
Bu konun tartışılması gerektiği görüşünü dile getiren Bakan Ertuğruloğlu, Rumlarla bir yeni ortaklığın Kıbrıs Türk halkının mecburiyetten tek seçeneği olmadığını her zaman dile getirdiğini, sadece bu seçeneğe yönelip kilitlenip kalmanın, Rum’un insafına terk edilmiş olma anlamına geleceğini görüşünü yineledi.
Crans-Montana’da çöken 50 yıllık Kıbrıs müzakere süreci hakkında Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın söylemlerini eleştiren Bakan Ertuğruloğlu, “Tek gidilecek yol, 50 yıllık başarısızlığı kanıtlanmış bir süreci canlı tutmakmış gibi siyaset güdenler, Kıbrıs Türkü’ne en büyük haksızlığı yapmaktadırlar, en büyük zararı vermektedirler” dedi.

“50 YILDIR SÜRDÜRÜLEN SÜREÇLE ANLAŞMA SAĞLANMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR”
Bu konuda Rum tarafından çıkan beyanatlara ve bazı siyasilerin müzakerelere dönülmesi söylemlerine değinen Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, “Hangi müzakerelere? Yeni bir şey mi var? 50 yıldır denenmiş bir süreç… Bu süreçten hiçbir beklentim olmadığını ben hiçbir zaman saklamadım. Yıllar öncesinden söyledim. 50 yıldır sürdürülen süreçle anlaşma sağlanması mümkün değildir.  İsteyen istediği kadar yalanı Kıbrıs Türkü’ne söyleyegelsin. Çok yaklaştıydık, az kaldıydı diye…” şeklinde konuştu.
“Rum bizi kendisine eşit bir halk olarak görüyor mu?” diye soran Bakan Ertuğruoğlu, Rum okullarında son dağıtılan belgelerde Kıbrıslı Türkleri 4 azınlıktan biri olarak gösterdiğini kaydetti.

“KIBRIS TÜRKÜ’NÜ EŞİT KURUCU ORTAK YAPACAK BİR ANLAŞMA SAĞLANMASI MÜMKÜN DEĞİL” 
Rum halkını yöneten liderlerin, siyasilerin, kilise ve askerin bu belgeleri dağıtan kişilerden farklı olup olmadığını soran Ertuğruloğlu, Rumlarla sürdürülen müzakere süreçleri sonunda asla ve asla Kıbrıs Türkü’nü eşit kurucu ortak yapacak bir anlaşma sağlanmasının mümkün olmadığı, bunun sürecin özüne ters olduğu görüşünü ifade etti.
Rum tarafının dünya tarafından zaten “sözde” Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanındığına işaret eden Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, bu tanınma devam ettiği sürece Rum tarafının Kıbrıslı Türkleri ambargolar altında tutmaya devam ettiğini, Kıbrıslı Türklerin uluslararası arenada herhangi bir açılım sağlamaması için elinden geleni yaptığını, Türkiye’yi işgalci ülke diye suçlamaya devam ettiğini, istediğini elde etmiş olarak, Kıbrıs Cumhuriyeti denen devletin tamamen Rum devleti olduğunu gerçekleştirdiğini kaydetti.

RUM VE MARONİTLERE YAPILAN YARDIMLAR
1 Ekim’den itibaren Rum ve Maronitlere güneyden BM konvoylarıyla gönderilen yardımlardan vergi alınması konusuna da açıklık getiren Bakan Tahsin Ertuğruloğlu, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın konuyla ilgili yaptığı açıklamaları eleştirdi.

Ertuğruloğlu şöyle devam etti: 
“Cumhurbaşkanı Akıncı, konuyu tamamen saptırarak, çok da samimiyetten yoksun bir şekilde ve hükümetin kendisini kaale almadığı türünden bir sitemle maalesef kamuoyunu yanıltmaya çalıştı. Siz Sayın Cumhurbaşkanı Cenevre’de Rum tarafına harita verirken hükümetinizi ne kadar saydınız. Bugün hâlâ KKTC hükümeti Sayın Cumhurbaşkanın verdiği haritayı bilmemektedir. Sayın Cumhurbaşkanı bu haritayı kimlere hazırlattı, devletin bürokratlarına hazırlattı ve devletin hükümetinin bunlardan haberi yok. Bizler de kendisine Cenevre’de ‘haritayı vermeyin’ diye talepte bulunmuş olmamıza rağmen. Bu onun karşılığı olan bir olay değildir ama Sayın Cumhurbaşkanın samimiyetsizliğini örneklemek adına bunu söylüyorum.”
Tahsin Ertuğruloğlu, 2003 yılında Kuzey ve Güney arasındaki sınır geçişlerinin serbest bırakıldığını anımsatarak, KKTC’nin ise 2003 yılından 2017 yılına kadar bu konvoyların gitmesine ses çıkarmadığını, nedenin ise devam eden müzakere süreçlerinde bu hareketin yanlış yorumlanacağı ve Türk tarafının müzakereleri sabote etmek gibi bir niyeti olduğu yönünde istismar edileceği düşüncesi olduğunu dile getirdi.

“KONU BAKANLAR KURULU’NDA ELE ALINDI” 
Crans-Montana’da süreç çöktükten sonra kendilerinin, 28 Temmuz tarihinde Bakanlıkta görüştükleri BM Genel Sekreterliği Kıbrıs Özel Temsilcisi Elizabeth Spehar’a bu konudaki kararlarını ilettiklerini anlatan Bakan Ertuğruloğlu, bunun öncesinde ise konunun Bakanlar Kurulu toplantısında ele alındığını, değerlendirildiğini kaydetti.

“RUMLARIN ‘İŞGAL’ EDEBİYATINA KATKI KOYAN BİR EYLEM”
Bu konvoyların hiçbir şekilde gereğinin kalmadığını, Rumların “işgal” edebiyatına katkı koyan bir eylem olduğunu, Rumların Kuzey’de yaşayan Rum halkını Kıbrıs Cumhuriyeti’nin işgal altındaki topraklarında yaşayan tutsaklar politikasını körüklemek adına istismar edildiğinin Bakanlar Kurulu’nda görüşüldüğünü ifade eden Dışişleri Bakanı Ertuğruoğlu, bunun sonlandırılması, sonlandırılmayacaksa da gelecek malzemelerden gümrük talep edilmesi kararı verildiğini söyledi.
Bunların şifahen alınan kararlar ve değerlendirmeler olduğunu vurgulayan Bakan Ertuğruloğlu, bunun akabinde BM yetkililerini bakanlığa çağırarak, kararlarını aktardıklarını; BM yetkililerinin de muhtemelen konuyu Cumhurbaşkanlığı yetkililerine aktardığını, çünkü Cumhurbaşkanlığı yetkililerinin Bakanlıktan bilgi istediğini bildirdi. 

“İYİ NİYET GÖSTERGESİ OLARAK SÜRECİ 1 AY ERTELEDİK”
Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, bundan sonra gelişen süreci aktararak, 23 Ağustos tarihinde ilgili BM yetkilileriyle yemek yendiğini ve yemekte konun tekrar aktarıldığını, 1 Eylül’den itibaren uygulanacak kararı ise iyi niyet göstergesi olarak, New York görüşmelerinden sonrasına, 1 Ekim’e ertelediklerini belirtti. 
New York’ta 23 Eylül’de BM Genel Sekreteri’nin Barışı Koruma Faaliyetlerinden Sorumlu yetkilisiyle yaptıkları 1 saatlik görüşmede de konun ele alındığını anlatan Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruoğlu, Rum ve Maronitler’in KKTC’de özgür şekilde yaşadığının, hiçbir şekilde mağduriyetlerinin olmadığının, gönderilen yardımlara ihtiyaçları olmadığının aktarıldığını, yapılanın “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin işgal altındaki topraklarındaki tutsak vatandaşlarına, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sahip çıkması yardım göndermesi” gibi bir propagandaya alet edilmelerinin mümkün olmadığını, bunu asla kabul etmediklerini, bu etkinliğin durdurulmaması halinde gümrük talep edileceğinin söylendiğini anlattı.
Bütün bu süreçte Cumhurbaşkanı Akıncı ve ekibinin, konunun bilincinde olduğunu vurgulayan Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, şöyle devam etti: 
“26 Eylül’de Bakanlık olarak nota gönderilerek bu uygulama yazılı olarak UNFICYP’e bildirildi. Uygulamaya girileceği günden bir gün önce Sayın Cumhurbaşkanı sanki konuyu yeni öğrenmiş gibi Bakanlar Kurulu toplantısındaki konuya gündeme müdahale etme niyetiyle bunun BM Genel Sekreter Yardımcısı’nın 18 Ekim’de başlayacağı söylenen adaya ziyareti esnasında yapacağı temaslar sonrasına bırakılmasını talep eden bir şekilde bir müdahalesi olmuştur. Kararın yürürlüğe gireceği günden bir gün önce. Bu arada Rum tarafından konuyla ilgili beyanatlar da gündeme geldi. Bir tanesi de hodri meydan çekti; ‘Kıbrıs Cumhuriyeti, BM asla böyle bir şey ödemez, sözde hükümetin ne kadar ciddi olduğunu çarşamba günü göreceğiz’ diye beyanat çıktı. Onun siyaset anlayışıyla, Kıbrıs Türk halkını, Rum’un alay konusu yapmayacağı bir yere gitmek mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanı ya reel politik denen bir olayla hiçbir şekilde tanışmış değildir, reel politikanın ne olduğunu bilmiyor. Sağa sola, hoş görünme adına beyanatlar vermekle doğru bir iş yaptığını sanıyor.”

“MAĞDURİYET SÖZ KONUSU İSE, O İNSANLARA SAHİP ÇIKILACAK”
Kuzeyde yaşayan Rum ve Maronitler’in herhangi bir mağduriyetinden haberleri olmadığını, böyle bir mağduriyet olduğunu yönde bir bilginin kendilerine gelmediğini ifade eden Bakan Ertuğruloğlu, Bakanlar Kurulu’nun bu insanların herhangi bir mağduriyet söz konusu ise bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın devreye girmesi ve o insanlara sahip çıkması yönünde karar aldığını söyledi.

“KIBRIS TÜRKÜ’NÜN BEYNİNE KURŞUN SIKAN KENDİSİ…”
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın, “ayağımıza kurşun sıkıyoruz” ifadelerini de eleştiren Tahsin Ertuğruloğlu, şöyle konuştu:
“Esas Kıbrıs Türk halkını zora sokan ve belki de telafisi mümkün olamayan hatalar yapan kendisinden başkası değildir. Müzakere sürecinde Kıbrıs Türkü’nün ne kadar risk altına aldığından haberi yoktur. Çözümcü olacağım diye Kıbrıs Türkünü Rum’un insafına terk edecek noktalara gittiğinin herhalde farkında değildir. Farkındaysa da yapıyor daha da kötü. Bizi ayağımıza kurşun sıkan kararlar almakla suçlayan Sayın Cumhurbaşkanı, aslında Kıbrıs Türkü’nün beynine kurşun sıkan kişinin kendisi olduğunu bilmesi gerekir.”
Bakan Ertuğruloğlu, 2006 yılındaki parlamento seçimlerinde, seçmen olmak için Güney Kıbrıs’a başvuran 78 kişiden birinin de Cumhurbaşkanı Akıncı olduğunu belirterek, bu durumu eleştirdi.
“Bu ne demektir? ‘Ben KKTC’nin varlığına inanmıyorum.  Ben Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşıyım, oradaki seçimlerde oy kullanmak istiyorum’ demektir” şeklinde konuşan Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, “Güney Kıbrıs’taki seçimlerde seçmen olma niyeti olan birinin KKTC’ye sahip çıkma diye misyonu olabilir mi? İşte o yüzden müzakerelerde bizi olabildiğince zora sokan kararlar alıp Rum tarafına fazlasıyla tavizler veren ve buna rağmen yine Rumlara bir anlaşma sağlayamayan Sayın Akıncı, bana ayağınıza kurşun sıkan bakan diye hitap edebilir mi? Sen bizim beynimize kurşun sıkıyorsun Sayın Akıncı, Kıbrıs Türkü’nün beynine kurşun sıkıyorsun” dedi. 
Rumların sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşunu kutladıkları 1 Ekim’de Yunanistan’dan iki F-16  uçağının uçtuğunu, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın ise buna ses çıkarmadığını ifade eden Ertuğruloğlu, bu durumu  eleştirdi, KKTC’deki törenlerde Türk Yıldızları’nın bile tören alanından geçmesini istemeyenlerin, Güney Kıbrıs’taki F-16’lara sesini çıkarmadığını savundu.
“Ortamı bozmayalım diye diye Rum’un insafına terk edilme sürecine girdik kimse farkında değil” diyen Bakan Ertuğruloğlu, şöyle konuştu: 
“Biz ortamı bozma sevdalısı değiliz. Bugün yine bir siyasi partinin başkanı ‘çözüm istediğimizi ispatlamamız’ gerekir dedi. Zihniyet buysa ve bu tür beyanatları da Rum tarafı da duyuyorsa, Rum o zaman sizinle, Kıbrıs Türkü’nü de mutlu edecek bir anlaşmaya niye ihtiyaç duysun? Niye tek başına tek başına kullandığı avantajları bizimle kullanma ihtiyacı hissetesin? Tabi ki çözüm isteyen Türk tarafıdır. Niye kendimizi ispatlama mecburiyeti hissediyoruz. 1960 Cumhuriyeti’nin bozulmasından ve ortaklıktan atılan biziz. 1963’ten beridir haklarımız çalınan biziz, bütün haklarımız inkar edilen biziz, niye biz çözüm isteyen biziz diyen birilerine kendimizi kanıtlama gereği hissediyoruz. Çözüm istediğimizi kanıtlayacağız diye her türlü kırmızı çizgimizi beyazlaştırma yoluna gitmek siyaset değil teslimiyettir. Rum’un dediği gibi ‘sözde devlet, sözde hükümet’ olmadığımızı göstermektir siyasi misyon ve beceri. Sözde devlet değil, özde devlet, sözde hükümet değil özde hükümet olma misyonuyla çalışmamız gerekir. Bir duruşumuz olması gerekir, devletimize sahip çıkmamız gerekir. Hiçbir ihtiyacı olmayan üç beş tane Rum’a, onların KKTC aleyhine propaganda malzemesi olmasını engellemeye çalışmak ayağa kurşun sıkmak değildir.”
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Crans-Monta sonrasında söyledikleriyle şimdi söylediklerinin çeliştiği görüşünü dile getirerek eleştiren Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, müzakereler konusunda Rum tarafından çelişki mesajları geldiğini kaydetti.

“50 YILDIR SÜREN ‘MASKARALIK’ MÜZAKERELER…”
Ertuğruloğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz Kıbrıs Türk halkına yıllardır yaşatılan belirsizliğin ortadan kaldırılmasına yönelik siyaset yapıyoruz. Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, doğru yolun bu olduğuna inandığımız için, kişilikli duruşun bu olduğuna inandığımız için, birilerine hoş görünme sevdasında olmadığımız ve kişiliksiz olmadığımız için bir duruş sergiliyoruz. Ben dedim ki, bunlar benim tamamen kişisel görüşlerim, ne bakanlığımı ne hükümeti bağlıyor. Ama Rumlarla müzakere seçeneğinin dışında başka ne tür seçenekler var, Kıbrıs Türklerinin önünde, bu seçeneklerin ne olduğunu kişisel değerlendirmelerim sonucu sayıyorum. Bundan rahatsız olanların, rahatsız olmaya devam etmeleri kaçınılmazdır. Çünkü asla 50 yıldır süren ‘maskaralık’ müzakerelerin tekrar canlandırılması söz konu değildir. Bundan sonra yeni şeyler konuşmamız gerekir.”

“BEN VURURUZ DEMEDİM, GEREKİRSE VURULUR DEDİM. KARARLILIĞIMIZI GÖSTERMEK ZORUNDAYIZ”
Geçtiğimiz günlerde “Vururuz” diye yaptığı açıklamalara da değinen Ertuğruloğlu, “Ben ‘vururuz’ diye bir ifade kullanmadım. Düşünce kuruluşundaki yuvarlak masa toplantısında Kıbrıs konusunun çeşitli boyutları tartışıldı ve enerji konusu da gündeme geldi. Rumlar adına araştırma yapan şirketler, ortaklıklar gündeme geldi. Ben de asla bunlara izin verilemeyeceğini, yıllardır haklarımızı çalıp, başını almış giden Rumların bu konunun yanlarına kalmayacağını, tek başlarına bu işi başlatıp, bitiremeyeceklerini, bu konudaki kararlılığımızı ifade ettim.”
Rum’un bu konudaki politikasının, bir anlaşma olursa, petrol ve doğal gaz kaynaklarından belli bir yüzdeliğin Türklere verilmesi yönünde olduğunu ifade eden Tahsin Ertuğruloğlu, şöyle devam etti:
“Ben de buna izin verilmeyeceğini söylemeye çalışıyorum ama konu nereye geliyor. Sayın Akıncı veya beni bu konuda eleştirenler, ben de onlara soruyorum, siz olsanız Rum’ izin vermeyeceksiniz, ama Rum dinlemiyor sizin itirazlarınız devam ediyor, ne yapacaksınız? Ben vururuz demedim, gerekirse vurulur dedim. Kararlılığımızı gösterme adına. Kararlılığımızı göstermek zorundayız, bu işin şakası yoktur. Reel politika algısı olmayan insanların Kıbrıs Türk halkının bu coğrafyadaki mücadelesinde Doğu Akdeniz’in bu köşesindeki mücadelesinde,  reel politikası algısı olmayan insanların söz sahibi olması kadar Kıbrıs Türkü’nün şanssızlığı yoktur.”  
Ertuğruloğlu daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Ayrıntılar VATAN'da
Editör: Mehmet Kasimoglu