Bağımsız Cumhurbaşkanı Adayı Kudret Özersay, geçtiğimiz gün düzenlediği basın toplantısında, aday olma gerekçeleri yanında amaç ve hedeflerini de basın mensupları ile paylaşmış, seçilmesi halinde dış konular yanında, ülkenin iç meselelerine de yaklaşımını aktarmıştı.


Kudret Özersay'ın basın toplantısında, tüm basına dağıtılan yazılı ve görsel dökümanlarında yer alan 'Vizyon, Amaç ve Hedefler Belgesi'nin tam metni aşağıdaki gibidir;

 

 

VİZYON, AMAÇ VE HEDEFLER BELGESİ

 

 

NEDEN ADAY OLDUM?

Hem uluslararası alanda, hem de içerde yaşamakta olduğumuz temel sorunların çözülebilmesi için ülkenin ihtiyacı olan siyasi liderliği sahip olduğum birikimle gösterebileceğime; ve bunu yaparak son zamanlarda iyice yitirmiş olduğumuz toplumsal öz güvenimizi yeniden kazanmamızı sağlayabileceğime inandığım için aday oldum. Müzakerelerdeki on iki yıllık tecrübem sırasında her üç Cumhurbaşkanı ile birlikte çalıştım; dört Kıbrıslı Rum lider; iki Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile aynı müzakere masasında bulundum; 2004’te Bürgenstock’taki müzakerelere, daha yakın dönemde New York Green Tree ve Cenevre üçlü zirvelerine katıldım; yaklaşık yarım asır aradan sonra ilk kez Atina’da Yunanistan ile temasımızda Kıbrıs Türk tarafını temsil ettim. Üniversitede eğitimini aldığım, üzerinde bilimsel çalışmalar yaptığım ve çeşitli dönemlerde fiilen hayata geçirdiğim diplomasi ve uluslararası hukuk alanlarındaki tecrübemi Cumhurbaşkanlığı görevinde ülkem için çok daha etkili ve sonuç alıcı şekilde kullanabileceğime inanıyorum. Öte yandan uzunca bir süredir bir sivil toplum inisiyatifinin parçası olarak aktif bir şekilde desteklemekte olduğum temiz toplum, temiz siyaset ve kendi irademize dayalı bir gelecek hedefini, Cumhurbaşkanı’nın sahip olduğu anayasal ve yasal yetkileri kullanarak çok daha etkili şekilde hayata geçirebileceğime inanıyorum. Özetle, bunca yıldır bu toplumun vermiş olduğu mücadeleye yakışan ve hem uluslararası alanda, hem de içeride saygınlığı olan bir yapının ortaya çıkabilmesinin yolunu açmak, bunu yapacak yeni bir siyaset anlayışını hayata geçirmek için aday oldum.

 

VİZYONUM

Bu ülkede, artık sadece bir yüz ya da isim değişikliğine değil, gerçek anlamda bir değişime, yeni bir siyaset anlayışına ihtiyaç vardır. Böyle bir değişimi, siyasi görüşlerden bağımsız olarak, toplumun farklı kesimleriyle ortak bir paydada birleşerek hep birlikte başaracağız.

 

Hayatım boyunca demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü, adaleti, şeffaflığı, denetlenebilir ve hesap verebilir bir yönetim anlayışını, temiz siyaseti destekledim; halkın iradesini esas alan bir duruşum oldu; insanların farklı düşüncelerine hoşgörü ve anlayışla yaklaştım; farklı cinsel yönelimlere saygı duyan, ve çok kültürlülüğü zenginlik olarak gören bir yaklaşımla hareket ettim. Ayrım yapmaksızın tüm vatandaşlarımıza ve bu ülkede yaşamayı seçen herkese taahhüdüm, halk tarafından göreve getirilmem durumunda bu ilkelere uygun hareket edecek bir Cumhurbaşkanı olmaktır. Bu ülkenin tüm vatandaşlarını uluslararası alanda hak ettiği şekilde temsil etmeye ve onlara gerçek anlamda bağımsız ve tarafsız bir Cumhurbaşkanı olarak yeni bir siyaset anlayışı ile hizmet vermeye adayım. Görevimi yerine getirirken kişisel, ailesel, zümresel ya da partisel değil toplumsal yararı, ülkenin yararını dikkate alacağım.

 

KKTC Cumhurbaşkanı’nın, bir yandan esasen Kıbrıs sorununun varlığı nedeniyle uygulamadan gelen, diğer yandan ise Anayasa ve yasalar çerçevesinde kendisine açıkça verilmiş olan görev ve yetkileri çerçevesinde, ülke yönetiminde gerçek anlamda bir değişimi hayata geçirmek için girişimde bulunması son derece önemli ve artık kaçınılmazdır. İşte tam da bu nedenle gerçekten bağımsız ve tarafsız, gerek eğitim gerekse tecrübe bakımından Kıbrıs müzakerelerinde Kıbrıslı Türkleri layıkıyla temsil edebilecek olan, enerjik ve bir sonraki seçimi değil bir sonraki nesli düşünen bir Cumhurbaşkanı’na ihtiyacımız vardır. Ben bu vasıfları taşıdığıma ve ülkemizin ihtiyacı olan değişimi başlatmak için gerekeni en iyi şekilde yapabileceğime inanıyorum.

 

Bu belgede yer alan düşünce, proje ve taahhütler, 2015 KKTC Cumhurbaşkanlığı  seçimlerindeki vizyon, amaç ve hedeflerimi kamuoyunun daha bütüncül bir tablo içerisinde görebilmesi için bir araya getirildi. Kuşkusuz önümüzdeki dönemde toplumun farklı kesimleri ile yapacağımız temaslarda dile getirilecek görüş, öneri ve eleştirilere açık olacağız. Bu vizyon belgesine ilaveten ekonomik sorunlarımızın çözümü konusunda hükümete ve Meclis’e hangi noktalarda katkı koyabileceğimi de ayrıca açıklayacağım.

 

Bu belgenin geçmişte altına imzamı koyarak maddelerine uyacağıma söz verdiğim ve hala beni bağlamaya devam eden Toplum Sözleşmesi (http://www.toparlaniyoruz.org/Toparlaniyoruz-Toplum-Sozlesmesi.pdf) ile birlikte okunması çok daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.

 

AMAÇ VE HEDEFLER

DIŞ MESELELER

1.  Kıbrıs Sorununu Çözme Çabaları ve Müzakere Süreci

(a)   Çözüm ve belirsizliğin tümüyle ortadan kalkması vizyonuna dayanan bir duruş ortaya koyacağım. Kıbrıs Türk tarafının hazırladığı yaratıcı ve yapıcı önerilerle beslenen aktif bir diplomasi yürüteceğim. Kıbrıslı Türklerin hayatını zorlaştıran başlıca etkenlerden biri olan siyasi belirsizliği tamamen ortadan kaldıracak bir Kıbrıs çözümü için yürütülen çabalarda samimi ve etkin bir biçimde yer almalıyız; bu çabaların başarıya ulaşma ihtimali yüzde bir dahi olsa, amaç uğraşmaya değerdir. Ve bunu en iyi biçimde yapacak olan işin ehli ve konunun uzmanı olan bir Cumhurbaşkanıdır. Kıbrıs Türk halkının yararı bunu gerektirmektedir. Kıbrıs müzakerelerindeki 12 yıllık tecrübemle ben, bunu yapmaya adayım. Kıbrıs sorununu çözme çabalarında bugün var olan sıkıntının esas kaynağı yönetim ve zenginliğin paylaşılmasıyla ilgilidir. 2004 yılında, BM Genel Sekreteri, referandumlar ertesindeki durumu ele alan raporunda, Kıbrıslı Rumların yönetimi ve zenginliği Kıbrıslı Türklerle paylaşmaya henüz hazır olmadığı yönünde bir saptama yapmıştı. Bu saptama bugün hala geçerliliğini sürdürmektedir. Bu durumu yaratan başlıca unsurlar ise şunlardır: Kıbrıs Rum tarafının, çözüm olmadığı sürece tüm adaya şamil yasal hükümet olarak kabul görmesi; çözüm olmamasına rağmen, Kıbrıs Cumhuriyeti sıfatıyla AB üyeliğine kabul edilmiş olması; ve yine çözümün olmadığı şartlarda dahi denizdeki hidrokarbon zenginliğini tek başına çıkarmasına izin verilmesidir. Bu durumu, uluslararası platformlarda Kıbrıs Türk tarafı adına etkin bir biçimde anlatacağım; bunu suçlamak için değil, sonuç alıcı bir müzakere masası kurulmasını sağlamak maksadıyla yapacağım. Yeni, yaratıcı ve yapıcı önerilerle Kıbrıs Türk tarafının çözüme yönelik diplomatik girişimlerini artıracağım. Müzakereler, adım adım sonuca götürecek şekilde tanımlanmış bir takvime oturtulmadan ve ucu açık bir süreç olarak devam ettiği oranda, çözümsüzlüğü olağanlaştıran bir işlev yerine getirir olmuştur. Bu gerçeği, etkili bir takım çalışmasıyla her platformda anlatarak sonuç alıcı bir müzakere sürecine geçilmesini zorlayacağım.

(b)   Kıbrıs sorununun çözümüne dönük müzakerelerde Kıbrıs Türk tarafının hiç bir eşikte devre dışı kalmasına fırsat vermeyecek, kendi önerilerini kendisinin geliştireceği ve bu yolla kendi geleceğine sahip çıkacağı bir yaklaşım ortaya koyacağım.

(c)    Müzakereler, yerleşmiş BM parametreleri ve genelde bu parametreleri yansıtan birtakım ortak açıklamalar temelinde yapılagelmiştir. Bu çerçevede siyasi eşitlik, iki eşit kurucu devletin varlığı, sulandırılmamış iki-kesimlilik ve Garanti sisteminin devamı gibi unsurların adada kurulacak olası yeni bir ortaklığın temel parametrelerini oluşturması gerektiği görüşündeyim. Kuşkusuz iki toplumun da rıza vermesi durumunda, bu temelde yeni bir ortaklık yerine, yerleşmiş kalıplar dışına çıkılıp farklı fikir ve çözüm modelleri üzerinde müzakere yapılması da mümkün olabilir. Ancak orada da aşılması gerekecek olan temel sorun yine yönetimin ve zenginliğin paylaşılması olacaktır. Bu nedenle, çözüm müzakereleri ile eş zamanlı olarak ve kapsamlı çözümün bulunmasını beklemeksizin, iki tarafın bazı alanlarda işbirliği yapmaya başlaması ve bu yolla her iki tarafın da kazanacak olduğunu yaşayarak görmesi gerekir. Bu doğrultuda uygulanabilir somut öneriler ortaya koyacağım. (Bkz. aşağıda)

(d)   Öte yandan, bizim dışımızdaki nedenlerle çözümün gecikmesi yahut gerçekleştirilememesi durumunda da, bu adada var olmayı ve hak ettiğimizgibi iyi yönetmeyi başarmamız gerekir. Yani, çözüm için çaba gösterirken, “çözüm olmazsa öldük, bittik” edebiyatı yapmamalı, tam tersine var gücümüzle içinde bulunduğumuz durumu iyileştirmeye çalışmalıyız. Kaldı ki, bunu yapmazsak, bulunacak muhtemel bir çözümün yaşaması da çok daha zor olacaktır. Dolayısıyla, bir yandan uluslararası hukuk ile uyumlu kurumlar yaratarak kendi kendimizi en iyi şekilde yönetmeye; diğer yandan ise, Kıbrıs Türk halkını uluslararası alanda görünür kılacak, Kıbrıs adası ve çevresi ile ilgili konularda iradesi dikkate alınan, saygı duyulan bir aktör haline getirecek diplomatik girişimleri yoğunlaştırmaya ve daha etkili kılmaya odaklanmamız gerekir. Bu perspektifi hayata geçirecek şekilde hareket edeceğim.

 

2.  Kıbrıslı Türklerin Uluslararası Alanda Temsiliyeti ve Bölgesel Bir Aktör Olması

a- Çözümü Destekler Nitelikte İşbirliği Modelleri: Kıbrıs Rum tarafı ve bölge ülkeleriyle gerek ada içinde gerekse bölgesel düzeyde bazı konularda işbirliği yapılması için yeni, yaratıcı ve uygulanabilir öneriler ortaya koyacağım. Kapsamlı çözümün bulunmasını beklemeksizin, iki tarafın bazı alanlarda işbirliği yapmaya başlaması ve bu yolla her iki tarafın da kazanacak olduğunu yaşayarak görmesi, yönetimi ve zenginliği paylaşmak konusunda yaşadığımız sıkıntının aşılmasını sağlayacak etkili bir yoldur. Bu, çözümü destekler nitelikte işbirliği modelleriyle mümkün kılınabilir. Avrupa Birliği’nin üzerine tesis edildiği kömür ve çelik alanındaki işbirliği modeline benzer yöntemlerle, tarafların, bir yandan kapsamlı bir çözüm için çaba ortaya koyarken, diğer yandan ise sadece belirli konularda birlikte çalışmaya başlaması mümkündür. Bu çerçevede aktif bir diplomasi ile uluslararası aktörlere – yerine göre devletlere, uluslararası örgütlere ve şirketlere – dönük girişimlerle bu önerilerin hayata geçmesi için çaba sarf edeceğim. Su, elektrik, turizm, ticaret, sivil havacılık, çevre ve insani konuları içeren çeşitli alanlarda, gerek ada içerisinde, gerekse daha geniş çerçevede bölgedeki aktörlerin de katılımını öngören işbirliği önerileri geliştireceğim.

b- Güven Yaratılması İçin Diyalog: İşbirliği modelleri yanında, özellikle insani konularda izleyeceğim olumlu politikalarla iki taraf arasında güven yaratılması için çalışacağım, bu konularda olumlu bir duruş sergileyeceğim. Kültürel miras, sanat ve kültür alanlarındaki çalışmaların desteklenmesini; dinler arası diyaloğun yürütülmesini ve Kayıp Şahıslar Komitesi’nin görevlerini etkili şekilde yerine getirmesini destekleyeceğim. Kayıp Şahıslar Komitesi bağlamında bugüne değin çeşitli nedenlerle talepleri göz ardı edilen bazı kayıp yakınlarının beklentilerini dikkate alan bir yaklaşım ortaya koyacağım. Gerek KKTC’ye gelen mülteciler/sığınmacılar konusunda uluslararası örgütlerle işbirliği yapılması, gerekse adanın tümü için giderek ağırlaşan ortak bir sorun haline gelmiş olan bu konuda iki tarafın birlikte çalışabilmesine imkan yaratmak için BM ile işbirliği halinde iki-toplumlu bir birim kurulması yönünde adım atacağım. Yukarıdaki konularda ortaya konulacak çalışmalarda, kurumlarımızın kendi kimliğini ve iradesini göz ardı etmeyecek modelleri esas alacağım.

 

c- Türkiye ile Savunma Antlaşması Yapılması ve Geçici 10. Madde: Kıbrıslı Türklerin bu adada bir çözüm olsa da olmasa da bir aktör olması ve kendi kendini iyi bir şekilde yöneterek varlığını sürdürmesi, Türkiye’nin ada üzerindeki hak ve çıkarlarına güçlü bir meşruiyet zemini kazandırır. Türkiye ile şu anda çok da sağlıklı olmayan ilişkilerimizin düzeltilmesinde, bir başka ifadeyle normalleştirilmesinde, iki taraf arasında yapılacak çeşitli antlaşmalar en iyi yöntem olarak akla gelmektedir. Bugüne değin sadece ekonomik ilişkilerimizi kağıda döküp, karşılıklı sorumlulukları netleştirmemize rağmen, siyasi ve diğer alanlarda bunu yapmaktan kaçınarak ilişkileri muğlak bir zeminde bıraktık. Türkiye ile ilişkilerin ekonomi dışındaki konularda da muğlaklıktan kurtarılması lazımdır. Örneğin siyasi konuları içerecek şekilde bir nevi iyi komşuluk antlaşması yapılmasında yarar görüyorum. Tarafların bir birilerinin egemenliğine saygı duyacakları ve iç işlerine karışma anlamına gelecek davranışlardan kaçınacakları yönünde karşılıklı taahhüt altına girmeleri, bunun başka bazı devletlerin arasında olduğu gibi çağdaş antlaşmalarla düzenlenmesi yararlı olacaktır. Buna kuşkusuz savunma alanındaki bir antlaşmayı da eklemek gerekir. Türkiye ile yapılacak olan bir savunma anlaşmasıyla bugün iç hukukumuz açısından statüsü belirsiz olan, mahkemeler ve uygulanacak hukuk kuralları bağlamında yetki uyuşmazlıkları yaratan durumlar açıklığa kavuşturulmalıdır. Burada, örneğin, NATO ile üyesi olan devletler arasında yapılan Kuvvetler Antlaşması (Status of Forces Agreement—SOFA) benzeri bir antlaşma düşünülebilir. Türkiye ile askeri işbirliği ve savunma antlaşması yapılması için hükümet ile işbirliği halinde girişim yapıp bunun müzakeresini bizzat yapmayı taahhüt ediyorum. Kuşkusuz bu antlaşma, Garanti ve İttifak Antlaşmaları’na halel getirmeyecek şekilde tasarlanacaktır. Bu türden bir antlaşmanın yapılması ertesinde Anayasa’nın Geçici 10. Maddesi’nin kaldırılması yönünde adım atmak çok daha kolay olacaktır. 

d- Doğal Gaz Konusunda Farklı Yaklaşımlar: Bölgedeki hidrokarbon yataklarının adil bir çerçevede çözümden önce de paylaşılabileceği ve bunun çözümü destekleyecek şekilde tasarlanabileceği şeklinde 2011 yılında Kıbrıs Türk tarafının ortaya koyduğu öneriyi geliştiren isimlerden birisi olarak, artık bu konuda yeni ve ilave bazı düşünceler geliştirmek gerektiğini düşünüyorum. Her şeyden önce, bugün yapılmakta olanın aksine bu konularda asıl aktörün Kıbrıs Türk tarafı olduğunun çok daha görünür bir hale getirilmesi gerekmektedir. Konunun adeta Türkiye’ye havale edilmiş olması hem Türkiye hem de Kıbrıs Türk tarafı açısından sıkıntılı bir durum ve görüntü yaratmaktadır. Bu alanda faaliyet gösteren yabancı şirketlerle Kıbrıs Türk tarafının görüşmeler yapmak için girişimde bulunması gerekir. Deniz hukuku ve genel anlamda uluslararası hukuk alanında tecrübeli birisi olarak, bu konularda Kıbrıs Türk tarafını temsilen sürekli uluslararası temaslar yapacak, yaratıcı ve uygulanabilir önerilerin kabul görmesi için çalışma yürüteceğim. Hidrokarbon kaynaklarının çıkarılıp işletilmesi konusunda uzmanlaşmış az sayıda vatandaşımız ile bağlantı kurup kendilerinden katkı alacağım.

e- Kapalı Maraş’ın Kıbrıs Türk Yönetiminde Açılması: Müzakerelerin askıya alınmış halinin devam etmesi durumunda Kapalı Maraş’ın askeri bölge olmaktan çıkarılması ve Kıbrıs Türk yönetiminde açılması için girişimde bulunacağım. Bu alanın yönetimi KKTC’de kalacak, taşınmaz mallar ise Evkaf İdaresinin haklarına halel gelmeyecek şekilde eski mal sahiplerine belirli şartlarla iade edilebilecektir. Bu adımın atılmasıyla birlikte özellikle Gazi Mağusa bölgesinde ama daha genel anlamda ülke ekonomisinde esasen istihdam olmak üzere bir ekonomik canlanma yaşanabilecektir. Bu konuda daha önce (Kasım 2014) detaylı şekilde ortaya koyduğum öneriyi uygulanabilir kılmak için bölgedeki sivil toplum örgütleri ile istişare edeceğim ve son halini verdikten sonra hükümet ile birlikte hayata geçirmeye çalışacağım.

f-  Uluslararası Politikadaki Yeni Gelişmeler ve Alternatif Politikalar: Kıbrıs Türk halkının dış ilişkileri Kıbrıs müzakerelerinden ve şimdiki dar kapsamından ibaret olmamalıdır. Jeopolitik konumumuz ve değişen dünya konjonktürü, sürekli yeni stratejiler geliştirmesini gerekli kılmaktadır. Bu nedenle, uluslararası siyasetteki gelişmelerin yakından izlenmesi ve alternatif politikaların geliştirilmesi için çaba ortaya koyacağım. Örneğin, son dönemde genel anlamda Batı ile Rusya Federasyonu arasındaki siyasi kriz sonucunda  başlayan ekonomik yaptırımlar nedeniyle, narenciye ihracatı ve benzeri alanlarda Kıbrıs Türk üreticisine yeni pazarların açılması ihtimali söz konusudur. Bu konularda hızlı şekilde manevra yapabilmemiz için siyasi liderlik ortaya koyup, ülkemizde bulunan yabancı diplomatlarla da görüşerek hükümete yardımcı olacağım.

 

A.     İÇ SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ:

BELİRSİZLİĞİN KISMEN ORTADAN KALDIRILMASI

1.     Genel Saptama

(a)  Bugün, esasen adam kayırmacılık ve partizanlık nedeniyle, devlet kurumları adil hizmet veremez duruma gelmiş ve vatandaşın devlete olan güveni ciddi şekilde sarsılmaya başlamıştır. Oysa çözümün bulunmasında da (müzakere masasında güçlü olmak açısından), olası bir çözümün yaşatılmasında da, çözümsüzlük halinin devamında halkın kendi kendini yönetmesinde de bu kurumlar yaşamsal bir öneme sahiptir. Bu nedenle devletin kurumlarına çeki düzen verilmesi bağlamında, Cumhurbaşkanı’nın hükümet ve Meclis ile işbirliği halinde, siyasi liderlik göstermesi gereken konular vardır. Cumhurbaşkanlığı görevine gelmem durumunda, sadece müzakereler ve dış temsiliyet alanında değil, Anayasa ve yasaların verdiği görevler ve yetkiler çerçevesinde kendi irademize dayalı bir gelecek yaratılması konusunda da somut adımlar atacağım.

(b)  Ülkemizde yaşanan sıkıntıların başında yürürlükteki yasaların/kuralların uygulanmaması, denetim eksikliği ve kuralları ihlal edenlerin cezasız kalması gelmektedir. Bu durumun en önemli nedenlerinden olan kamuda adam kayırmacılığın ve partizanlığın önlenmesi Cumhurbaşkanı’nın yetki kullanarak sonuç alabileceği unsurlardan biridir. Hem bu konuda hem de mevcut kuralların uygulanmasında Cumhurbaşkanı olarak üzerime düşeni yapmakta kararlıyım.

2.     İlk İcraatım

Daha önce de kamuoyuna açıkladığım üzere ilk icraatım, Cumhurbaşkanlığı bütçesini, örtülü ödenek de dahil olmak üzere, şeffaf şekilde kullanmak ve denetime açmak olacak. Bu bütçede yer alan kalemlerin keyfi şekilde harcanmaması, özellikle de siyasi maksatlarla istismar edilmemesi için kamuoyuna sürekli olarak açıklama yapıp bilgi vereceğim; bu harcamaların Sayıştay ve hükümet tarafından etkili şekilde denetlenmesine imkan yaratacağım, bunu talep eden olacağım. Harcamaların kişisel, ailesel, zümresel ya da partisel bir menfaat için değil sadece toplum yararına yapılmasını sağlayacağım.

3.     Kamuda Partizanlığa Karşı Mücadele Bağlamında

Kamu kurumlarında vatandaşın özlediği şekilde bir hizmet üretilebilmesi için Cumhurbaşkanı olarak yetkilerimi tarafsız şekilde kullanacağım. Bu bağlamda:

(a)  Kamu Hizmeti Komisyonu: İlgili yasaya göre Başkan ve üyelerini Cumhurbaşkanı atar. Kamuya giriş sınavları, tayin ve terfiler ile disiplin kurallarının uygulanmasından sorumlu olan bu kuruma, “Cumhurbaşkanı olarak benim istediklerimi yapacak” olan değil, tarafsız ve adil davranabilecek işinin ehli kişileri atayacağım. Yasada belirtildiği şekilde görevlerini yaparken kişisel, ailesel ya da zümresel bir ayrıcalıkta bulunan üyelerin görevden alınmaları için gerekli adımı da atmaktan çekinmeyeceğim. Kamu Hizmeti Komisyonu yasaya uygun, olması gerektiği gibi çalıştırılırsa kamuda geç ama doğru bir adım atılmış olunacak, iyileşme başlayacak. İnsanların devlet kurumlarına olan güvensizliğini besleyen partizanlık ve adam kayırmacılık, sınavlara dair şaibeler ancak bu şekilde bir noktada engellenmeye başlayabilir (KHK Yasası, Mad. 6 ve Mad. 8/3).

(b)  Üçlü Kararname Atamaları: Bugün tüm bakanlıkların müdür ve müsteşar atamalarında Cumhurbaşkanı’nın da imzası gereklidir. Bu gibi atamalarda imza yetkimi kullanırken, önüme gelen ismin görev alacağı alanda hizmet verebilecek niteliğe sahip olup olmadığına, siciline ve atamanın yeni bir müşavir yaratılmasına neden olup olmayacağına bakacağım. Hiç bir görev yapmadan maaş alan yeni müşavirler yaratılmasına izin vermeyeceğim. Olası bir değişiklikle üçlü kararname ile atamaların kapsamı daraltılsa dahi bu bir ihtiyaç olarak karşımızda durmaktadır (Anayasa Mad. 121/5).

(c)  Ombudsman Atanması: Denetlenebilir ve hesap verebilir bir yönetim için Cumhurbaşkanı olarak gerekli adımı atıp iki yılı aşkın bir süredir boş duran Ombudsman makamına atama yapmak için adım atacağım. İdarenin kurallara ve mahkeme kararlarına uygun hareket edip etmediğini denetleyen, inceleme yapıp rapor sunan Yüksek Yönetim Denetçisi’nin, yani Ombudsman’ın bu kadar süredir atanmamış olması, kuşkusuz denetimden çekinenlerin tercih edeceği bir şeydir. Oysa iyi idare, ancak kurallara uygun davranma konusunda denetimin bulunduğu şartlarda mümkün kılınabilir. Ombudsman doğrudan cezalandırma yapamasa, ya da raporları bağlayıcı hukuki sonuçlar ortaya çıkaramasa da, gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlayarak hukuksuzluk içinde olan kişi ve kurumların deşifre olmasına yardımcı olabilir. Öte yandan, Ombudsman’ın bulguları gerek mahkemeler gerekse başka denetim organları nezdinde ciddi şekilde delil teşkil edebilir. Ayrıca, tarafsız bir kurum olan Ombudsman’ın faaliyetleri sayesinde kamuoyu hukuksuzlukları kimlerin yaptığını öğrenebilir.

4.     Bakanlar Kurulu’na Başkanlık Etme Yetkisi Bağlamında

Anayasa’nın 10. Maddesine göre (para. 4) Cumhurbaşkanı gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kurulu’na başkanlık edebilir.  Bugüne değin Cumhurbaşkanları Bakanlar Kurulu’na “Kıbrıs müzakereleri konusunda bilgi vermek için” başkanlık ettiler. Oysa ülkenin içinde bulunduğu durum, Anayasa’da devletin başı olarak tanımlanan Cumhurbaşkanı’nın bu konumunu kullanarak, hükümeti bazı konularda çözüm üretmeye teşvik etmesini zorunlu kılmaktadır. Başta çevre, uyuşturucuya karşı mücadele, bahis ofislerinin yarattığı sıkıntılar, belediyelerin ortak sorunları, iç güvenlik konularında özellikle Polis Teşkilatı’nın ihtiyaçları, yolsuzluğa karşı mücadele ve vergi düzenlemeleri ile keyfi uygulamaların yarattığı adaletsizlikler bağlamında olmak üzere, kamu vicdanını yaralayan konuları Bakanlar Kurulu’nun gündemine taşıyacağım ve hükümeti harekete geçmesi için teşvik edeceğim. Öte yandan özel sektör çalışanlarının çalışma koşullarında iyileştirmeye gidilmesi konusundaki önerilerimi de Bakanlar Kurulu ile paylaşacağım. Hükümetin bu sıkıntılara sorun üretme konusunda isteksizliğini görmem halinde kamuoyunu bilgilendireceğim ve bu yolla hükümeti hareket geçmeye, var olan sorunların çözümü için adım atmaya zorlayacağım.

5.     Meclis’i Toplantıya Çağırma Yetkisi Bağlamında

Anayasa’nın 81. Maddesi (para. 6) Cumhurbaşkanı’na Cumhuriyet Meclisi’ni toplantıya çağırma yetkisi vermektedir. Oysa bugüne değin Cumhurbaşkanları Meclis’i sadece “Kıbrıs müzakereleri konusunda bilgi vermek için” topladılar. Kıbrıs müzakereleri konusunda Meclis’e bilgi vermek elbette gereklidir ancak ülkenin içinde bulunduğu durum, Cumhurbaşkanı’nın da gecikmeksizin tedbir alınması gereken konularda inisiyatif kullanmasını gerektirmektedir. Bu çerçevede, gecikmeksizin yasal düzenleme yapılmasına ihtiyaç olan meseleleri ele almak üzere toplantı çağrısı yapıp bu hususları gündeme taşıyacağım, Meclis’i somut kararlar üretmeye teşvik edeceğim. Cumhurbaşkanı, Kıbrıs sorununun çözümü için müzakere etmek yanında Kıbrıs Türkünün bu topraklardan göç etmesinin önüne geçecek politikaların hayata geçirilmesi için de liderlik göstermelidir:

(a)  Türkiye’den Gelecek Suyun Yönetimi: Türkiye’den ülkemize gelecek olan suyun yönetimi, her hükümet döneminde değişecek geçici bir düzenlemeye göre değil, üzerinde toplumsal bir uzlaşıya varılması gereken bir devlet politikasına göre yürütülmelidir. Bu bağlamda, gelecek olan suyun yönetiminde belediyelerin rolü; özel şirketlerin dahil olacağı bir süreç yaşanacaksa, bu şirketlerin ülkede vergi vermeleri ve bu ülkenin vatandaşlarını istihdam etme zorunluluğu; gelecek olan suyun bir bölümünün Mesarya’da sulu tarıma geçilmesi için kullanılması ve bu yolla yapılacak üretim için pazar bulunması; ve bölge insanına iş imkanı yaratılması gibi konuların ele alınacağı Meclis toplantısı/toplantıları elzemdir. Bu konuda siyasi liderlik gösterip, konuyu gerekli olması halinde Meclis’ten çıkacak kararlar çerçevesinde Türkiye yetkilileriyle de müzakere edeceğim. Nisan ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Türkiye’den taşınacak suyun nasıl yönetileceği konusu netleşse dahi bu konuyu Meclis’e taşıma kararlılığında olacağım. Çünkü, bu su kaynağının gerek gelecekte Kıbrıs Rum tarafı ile işbirliği yapabileceğimiz alanlardan birini oluşturması, gerekse ülkemizdeki işsizliğe bir nebze de olsa çare olabilecek projelere imkan sağlaması bu konuda geçici değil, uzun vadeli bir devlet politikası oluşturulmasını zorunlu kılmaktadır.

(b)  Özel Düzenleme Gereken Bölgeler: Özellikle Karpaz yarımadası ve Güzelyurt ile bağlı köylerinde çok ciddi ekonomik ve toplumsal sorunlar yaşanmaktadır. Başta işsizlik ve bu bölgelerde yatırım yapılması konularında Meclis’in bazı özel bazı tedbirler geliştirmek üzere acil olarak harekete geçmesi, hükümetin proje üretmesi gereklidir. Bu konuyu Meclis’e taşıyacağım ve sonuç alınması için de takipçisi olacağım.

(c)  Sağlık Reformu: Sağlık reformunun genel sağlık sigortası, kamu sağlık çalışanları yasası ve özel sağlık kuruluşlarının denetlenmesi gibi unsurları da içerecek şekilde hayata geçmesi yaşamsaldır. Çünkü bugün vatandaşımızı Güney Kıbrıs’tan sağlık hizmeti almaya muhtaç bırakır hale geldik. Sağlık reformunun hayata geçmesinin hızlandırılması için konuyu Meclis gündemine taşıyacağım. Benzer şekilde Meclis’in kanser hastalığı konusunda verilerin sağlıklı toplanması, hastalığın nedenlerinin doğru tespit edilmesi ve dünya standartlarına uygun bir tedavi uygulanması için Sağlık Bakanlığı ile bir ulusal eylem planını ele almasını sağlayacağım.

(d)  Beyin Göçüne Neden Olan Bazı Ekonomik Düzenlemeler: Ülkede tasarruf tedbirlerini hayata geçirmek, kamu kaynaklarının israfını önlemek bir ihtiyaçtır. Ancak bugüne değin atılmış olan bazı adımlar, tasarrufun yapılması gereken (müşavirliğin kaldırılması gibi) alanlardan ziyade kamuda ciddi toplumsal sıkıntılara neden olan bir alandan başlamıştır. Bu konudaki en önemli örnek, bir kemer sıkma politikasının sonucu olarak yürürlüğe konulan “göç yasası”dır (Kamu Çalışanlarının Aylık (Maaş -Ücret) ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasası). Bu yasa kamuda maaş eşitsizliğine neden oluyor ve gittiğim her yerde bu konudaki rahatsızlığı gözlemliyorum. Bu durumun Kıbrıs Türk gençliği açısından da beyin göçünü hızlandırdığı bir realitedir. Devletin başı olan Cumhurbaşkanı bu durumdan rahatsızlık duyup konuyu Meclis’e taşımalı ve ertesinde de Türkiye ile yapılmış olan protokolde değişiklik hedefiyle bunu Türkiye ile müzakere edebilmelidir. Meclis’i bu gündemle toplantıya çağıracağım. Bu konuda muhalefette iken başka konuşan, hükümet olunca ise daha farklı konuşmaya başlayan tüm siyasi partilere “gelin maaş eşitliğini sağlayacak değişikliği yapalım ama aynı zamanda ülkede var olan aşırı israfa son verecek başka tedbirleri de eş zamanlı olarak hayata geçirelim” çağrısı yapacağım ve bunu Türkiye ile devlet adına Cumhurbaşkanı olarak müzakere edeceğim.

6.     YÖDAK Bağlamında

YÖDAK Yasası, bu yasanın Cumhurbaşkanlığı tarafından yürütüleceğini öngörmektedir. Bu kurumun Başkan ve iki yönetim kurulu üyesini Cumhurbaşkanı atamaktadır. Cumhurbaşkanlığı’na karşı sorumlu olan Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu’nun olması gerektiği gibi çalışması için inisiyatif alacağım. YÖDAK, belediyeler ve üniversite yöneticileri ile birlikte koordinasyon toplantıları yaparak öğrenci ve öğretim üyesi kalitesi, eğitim standartları, akademide intihal ve yeni üniversite kampüsü kurulması konularında adım atılmasını sağlayacağım. Bu çerçevede Cumhurbaşkanlığı bünyesinde konusunda uzman kişilerden oluşacak bir ekip kuracağım.

7.     Yargıda Yaşanan Sıkıntılar Konusunda

Anayasa’ya göre Yüksek Adliye Kurulu (Mad. 141/3-b), her yılın sonunda yargı işlerinin durumu ve bunların yürütülmesinde aksaklık veya varsa nedenleri hakkında Cumhurbaşkanı’na rapor verir ve alınmasını gerekli gördüğü önlemler hakkında tavsiyelerde bulunur. Yüksek Adliye Kurulu’nun önerileri doğrultusunda hükümetin ve Meclis’in adım atması ve yargıda yaşanan sıkıntıların aşılması için siyasi liderlik ortaya koyacağım.

8.     Yolsuzluklara Karşı Mücadele Bağlamında

Ülkede çoğu zaman Sayıştay raporları ya da Ombudsman tarafından yapılan çalışmalarla ortaya çıkan yolsuzlukların savsaklanmadan yargı önüne taşınması için Başsavcı ve Polis Genel Müdürü ile yakın bir çalışma yürüteceğim. Bu iki makamı yolsuzlukların üzerine gitmeleri konusunda sürekli teşvik edeceğim ve gelişmelerden kamuoyunu da haberdar edeceğim. Bugün on yıl önce yaşanmış ve polis ve Sayıştay tarafından saptanmış olan yolsuzluklar hala mahkemeye taşınmamıştır. Bu durum halkın devlete güvenini sarsmaktadır. Öte yandan Sayıştay tarafından hazırlanan ve Meclis’in tozlu raflarında kalan raporları Meclis’in gündemine taşıyacağım. Kamuoyuna yansıyan ihale yolsuzluk iddiaları ve batık bankalar konusunda Bakanlar Kurulu’na başkanlık ederek özel bir inceleme ve açıklama talep edeceğim. Hükümetin samimi bir adım atmadığını veya yolsuzlukların üzerine gitmekte isteksiz davrandığını görmem durumunda bu durumu kamuoyu ile paylaşacağım. Tüm bunların yanında yolsuzluğa karşı mücadelede kamuoyunda bir farkındalık yaratılarak halkın bizzat kendisinin denetleyici olması ve hesap sorması için çaba ortaya koyacağım.

9.     Türkiye İle Adli İşbirliği

Ülkemizde giderek artan suç oranlarının aşağıya çekilmesi için hükümet ile istişare halinde atılabilecek başka bazı tedbirler yanında “adli işbirliği” konusunda Türkiye ile yeni bir antlaşma müzakeresi yapılması için inisiyatif alacağım. Uluslararası hukuka göre devlet başkanları, hükümet başkanları ve dışişleri bakanları herhangi bir yetkilendirmeye ihtiyaç olmaksızın uluslararası antlaşma müzakeresi yapma yetkisine kendiliğinden sahip olan makamlardır. Bu yetkimi hükümet ile istişare halinde kullanacağım ve, sonuçta Anayasamızın 90. Maddesi gereğince bir uygun bulma yasası kanalıyla Meclis’in onayına sunulacak olan bir antlaşma ortaya çıkması için çaba sarf edeceğim.

10.  Yurt Dışında Yaşayan Kıbrıslı Türkler

Yurt dışında yaşayan çok sayıda Kıbrıslı Türkün ülkemize dair yaşamakta oldukları sıkıntıları Meclis’in ve Bakanlar Kurulu’nun gündemine taşıma taahhüdünde bulunuyorum. Cumhuriyet Meclisi’ni her yıl bu sorunların ele alınacağı bir toplantıya çağıracağım ve burada dile getirilen çözüm önerilerinin hayata geçmesi için takipçi olacağım.

11.  Sosyal Politikalar ve Bütçenin Kullanımı

Cumhurbaşkanlığı bünyesinde sosyal politikaları destekleyen bir duruş ortaya koyarak kamu kurumlarındaki durum nedeniyle dezavantajlı grupların yaşadığı ayrımcılığın ortadan kaldırılması ve özel eğitim konusunda yasal düzenleme yapılması için hükümet nezdinde girişimde bulunacağım. Kadına ve çocuklara uygulanan şiddetin önlenmesi konusunda toplumsal duyarlılığı artıracak çalışmalara destek vereceğim. Cumhurbaşkanlığı bütçesindeki kalemleri toplumsal yararı esas alarak şeffaf şekilde kullanırken öncelikli olarak engelli bireylerin ve korumaya muhtaç çocukların ihtiyaçlarının giderilmesi için harcayacağım. Bu ve toplum yararına olan diğer harcamaların (örneğin toplumsal kimliğin uluslararası alanda temsiliyetinin önemli bir parçası olan sanat alanında) objektif kriterlere bağlı olarak adil şekilde yapılabilmesi için toplumun farklı kesimlerinden konusunda uzman isimlerden oluşacak bir danışma kurulu oluşturacağım.

 

MAL BEYANI VE KAYNAĞI

Şeffaf, denetlenebilir ve temiz siyasetin gereği olarak seçilip göreve gelmeyi beklemeksizin önümüzdeki günlerde gerek bana, gerekse eşime ait taşınır ve taşınmaz mallar ile gelirlerimizi ve bunların kaynaklarını, borçlarımızı ve sebeplerini ayrıca kamuoyuna açıklayacağım. Kuşkusuz göreve geldikten sonra da Mal Bildirimi Yasası’nın gereklerine uygun olarak ayrıca bir mal beyanında bulunacağım ve bugüne değin bunu yapmamış olan siyasilere örnek oluşturması için onu da kamuoyu ile şeffaf bir biçimde paylaşacağım.

 

SEÇİM HARCAMALARI

Seçim sürecinde yapacağımız harcamaları şeffaf ve denetlenebilir bir yöntemle toplayacağımız bağışlarla karşılayacağız. Bağışlarımızı toplarken bir üst limit olacak ve bağışta bulunan vatandaşlar bu bağış karşılığında toplumsal yarar dışında herhangi bir taleplerinin olmayacağını imza ile tahhüt edecekler. Seçimlerin sonuçlanması ertesinde iki hafta içerisinde tüm gelirlerimizi ve harcamalarımızı kamuoyuna açıklayacağız. 
Editör: Mehmet Kasimoglu