Yakın Doğu Üniversitesi İnşaat ve Çevre Mühendisliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuş, Kıbrıs'ta ucu açık federasyon görüşmeleriyle geçen yarım asrın ardından bir yere varılmayacağına dikkati çekti.
Gökçekuş, "Artık bu sorunun ortadan kalkmasını, eşit haklara sahip, Türkiye'nin garantisinin hiçbir zaman sulandırılmayacağı, güvenli bir ortamda yaşayan iki ayrı devlet olarak iyi komşuluk ilişkileri içerisinde yaşamak istiyoruz." dedi.
Yakın Doğu Üniversitesi tarafından 1-3 Nisan'da Lefkoşa'da düzenlenen "İkinci Uluslararası Kıbrıs Konferansı-Kıbrıs Konusu: Kıbrıs'ın Dünü, Bugünü ve Geleceğe İlişkin Vizyonu" konferansının ardından Gökçekuş, Kıbrıs meselesinde mevcut durum, alternatif modeller ve konferansın katkıları hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
 "İki ayrı devlet olarak iyi komşuluk ilişkileri içerisinde yaşamak istiyoruz"
Gökçekuş, Uluslararası Kıbrıs Konferansı'nın ilkinin 2001'de, Rum tarafının Avrupa Birliği'ne (AB) tek taraflı girmek için müracaat etmesi üzerine gerçekleştirdiklerini hatırlattı.
"Tam 18 yıl sonra yeniden aynı temayla ikinci kez konferans düzenledik çünkü bu süre zarfında Ada'daki ve özellikle Doğu Akdeniz'deki koşullarda büyük değişiklikler olmuştur." diyen Gökçekuş, öte yandan 50 yıldır süregelen müzakerelerden olumlu bir sonuç çıkmadığını kaydetti.
Gökçekuş, "Ucu açık federasyon görüşmeleriyle geçen 50 yılın ardından bir yere varılamayacağının net bir biçimde anlaşılması sonrasında karşılıklı güvene dayalı yeni ve alternatif çözüm önerilerinin masaya getirilmesi gerekliliği gerçeğinden hareketle konuyu masaya yatırıp enine boyuna tartışmayı doğru bulduk." şeklinde konuştu.
Yarım asrı aşkın süredir "Kıbrıs sorunu" ile bir ömür geçirdiklerini söyleyen Gökçekuş, şunları kaydetti:
"Bizler artık bu sorunun ortadan kalkmasını, kadife bir ayrılığın sonrasında eşit haklara sahip Türkiye'nin garantisinin hiçbir zaman sulandırılmayacağı, güvenli bir ortamda yaşayan iki ayrı devlet olarak iyi komşuluk ilişkileri içerisinde yaşamak istiyoruz. En azından çocuklarımız ve torunlarımızın gündeminden bu durum, artık bir sorun olmaktan çıksın istiyoruz."

HİDROKARBON REZERVLERİ VE ÇÖZÜME ETKİSİ
Gökçekuş, Doğu Akdeniz'de hidrokarbon kaynaklarının bulunmasının ardından bölgenin öneminin arttığına işaret ederek, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) bu konuda Ada'da eşit haklara sahip Türklerin çıkarlarını hiçe sayıp faaliyetlere giriştiğini ve gerilimi artırdığını vurguladı.
Rum tarafının çözüm üretmek gibi bir niyeti olmadığına dikkati çeken Gökçekuş, "Rum lider (Nikos) Anastasiadis'in son zamanlarda federasyon tezini yeniden masaya yatırmasındaki en büyük amaç çözüme odaklanmak değil, zamana oynayarak, KKTC ile Türkiye arasında imzalanan protokoller çerçevesinde, Türkiye'nin olası müdahalelerine karşın, yeni devletleri-firmaları saflarına çekerek Türkiye karşısında daha da büyük bir güç kalkanı oluşturmaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Gökçekuş, 2018'de İtalya, Yunanistan, İsrail ve GKRY arasında imzalanan ve Doğu Akdeniz'de bulunan doğal gazın, Avrupa ülkelerine taşınmasına yönelik iş birliği protokolünün bilimsel gerçeklikten uzak, Türkiye üzerinde siyasi baskı oluşturmaya yönelik bir tutum olduğunu kaydetti.
"Mutabık kaldıkları hat boyunca döşenecek boru hattının döşenebilmesi bugün için mühendislik açısından hemen hemen imkansızdır." diyen Gökçekuş, bu bağlamda çözümün Türkiye ve KKTC ile iş birliği yapılması olduğunun altını çizdi.

HİDROPOLİTİĞİN ÖNEMİ
Gökçekuş, Doğu Akdeniz'de hidrokarbon kadar hidropolitiğin de önemli olduğuna işaret ederek, bölgede KKTC'nin yanı sıra GKRY'nin de su sıkıntısı yaşadığına dikkati çekti.
Prof. Dr. Gökçekuş, şöyle devam etti:
"Bu durumda Türkiye su zengini bir ülke olmamasına karşın, sadece güney sahillerinden yazın dahi denize akıp boşa giden suları yönetebilir, bunları başta Güney Kıbrıs ve bölge ülkelerine barış amaçlı döşenecek yeni borularla iletilebilirse işte o zaman Doğu Akdeniz'in hidropolitiği Türkiye tarafından yeniden yazılır."
Başta Türkiye olmak üzere Doğu Akdeniz'deki ülkelerin su ve hidrokarbon konularını birlikte ele almaları gerektiğinin altını çizen Gökçekuş, "Ülkelerin bu kartları doğru kullanmaları halinde Doğu Akdeniz'in bir barış gölüne dönüşeceğidir. Aksini düşünmek bile istemiyorum." dedi.
Gökçekuş, şunları kaydetti:
"Zaman, 500 yıldır üzerinde yaşadığımız bu topraklarda barış içinde yaşamamıza imkan sunan, KKTC ve Türkiye'nin ortak çıkarlarını gözeten, yeni ve akılcı alternatif politikaların uygulanması gereken bir zamandır. Bunu başaracak bilgi ve deneyime sahibiz. Şu ana kadar zorla sürdürülmeye çalışılan politikalar artık sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. Bugün bir Filistin olmadıysak ana vatan Türkiye'nin varlığı ve desteği sayesindedir. Bunu kimse aklından çıkarmasın."

KKTC'NİN YUMUŞAK GÜCÜ: EĞİTİM
Gökçekuş ayrıca KKTC'nin uluslararası çevrelerce tanınmamasına rağmen eğitim alanındaki faaliyetleriyle yumuşak güç oluşturduğunu ve özellikle üniversitelerde kaliteli eğitim vererek bu alanda dünyanın dört bir yanında tanındığını kaydetti.
KKTC'de 150 kadar ülkeden gelen, 110 bine yaklaşan sayıda öğrencinin eğitim gördüğüne dikkati çeken Gökçekuş, "Mevcut KKTC nüfusu düşünüldüğünde, mevcut öğrenci sayısının nüfusa oranı bu denli yüksek olan başka bir ülke bulunmamaktadır." diye konuştu.
Gökçekuş, Rum tarafının ambargo ve engelleme çalışmalarına rağmen eğitim alanında önemli projelere imza atarak KKTC'deki eğitim hizmetini dünya geneline sunmayı hedeflediklerini söyledi.
Gökçekuş, tüm bu olumsuzlukların Türkiye'nin her konuda süregelen desteği sayesinde aşılmaya çalışıldığını kaydetti.
TAK

Editör: Mehmet Kasimoglu