Kayıp Şahıslar Komitesi Kıbrıslı Türk Üyesi Gülden Plümer Küçük’ten geçmişten günümüze kadar yapmış oldukları çalışmalar hakkında bilgi aldık. Küçük, “Gömü yerlerinin bilgisini veren insanların isimlerini gizli tutuyoruz. Onları hiçbir şekilde kayıt altına almıyoruz. Bu kişilerin isimlerini kodluyoruz” dedi.

Soru: Geçmişten bugüne yapmış olduğunuz çalışmalar hakkında bizleri bilgilendirir misiniz?
Gülden Prümer Küçük:
2006 yılında başlattığımız genel kazı, kimliklendirme ve kalıntıların iadesi projesi oldu. Bu proje yaşayan bir projedir. İhtiyaçlara göre gelişen projeye göre bir takım stratejik planlamayla idare ediliyor. Bütçemiz senelik olarak planlanıyor. Fakat çalışmalarımız bazen senelik bazen de üç senelik stratejik planlamalarla devam etmektedir.
2017 yılında bizler üç senelik bir stratejik bir planlama yazmıştık. Fakat stratejik planlamayı yazıyorsunuz ama bunu gerçekleştirmek için bir zamana ihtiyacınız vardır. Bu planlamanın vurucu noktaları neydi? Bir kere üyeler fark etti ki bu projenin değişik safhaları var. Araştırma safhası, kazma safhası, antropoloji safhası, genetik safhası birde iade safhası vardır. Bu sayede araştırmanın önemi ortaya çıkmaya başladı.

TEKNOLOJİNİN DEĞİŞMESİYLE HER SAFHANIN KALINTILARINA DAHA KOLAY ULAŞILIYOR
Aradan bu kadar zaman geçti. Büyük gömü yerleri bulundu. Kalan vaka dosyaları çok daha zaman isteyen, uğraş isteyen, araştırma isteyen vakalardır. Bunlar için iyi bir ekip kurmak lazım ve bu araştırmacılara iyi bir eğitim vermek lazım. Bunu kendimize son bir iki senede misyon edindik. Bunun üzerine daha çok yatırım yapmaya başladık .Her safhanın teknolojisi sürekli değişiyor.

KAZILARI BULABİLMEK İÇİN ÇOK ESKİ HARİTALAR KULLANIYORUZ
Biliyorsunuz bizim tarafta 1974 haritalarının kullanımını askeri otoriteler bizlere verdi. Bu bizim için çok faydalı oldu. 1963 haritaları Güneyden sağlıyoruz. Yaptığımız çalışmalar, 1963, 1964 ve 1974 dönemini kapsıyor. Yani bu kayıp insanlar yarım asırdır kayıp oldular. Bu insanların gömü yerlerini bulmak çok zorlaştı. Çünkü yer yüzü şekilleri değişti,  yollar değişti, göz şahitlerinin bir takımı öldü. İnsanları teşhis için götürdüğümüzde “burada bir yol vardı ama şuan bu yol burada yok” diyenlerle karşılaşıyoruz. Bunları bulmak için eski haritalar, eski bilgileri kullanıyoruz. Bu tür çalışmalarımız devam ediyor. 
Biz kayıp  2002 kişiyi arıyoruz.  Bu on dört senede 1229 tane kazı yaptık. Tabi bunu 961 kişisini şuana kadar kimlikledik. Bu 1229’un hepsi kayıp oldu demek doğru olmaz. Çünkü Kıbrıs adasında çok eskiden kalan gömü yerleri var. Bu arada bazı insanlar vardır ki savaşırken ölmüş. Bu kişilerin öldüğü de görülmüş. Bu kişiler görüldüğü yerde gömülmüş. Bunları da bazen çıkartıyoruz. Onun için kimliklenmeden bu 1239 kişinin kayıp olup olmadığını bilemeyiz. Ama 961 tane kayıp olan kişileri kimlikledik. 

GÖZ ŞAHİTLERİNDEN YARDIM İSTİYORUZ
Biz 1510 Kıbrıslı Rum kayıp arıyoruz. 1492 tane de Kıbrıslı Türk arıyoruz. Bunun 266 Kıbrıslı Türkünü kimlikledik. Şuanda 226 Kıbrıslı Türk daha arıyoruz. 695 Kıbrıslı Rum’u kimlikledik. Hala daha 815 Kıbrıslı Rum arıyoruz. Kıbrıslı Rumları bulmada daha yarıya bile ulaşamadık. Bunun içinde göz şahitlerinden yardım istiyoruz. 
Bu proje başladığından itibaren gömü yerlerinin bilgisini veren insanları isimlerini gizli tutuyoruz.  Onları hiçbir şekilde kayıt etmiyoruz. Çalışmalarımız bu aşamadadır.

Soru: Kazı aşamasından teşhis aşamasına gelebilmek için ne kadar zaman geçiyor?
Gülden Plümer Küçük:
Bu çok değişkendir. Bulunan kalıntının durumuna bağlıdır. Birincisi kalıntı tek ve anatomik bulunduysa onu kimliklendirmek daha hızlı oluyor. Fakat çoklu bir gömü yerinden toplanan ve karışık bulunan kalıntıları kimliklendirmek çok daha uzun sürüyor. Çünkü antropoloji laboratuvarımız şuanda Ortadoğu’daki en önemli laboratuvarlardan birisidir. Pratik kemik çalışan bir laboratuvardır. Kafa taslarını parçalanmışta olsa onları tekrar birleştirip bir kafa tası haline getiriyorlar. Bunlar hep zaman alıyor. Daha sonra her iki aileden alınan DNA’larla kurulan veri bankaları vardır. Bunlarda isimsidir, isimler kodlanıyor. Bu kemikler kesilip Amerika’daki çalıştığımız bir laboratuvara gönderiliyor. Buradan çıkan sonuçlar bizim burada bulunan laboratuvardaki genetikçilerimize gönderiliyor. Onlar eşleştirmeyi yapıyorlar.  
Kazı işlemleri de uzun sürebiliyor. Kazının uzunluğu önemlidir. Laboratuvara gittiğinde onun nasıl toparlanıp kemik keşiğinin yollandığı önemlidir. Gittikten sonra ilk kimlik tespitlerinin DNA’ların raporlanması ilk üç ayda oluyor. Bizim bir kuralımız vardır. % 99.9 ile uyuşması lazım. Bu sonuca uymadığı takdirde tekrardan kemik örnekleri gönderiliyor.  Bundan yola çıkarak bir yıl bazen de üç yıl sürebiliyor. 
İlk yaptığımız kazılarda bu olaylarla çok sık karşılaşıyorduk. Teknolojinin gelişmesiyle ilk yapılan kazıları da kimliklendiriyoruz. Onun için net bir tarih vermek mümkün değildir.

Soru: Yaptığınız stratejik çalışmalardan nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Gülden Plümer Küçük:
Proje çok iyi ilerliyor. Şu şekilde ifade edebilirim. Proje devamlı veri veren bir projedir. Herkeste bir eleştiri var. “İnsanları bulma sayınız düştü” diye. Bunların değişik nedenleri vardır. Bazı seneler daha fazla kişi bulabiliyoruz bunların nedenleri vardır. Fakat bu bir gerçektik ki genel trendde düşüş belli bir çizgide gidiyor. Neden? Çünkü zaten kişilerin yarısı bulunmuş. Artık zor vakalar var. Kişileri bulmamız sıfırlanmıyor ama belli bir yerde devam ediyor. 
Kişilerin faza olduğu zamanda o sene toplu mezar bulunmuştur. Muratağların çıkarıldığı sene toplu mezarda daha fazla insan çıkarıldı. Seksen dokuz kişi bir mezarda çıkartılmış. Bunun dışında daha az kimliklenme olmuş. Çünkü biz yine stratejik planlamayla ilk çalıştığımız laboratuvar Güney Lefkoşa’daydı. Hatta yaptıklarını fark ettik. Bizim istediğimiz standartlarda çalışmıyordu ve kendi Güney’de yaptığı bazı kimliklendirmelerde hatalar bulundu. Bu hatalar bulununca bu laboratuvarın yaptığı bütün kimliklendirmeleri kontrole aldık. O sene kimliklendirmemiz düştü. Çünkü yeni kimliklendirme yapmadık. Eski kimliklendirmelerde bir hata var mı yok mu diye hepsini gözden geçirdik. 
Stratejik planlama gereklidir. Çünkü teknoloji, çalışmalar, beklentiler değişir.  Son senelerde profesyonel uluslararası eğitimler vermeye başladık.  Ortadoğu , Irak, Suriye, Lübnan, Abgazya, Sirilanka gibi ülkelerin kayıplarla ilgili bir mekanizma kurmak için çalışmaları var. Kayıp Şahıslar Komitesi bir mekanizmadır. Bu kayıp sorunlarına cevap veren ve politik bir anlaşma olmadığı halde Kıbrıs adasında bu konuya cevap verebilecek ülkenin gerçekleriyle bağlı olan bir mekanizmadır. Hep Kıbrıslı Türk hem de Kıbrıslı Rum ailelere cevap veriyor. Bu bizim kurmuş olduğumuz mekanizma çalışması herkesin çok dikkatini çekiyor. Bunları gelip bizden öğrenmek istiyorlar. 
Bu projenin en büyük mali destekçisi Avrupa Birliği’dir. ilk iki milyon Euroyla bu projeye başladık. On dert senede baktığımızda 14. Altı milyon Euro verildi. Buda Kıbrıslı Türklere ayrılan yirmi beş milyon Euro’dur. Bu da ekonomik kalkınma parasıdır. Onun içerinde iki toplumlu bu projeye sağlandı. Bir paranın devamlılığı olmasa bu proje devam etmez. Çünkü bu projede yüz kişi çalışıyor. 
En büyük bağışçılarımızdan olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Her sene yüz bin dolar veriyor. Bu da şuana kadar bir milyon dolara ulaşmış bir paradır. 
Biz Kıbrıs Türk tarafı olarak bu projeye önem veriyoruz. Çünkü Kıbrıslı Türk kayıplarımızda var. elimizden gelen bütün desteği yapıyoruz. Bilgi verenlere çağrıda bulunmak istiyorum. Bildikleri gömü yerlerini paylaşırlarsa bir aileyi sevindirecekler. İnsanlar yakınlarını defin edip bir huzura kavuşabilirler.  
Haber ve Fotoğraf: Esengül Aykaç
VATAN ÖZEL

Editör: Mehmet Kasimoglu