Önümüzdeki günlerde emekliliğe hazırlanan Öneri, “ülke genelinde denetimsizliğin ciddi bir sorun olduğunu” da söyledi.

2015-16 Adli Yılı Açılış Töreni’nde konuşan Öneri, uyuşturucu, trafik, organize suç örgütleri ve ekonomik sorunlara bağlı olarak borçlularla ilgili davaların giderek arttığına dikkat çekti.

Öneri, yargıç eksikliğinin devam ettiğini, altyapı sorunlarının yargının fonksiyonel olarak görevini tam anlamıyla yerine getirmesini engellediğini, adaletin erken tecelli etmemesinin nedenlerinden birisi olmayı sürdürdüğünü kaydetti.

“Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş-Ücret) ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasası”na da değinen Öneri, yasanın halen yürürlükte olmasını bir hukukçu olarak içine sindiremediğini kaydetti.

Bir ülkede adaleti sağlamanın devletin en başta gelen temel görevlerinden olduğuna işaret eden Öneri, iyi adaletin koşullarının başında da adaletsizliği ortadan kaldırmakla görevli olanların uygun altyapı ve iyi çalışma ortamında çalışması olduğunu belirtti.

Öneri, “Güçlü yargı, güçlü ve yeterli sayıda yargıç ile personel sayesinde olur” dedi.

Geçtiğimiz adli yılda İskele Mahkemesi’nin kurulup bölge halkının hizmetine sunulduğunu, Girne Kaza Mahkemesi’ne iki yeni duruşma salonu ve bölüm eklendiğini, iki yeni yargıçla takviye edildiğini söyleyen Öneri, Güzelyurt ve Lefkoşa kaza mahkemeleri ile Yüksek Mahkeme’nin alt yapı ve bina ihtiyacının ise güncelliğini sürdürdüğünü vurguladı.

Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nin bina sorununun, Yüksek Mahkeme’ye yeni bir bina yapılmak ve mevcut binanın tümünü Lefkoşa Mahkemesi’ne tahsis etmekle çözümlenebileceği inancında olduklarını belirten Öneri, bu amaçla Yüksek Mahkeme’ye yeni bir bina yapılması için arazi bulma çabalarının olumlu sonuçlandığını, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri’nin tahsisinde bulunan Ortaköy – Kermiya bölgesindeki bir arazinin tahsis edilebilmesi için bürokratik prosedürün son aşamaya geldiğini kaydetti.

“KANGREN OLUYOR…"

Geçtiğimiz adli yıl içinde yargı organının 4 yeni yargıç ile takviye edildiğini söyleyen Öneri, “Buna rağmen yargıç eksikliği devam etmekte ve altyapı sorunları yargının fonksiyonel olarak görevini tam anlamıyla yerine getirmesini engellemekte, adaletin erken tecelli etmemesinin nedenlerinden birisi olmayı sürdürmektedir” dedi.

Mevcut binalardaki yetersizliğin sadece adaletin erken gerçekleşmesini değil, yargı mensuplarını, personeli, avukatları ve mahkemeye gelen halkı da olumsuz etkilediğini söyleyen Öneri, yargının altyapı, bina, araç gereç, personel ve yargıç eksikliği sorunlarının hat safhaya ulaştığını belirtti.

Öneri şöyle devam etti:

“ ‘Bir gazeteci bana, sorunlarınız çözülmezse eylem yapar mısınız?’ diye sordu. Kendisine cevabım, ‘devlet kendi eli ile bacağını kesmez’ oldu. İkaz ediyorum, bu bacağın kangren olmasına az bir zaman kaldı. Yargı kendi bacağını kesmemek için fedakarlıkla görevini yapmaya devam edecektir. Ancak unutulmamalıdır ki, devlet bacağına gereken ilgiyi acilen göstermediği takdirde kangren olması kaçınılmaz hale gelebilecektir.”

Öneri, yeni hükümet programında yargı ile ilgili ifade edilenler ile Başbakanın, son günlerde, yargının sorunlarına duyarlı olacağına dair mesajlarını, sorunların çözümü yönünde ümitli bir gelişme olarak değerlendirdiğini de kaydetti.

“TÜZÜK DEĞİŞİKLİĞİ ÇALIŞMALARI YAPIYORUZ”

Adaletin geç gelmesinin çeşitli sebepleri olduğuna işaret eden Öneri, günün koşullarına uymayan yasal engeller yanında kurumsal hata ve eksikliklerin de bulunduğunu, bunları aşmak adına atılan adımlar doğrultusunda tüzük değişikliği çalışmaları yaptıklarını belirtti.

Kaza Mahkemesi yargıç sayısının Mahkemeler Yasası altında düzenlendiğini söyleyen Öneri, şu an için öngörülen yasal kadro sayısının ihtiyaca cevap verebildiğini ancak kadroların doldurulmasının altyapı ve bina sorunu nedeniyle mümkün olamadığını belirtti.

Öneri, “Olası ihtiyaç halinde ise kadro artırımı için yasal alt yapı mevcuttur. Ancak 1500’e yakın dava ve istida ile boğuşan ve sadece 2 heyet halinde görev yapabilen Yüksek Mahkemenin yargıç sayısı, bilindiği gibi Anayasa tarafından tespit edildiği için bu sayının artırılması ancak Anayasa’nın ilgili hükmünün değiştirilmesi ile mümkün olabilecektir” dedi. 

“EN BÜYÜK TEHDİTLER…”

Öneri, “‘Siyasi iktidar tek güçtür’ görüşünün siyasete ve bir kısım siyasetçiye hakim olma eğiliminin; Anayasa’nın buyurucu kuralları uyarınca tüm devlet organları ve makamlarını bağlayan Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması, YİM kararlarını uygulamama eğilimi, erkler ayırımının, yargı bağımsızlığının ve demokratik düzenin varlığına yönelik en büyük tehditlerden olduğunu değerlendirmekteyim” dedi.

Ülkede verilen hukuk eğitimine de değinen Öneri, Kıbrıs Hukukunun temelini oluşturan Anglo-Saxson sistemi ve mevzuatın öğretim planlaması dışında tutulduğunu, bunun değişmesi için yaptıkları çalışmaların sonuç verdiğini ancak bu durumun yasal mevzuat ile düzenlenmesi gerektiğini kaydetti.

“KURUMSAL BAĞIMSIZLILIKTAN SÖZ ETMEK MÜMKÜN DEĞİL”

Yargıçların öznel bağımsızlığının Anayasa ile güvenceye bağlandığını ancak yargının kurumsal bağımsızlığından söz etmenin mümkün olmadığını da söyleyen Öneri, idarenin, yargısal denetiminin etkili bir şekilde yapılabilmesi için mahkemelerin bağımsızlığının tam anlamıyla sağlanmış olması gerektiğini belirtti.

Öneri, bunun tartışmasız koşulunun kurumsal bağımsızlık ve buna bağlı olarak mali özerklik olduğunu söyledi.

“MEVZUAT GÖZDEN GEÇİRİLMELİ”

Mevzuatın tümünün yeniden gözden geçirilmesinin, güncel olmayan yasaların kaldırılmasının, güncelliğini yitiren yasa maddelerinin değiştirilmesinin kaçınılmaz hale geldiğini söyleyen öneri, ceza yasalarının ele alınarak caydırıcılıktan uzak, amacına hizmet etme fonksiyonunu yitirmiş cezaların bugünün koşullarına uygun hale getirilmesinin aciliyetini koruduğunu belirtti.

Öneri, mevcut yasalarda öngörülen cezaların yetersizliğinden, mahkemelerin haksız yere sorumlu tutulduğunu, bunun da yargıda motivasyon kaybına ve yargıya güvensizliğe sebebiyet verdiğini ifade etti.

“UYUŞTURUCU İLE MÜCADELEDE DEVLET YETERSİZ KALIYOR”

Uyuşturucu madde kullanımının ülkede baş döndürücü bir hızla arttığını, devletin mücadelede yetersiz kaldığını belirten Öneri, uyuşturucu ile mücadelenin büyük ölçüde polisin ve yargının omuzlarına bırakıldığını kaydetti.

Mahkeme olarak tuttukları istatistiki rakamlara değinen Öneri, özellikle son 15 yılda uyuşturucu suçlarında giderek artan bir seyir görüldüğünü belirtti.

Öneri, 2000 yılında 34 adet olan dava sayısının, 2014 yılında 287 adete yükseldiğini, bu yılın ilk yarısı itibariyle bu rakamın 119 olduğunu ifade etti.

Bu duruma yol açan en büyük etkenin eğitim yetersizliği ve denetimsizlik olduğunu belirten  Öneri, “Bir ada ülkesi olan, belirli sayıda giriş çıkış kapılarına ve sınırlarına sahip küçük ülkemize, bu denli uyuşturucu maddenin girebilmesini sadece etkin ve yeterli denetim yapılmaması ile açıklanabileceği kanaatindeyim” dedi.

“İYİ NİYETLİ BORÇLU SAYISI, AZIMSANAMAYACAK DÜZEYDE”

Ekonomik durumun kötü olmasının, mahkemelerdeki gerek hukuk gerekse ceza davalarını olumsuz etkilediğini belirten Öneri, ekonomik sıkıntılardan dolayı aldığı borcu ödeyemeyen iyi niyetli borçlu sayısının azımsanamayacak düzeye geldiğini ifade etti.

Öneri, geçtiğimiz yıl, dosyalanan, çoğunluğunu alacak verecek davasının oluşturduğu hukuk davası sayısının 18 bin 325 iken, bu yılın ilk yarısında 11 bin 889 sayısına ulaştığını vurguladı.

Trafik davaları ile organize suç örgütlerinin faaliyetleri ile ilgili davalarda da artış yaşandığını söyleyen Öneri, çocuk ve hasta hakları ile ilgili yasal eksikliklere dikkat çekerek, bir an önce, çocuk ve genç suçlular için ıslahevleri kurulmasına ve yeni bir cezaevi inşasına duyulan ihtiyacın ertelenemez olduğunu belirtti.

Öneri, Adli Tıp müessesinin kurulabilmesi için gereken hukuki alt yapının meclisin gündemine gelmemesini ciddi bir zaman kaybı olarak niteledi.

“HER ALANDA DENETİM YETERİZLİĞİ YAŞANIYOR”

Ülkede neredeyse her alanda ciddi bir denetim yetersizliği gözlemlediğini söyleyen Öneri, trafikte, gıda güvenliğinde, çevre konularında, iş alanında, kayıt dışı ekonomide, kaçak yapılaşmada etkili ve yeterli denetim yapılmadığını kaydetti.

Yeterli ve etkili denetim yapılmamasının trafik ile ilgili suçları yüksek rakamlara çıkardığını belirten Öneri, mahkemelere intikal eden dava sayısının sadece yetersiz denetimlerde tespit edilen suçları kapsadığını kaydetti.

Polisin nitelikli personel, araç, gereç ve özellikle teknoloji bakımından yetersiz olduğuna işaret eden Öneri, bu sorunun bir an önce çözümlenmesi gerektiğini vurguladı.

“YOLSUZLUK DOSYALARI YARGI HUZURUNA GETİRİLMİYOR”

Öneri, “Devleti tahrip eden, maalesef adil bir düzen kurabilmemizi güçleştiren liyakat esasını yönetim ilkesi olmaktan çıkaran, bürokrasi kadrolarını zayıflatan en büyük kemirgen popülizmi, particiliği ve adam kayırmacılığını literatürden söküp atmadığımız takdirde, adil bir devlet yönetiminden bahsedilmesinin olanaksız olduğunu hatırlatırım” dedi.

Yolsuzluk dosyaları konusuna değinen Öneri, yapıldığı iddia edilen yolsuzluk fiillerinin araştırılmasının niçin sonuçlandırılmadığını, sonuçlandığı söylenen dosyaların uzun yıllar geçmesine rağmen niçin yargı huzuruna getirilmediğini sordu.

Öneri, bu dosyaların bir an önce yargıya intikal ettirilmesinin halkın adil yönetim ve yargıya güven duygusunun korunması açısından önemine işaret etti.

“HUKUKÇU OLARAK İÇİME SİNDİREMEDİM”

“Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş-Ücret) ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasası”nda da değinen Öneri, “Anayasa Mahkemesinin çoğunluk kararı ile hukuken Anayasa’ya uygun bulunan ancak maaş ve ücretler açısından kamu görevlileri arasında ayırıma neden olduğu açıkça görülen Göç Yasası diye bilinen Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş-Ücret) ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasası’nın halen yürürlükte olmasını, bir hukukçu olarak içime sindiremediğimi ifade etmeme izin verin” diye konuştu.

Öneri, adil devletin eşit işe eşit ücret ilkesinin yasa kapsamında olmayan kamu görevlilerinin haklarını elinden alarak ikinci bir adaletsizlik yaratmak suretiyle gerçekleştirilemeyeceğini sözlerine ekledi.

Öneri,  33 yıllık meslek hayatının Anayasa’nın ilgili kuralı uyarınca, yaş haddi nedeniyle emekliye ayrılmasıyla son bulduğunu belirttiği konuşmasında, genç meslektaşlarına da öğüt verdi.

BEDEVİ: “MÜLTECİLERLE İLGİLİ SÜRDÜRÜLEN UYGULAMAYI İNSANLIK AYIBI”

KKTC Baro Konseyi Başkanı Ünver Bedevi de, adli yılın açılış konuşmasında ülkede mültecilerle ilgili sürdürülen uygulamayı “insanlık ayıbı” olarak niteledi.

Bedevi, “Savaştan kaçan insanların yasal yollardan ülkeye girmelerine ve burada kalmalarına müsaade edilmiyor. Onları tutuklayıp, yargılayıp çoğu zaman geldikleri ülkelerine göndermek insan hakları ihlali ve insanlık ayıbı olarak devam ettiriliyor” dedi.

Toplumda, kadına ve çocuğa karşı şiddetin sanılandan fazla olduğunu da belirten Ünver Bedevi, “Polis adalet sistemimizin önemli bir parçası fakat polisin öncelikle, genel olarak hukuku, insan haklarını ve avukatı kabullenip hazmetmesi gerekir” şeklinde konuştu.

“POLİS AVUKAT-ZANLI GÖRÜŞMESİNE UYGULADIĞI GAYRİ-YASAL ENGELLEMEYİ KALDIRMASI GEREK”

Bedevi, “Polisin, gönüllü ifade olmaksızın da suçluları bulup mahkum ettirebilmesi, ifade için dayak ve işkenceyi tarihe gömmesi, mahkeme emirlerini geciktirmeden, talimat almadan uygulaması, avukat-zanlı görüşmesine uyguladığı gayri-yasal engellemeyi kaldırması gerekir” dedi.

“UYUŞTURUCU BARONLARI VE TÜCCARLARI BÜYÜK PARALAR KAZANIYOR VE YAKALANAMIYOR”

Konuşmasında, uyuşturucuyla ilgili yasalara da değinen Ünver Bedevi şöyle devam etti:

“Uyuşturucuyla ilgili mevzuat tasarrufunda düşük miktarda uyuşturucuyla yakalanan kullanıcıların uyuşturucunun çeşidine ve miktarına göre yargılayıp hapse göndermekten ibaret.

Baronlar ve tüccarlar büyük paralar kazanmakta, toplumu zehirlenmekte ama yakalanamamaktadır.”

“ZEMİN BUDUR VE BOZUKTUR”

Trafik, gıda üretimi, ithalat gibi konularda yaşanan sorunlara da vurgu yapan Bedevi, bahis ofislerinin ülkenin her yanına yayıldığını söyledi, “Listeyi uzatmak kolaydır. Fakat zemin budur ve bozuktur. Bu adalet sistemi ve hukuk camiası için büyük bir ilave yük oluşturuyor. Suçları ve cezaları artırıyor, çözümü zorlaştırıyor” dedi.

“AVUKAT HUZURUNDA VE KAYIT ALTINDA ALINMAYAN İFADE GEÇERSİZ OLMALI”

Ülkede adli tıp kurumu oluşturulmasının gerektiğini de kaydeden Bedevi, “Ceza Usul ile ilgili mevzuatın adli yardım müessesini ve nöbetçi avukat uygulamasını içerecek şekilde düzenlenmeli En önemlisi mevcut yasaya bir madde eklenerek polis tarafından avukat huzurunda ve kayıt altında alınmayan ifadeler geçersiz olması sağlanmalı” şeklinde konuştu.

 “AVUKATLAR DAHİL SERBEST ÇALIŞAN KESİM NERDEYSE GÖZDEN ÇIKARILMIŞTIR”

Konuşmasında Kıbrıs sorununa da değinen Bedevi, “Siyasi çözümsüzlük ve tanınmamışlık zaten muazzam bir handikaptır. Bu küçük ülkede ekonomik ve sosyal sorunlar ürkütücü boyuttadır. Ülke ekonomisi büyük ölçüde Türkiye’den gelen borç veya hibenin memur maaşlarına aktarılması üzerine kuruldur. Avukatlar dahil serbest çalışan kesim nerdeyse gözden çıkarılmıştır” dedi.

“TAŞINMAZ MAL KOMİSYONU HUKUK AYIBINA DÖNÜŞTÜ”

Taşınmaz Mal Komisyonu’nun Kıbrıs konusunun en can alıcı noktalarından biri olan mülkiyet konusuna, hukuka ve adalete ciddi katkı sağlama fırsatını yitirdiğini de söyleyen Bedevi, “Bildiğimiz kadarıyla kaynak bulunamadığı için Taşınmaz Mal Komisyonu tam bir hukuk ayıbına dönüşmüş durumda”  dedi.

“MECLİS SİYASET KAZANI HALİNE GETİRİLDİ”

Meclisin yasa yapma, yürütmeyi denetleme yerinden ziyade siyaset kazanı haline geldiğini de belirten Bedevi, “Geçirilmesi gereken birçok yasa, mevcut yasalarda eksiklik, yanlışlıklar ve amatörlükler var” şeklinde konuştu.

Meclisin daha fazla hukukçu desteğine ihtiyacı olduğunu vurgulayan Bedevi, “Ödenekli hukuk komisyonlarına, AB müktesebatından kopya çekip uygulamaya ihtiyaç var” dedi.

“YÜRÜTMENİN UYGULAMALARINDA EKSİKLİKLER VAR. HİÇ ÇALIŞMAYAN MEMUR BİLE İŞTEN DURDURULAMIYOR”

Devlet kadrolarının özellikle üst yönetiminin ehliyet ve performansa göre değil, partizanlık ve torpile göre oluşturulduğunu ifade eden Ünver Bedevi, “Yürütmenin uygulamalarında ciddi eksiklikler var. Hiç çalışmayan memur bile işten durdurulamıyor” ifadesine yer verdi.

 “FAİZ YASASI’NIN YOKLUĞU ÜLKEDE BORÇ ENKAZI YARATTI”

Gerçek bir Faiz Yasası yokluğunun ülkede borç enkazı yarattığını da belirten Bedevi, “Baronun da katkılarıyla hazırlanan ve yürürlükte bulunan 3. yapılandırma Yasası bizden kaynaklanmayan eksikliklere rağmen kısmi de olsa kalıcı bir çözüm getirdi” dedi

“BU SORUNLARI SERBEST PİYASA VE İMZALADI BİTTİ YAKLAŞIMIYLA ÇÖZEMEZSİNİZ”

KKTC Baro Konseyi Başkanı Ünver Bedevi “Özellikle bizim gibi ekonomisi istikrarlı olmayan, kullandığı paranın değeri faiz oranlarının değişken ve neredeyse sınırsız olduğu bir ülkede bu sebeple doğacak adaletsizlikleri, ‘serbest piyasa’ ve ‘imzaladı bitti’ yaklaşımıyla çözemezsiniz. Yasal düzenleme şarttır” şeklinde konuştu.

FASIL 150 BENZERİ BİR YASA

3’üncü Yapılandırma Yasası’nın kapsamının genişletilmesi, ileriye dönük tüm borç-alacak ilişkileri için faiz hadlerini veya katını sınırlayan Fasıl 150 benzeri bir Faiz Yasası gerektiğini kaydetti.

“HAKSIZ SÖZLEŞME ŞARTLARIYLA İLGİLİ YASAYA İHTİYAÇ VAR…”

KKTC Baro Konseyi Başkanı Ünver Bedevi, mahkemelere taraflar arasında imzalanan sözleşmeleri veya maddeleri denetleme, geçersiz kılma veya makuliyet testine tabi tutma yetkisi verecek Haksız Sözleşme Şartları Yasası olarak da adlandırılabilecek bir yasa ihtiyacı olduğunu söyledi.

“MEVCUT SİSTEM TIKANDI”

Hakim ve savcı münhallerinde çağa uygun somut kriterler belirlenmesi gerektiğini dile getiren Ünver Bedevi, “Tebliğ ve icralarda gayrimenkul Mecburi satışlarında ve mazbataların uygulanmasında mevcut sistem uzun zamandır tıkandı. Devlet kaynaklı bilgilerin ve belgelerin dava için temini pratik ve masrafsız olmalıdır” dedi.

Baronun, kurumsallaşma, Avukat Yasası ve Emeklilik, mesleğe girişlerin kontrol altına alınması, disiplin işlerinin yürütülmesi gibi hedeflerine dikkati çeken Bedevi, konuşmasında cezaevi koşullarının iyileştirilmesi, insan haklarına ve onuruna uygun hale getirilmesi gerektiğini de söyledi.

Bedevi, suç işleyen çocukların cezaevine gönderilmemesi gerektiğini söyledi.

İLGEN: “ADLİ TIP LABORATUARI POLİS ÖRGÜTÜNE KAZANDIRILMALI”

Başsavcı Aşkan İlgen, KKTC’de geçtiğimiz adli yılda işlenen suçlarda, suç türlerinde ve mahkemelere intikal eden davalarda artışlar olduğunu söyledi.

Dava sayısındaki artışların nedeninin ekonomik ve sosyal olduğunu belirten İlgen, artışlar nedeniyle yargının önündeki davaların makul bir süre içinde neticelenmesine olanak bulunmadığından adaletin geç tecelli ettiğini kaydetti.

İlgen, “Mahkemelerin hukuk davalarındaki artışa çare üretebileceği bir altyapıya kavuşturulmadığı takdirde, bu boşluktan yararlanan bazı kişi ve grupların kendi yöntemleri ile adaleti gerçekleştirecekleri kandırmacası ile giriştikleri kanunsuz eylemlere ortam hazırlanacağı aşikardır” dedi.

İlgen, son günlerde basına yansıyan kurşunlama, kundaklama, adam kaçırma gibi olaylara müsamaha gösterilmeyeceğini ve bu kişiler aleyhindeki dosyaların ivedilikle mahkemeye intikal ettirilerek, hak ettikleri cezaları almalarının sağlanacağını söyledi.

Polis Teşkilatının suçun önlenmesi, suçluların yakalanması ve adalet önüne çıkarılmasında görev ve etkisinin diğer tüm makamlardan daha fazla olduğuna işaret eden İlgen, bazı suçların aydınlatılamaması ve faillerin ortaya çıkarılamamasının tüm sorumluluğunu polis örgütüne yüklemenin haksızlık yarattığını söyledi.

İlgen, polisin görevlerini yerine getirebilmesi adına örgütün tam donanımlı, her türlü ihtiyaca cevap verecek bir yapıya kavuşturulması gerektiğini kaydetti.

Ülkede Adli Tıp Laboratuarı bulunmadığına dikkat çeken İlgen, bu durumun soruşturmaları yavaşlattığını, başarıyı ciddi surette engellediğini ifade etti.

İlgen, “Suçların gittikçe arttığı ve nitelik kazandığı günümüzde Adli Tıp Laboratuarı’nın mutlak surette polis örgütüne kazandırılması gerekmektedir” diye konuştu.

Kent güvenlik kamera sisteminin (MOBESE) kurulması gerektiğini dile getiren İlgen, bunun sadece delil elde etmek değil, suç işlenmesinin engellenmesi için de önemli olduğunu vurguladı.

İlgen, uyuşturucu, hırsızlık, dolandırıcılık, adam öldürme, kanunsuz silah taşıma ve kullanma ile ölümle sonuçlanan trafik kazaları ile ilgili suçlarda artış yaşandığını söyleyerek, bunun nedenleri arasında ekonomik, sosyal ve kişisel nedenler yanında, yasalarda öngörülen cezaların caydırıcı olmaması, önlemlerin yetersiz kalması, yurda giriş ve çıkışlarda alınan tedbirlerin yetersiz olması bulunduğunu kaydetti.

Uyuşturucu suçlarının giderek arttığına dikkat çeken İlgen, cezaların caydırıcılığının artırılması için bu suçların şartlı tahliye kapsamından çıkarılmasının yerinde olacağını söyledi.

Trafik ve uyuşturucu konularında cezalar yanında bilinçlenmenin ve eğitimin önemli olduğuna değinen İlgen, polis ve vatandaşın birlikte önleyici rol oynaması gerektiğini kaydetti.

Editör: Mehmet Kasimoglu